Baskın Oran

Hazret-i Diyalektiğin azizliği…

Server Tanilli İzmir’deki TÜYAP kitap fuarındaydı. Beni de konuşmaya davet etti. Birlikte iki açıkoturuma (şimdilerde niyeyse adına “panel” diyorlar) katıldık.

Gelmek istediğim nokta o ki, özellikle “20. Yüzyılın Tahlili” açıkoturumunda gerek Server Ağabeyin gerekse benim durmadan tekrarladığımız iki kelimeden biri, “diyalektik” terimiydi.

Fazlasıyla basitleştirme olmakla birlikte, “Her etki mutlaka kendi tepkisini, yani anti’sini doğurur, sonunda ortaya yeni bir düzen çıkar” biçiminde özetlenebilecek olan bu terim bağlamında ele alınmaksızın tarihin hiçbir biçimde anlaşılamayacağının en somut kanıtı, gerçekten ve bütünüyle 20. Yüzyıl.

Ama şimdi buna takılmayalım. Yeri gelince tartışırız. Ben Türkiye’deki iki alabildiğine radikal partinin diyalektik’le ilişkisine gelmek istiyorum: MHP ve FP.

* * *

Yeni Binyıl’da Alev Er de isabetle yazdı: MHP gibi radikal ve dolayısıyla küçücük bir partiyi, Kürt sorununun Türkiye’yi tepeden tırnağa sarsmasıdır ki büyütüp iktidara getirdi.

Ama, şimdi bizzat bu gerçektir ki, MHP’nin “radikal”liğini ve bu arada Kürt sorunundaki ırkçı yaklaşımını sona erdiriyor.

Çünkü, “büyük” kalabilmek için panturanizm ve hatta ırkçılık gibi “radikal” yanlışlıklardan uzaklaşmak mecburiyeti kendisini partiye alabildiğine dayatmakta.

Devlet Bahçeli’nin “Beyaz çorap giymeyin, o bıyıkların ucunu kesin, leş gibi sarımsak kokmayın, sağa sola tükürmeyin” türünden öğütleri MHP’nin “köylü” yanlarını törpüleyip partiyi genel seçmene sevimli göstermeye yönelik gibi görünüyor ama, aslında çok daha önemli: Partinin temel ideolojisini “ehlileştirme”ye, partiyi “adam etme”ye yönelik.

İşte; MHP Kahramanmaraş milletvekili, emekli tıp profesörü ve albay Mehmet Kaya’nın, birçok kişiye ve bu arada “sosyal demokrat” DSP’lilere tüyler ürpertici gelebilecek önerilerde bulunarak, Kürtlerin kendi dillerinde TV yayını yapıp kendi okullarını kurabileceklerinden söz etmesi, Türkiye yakın tarihi açısından, diyalektiğin işlemesini en somut biçimiyle örnekleyen bir tarih sayfası:

Irkçı MHP Kürt sorunu sayesinde büyüdü, büyük kalmak için de Kürt sorununu çözmek, yani kendini doğuran anayı öldürmek zorunda. Aynen, civcivin, doğmak için yumurtayı kırmak zorunda olması gibi…

* * *

Diyalektiğin ikinci örneği FP, daha doğrusu İslamcılar. Yani, Sen Kimsin?” sorusuna “Müslüman’ım”, “İktidarın Kaynağı Nedir?” sorusuna da “Allah’tır” biçiminde cevap verenler.

Türkiye’de İslamcıları büyüten iki kaynak var: 1) 1930 Kemalistlerinin, başta üniversitelerde sıkmabaş yasağı olmak üzere, yaptıkları hatalar, 2) Küreselleşmeyle birlikte gelişen fukaralık.

Bu iki kaynak sayesinde büyüyen İslamcılar şimdi diyalektiğin azizliğine uğramakla meşgul:

Bir yandan başlarını sıkarken; bir yandan da pantolonlarını daraltıyor, Fatih Terim’in koluna girip fotoğraf çektiriyor, Huysuz Virjin’in şovunda boy gösteriyor, Aydın kardeşimin şovunda fırlayıp altmış beş milyonun önünde kıvırıyorlar. Batı’nın modasına, hadi beni söyletmeyin, kadın gibi giyinmeye İran kadınları direnememiş; Türk kadınları mı direnecek?

İslamcı kardeşlerimiz bir yandan YSL çorap ve Versace kravatlara alışırken, diğer yandan da Türkiye’de İslamcılığın en büyük ismi MÜSİAD’ın yönetim kurulu, “şeytan” İsrail’in İstanbul’da verdiği 50. Yıl kuruluş kokteyline tam kadro katılıyor. Çünkü Anadolu’nun “Yeşil Sermaye”si artık İsrail’e fason mal yapıp ihraç etmekte.

1930 Kemalistleriyle fukaralığın tetiklediği İslamcılık, para kazanınca yine diyalektiğin azizliği harekete geçti; hareket Batılılaşmaya ve hatta küreselleşmeye başladı.

* * *

Ne kaldı diyorsunuz geriye? HADEP mi?

Milletin oyuyla TBMM’ye gelmiş milletvekillerini enselerinden tutup polis arabalarına tıkarak içeri tıkmayı, “Kürt” sözcüğünü telaffuz eden her partiyi kapatmayı, “Kürt sorunu yoktur, güneydoğu sorunu vardır” şirinliğini her fırsatta tekrarlamayı, bütün bu zavallılıkları marifet saymayı, zordur ama hani bir gün gelip de bırakabilirseniz, bu konuda da hoş azizlikler yaşamanız mümkündür…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı