Baskın Oran

Emperyalist ABD ve Rusya bana karşı! – R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları, Fasıl 21

10 ARALIK 2015 PERŞEMBE – Eski Osmanlı topraklarında bayrağımızı yeniden dalgalandırarak milletimizin milliyetçi duygularını kamçılama planımız dahilinde Musul’a yeni tanklar ve 600 asker yolladık ya, bu Putin tarafından tahrik edilen Bağdat yönetimi rahatsız oldu!

Bugün Külliye’deki törende açıkça ilan ettim: “Askerleri geri çekmek gibi bir şey şu anda söz konusu değil. Musul’a askerlerimiz muharip olarak gitmemiştir. Eğitimci olarak gitmiştir”. Bizde söz ağızdan bir kere çıkar. Hele de Tayyip Erdoğan’ın sözü!

***

11 ARALIK CUMA – Irak bizi BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet edecekmiş! Mallarınızı almayacağım deyince ben ne dedim bu Putin’e? İster al ister alma, dedim. Şimdi de Irak’a aynı şeyi söylüyorum: İster şikayet et ister etme! İsrail orayı burayı işgal ettiği zaman şikayet ediliyor da ne oluyor? 41 yıl oluyor Kıbrıs’ın yarısını aldık, Güvenlik Konseyi düzinelerle karar çıkardı, ne oldu?

***

H. Dink davasında aile avukatları maktulü hedef gösteren Ergenekon sanıklarının iddianameden ayıklanmış olmasına itiraz edeceklermiş.

Etsinler. Tabii ki ayıklayacağız onları. Hem Ergenekoncular artık bizim müttefikimiz durumundadırlar, hem de bu dava afedersin Ermeni için açılmamıştır! Bizi iğfal etmiş hain Paralelleri mahkum ettirmek için açılmıştır! Her şey ne güzel yürüyüp giderken yüreğimi ağzıma getiren, korkudan ödümü koparan, ömrümden en az 10 yıl götüren bu alçaklar değil midir? Şimdi bunlara “silahlı terör örgütü kurmak”tan ağırlaştırılmış müebbet verilecek, günleri gösterilecektir.

Ayrıca, biz millici bürokratlarımızı şimdi yargılayacak olsaydık, zamanında haklarında soruşturma açılmasını reddeder miydik? Dahası, olaydan sonra onları terfi ettirir miydik? Mesela o günkü Muammer Güler’i içişleri bakanı, o günkü il emniyet müdürü Celalettin Cerrah’ı da Osmaniye’ye vali yapar mıydık?

***

Artık durumlar iyice netleşti: Bir kere; gerginlik ve korku ortamında ben içte ve dışta sertleştikçe halkımızın desteği yükseliyor. İkincisi; AB mülteci korkusundan, ABD de Ortadoğu’da Rus korkusundan benim iki dudağımın arasına bakmakta.

Bu fevkalade müsait ortamda T. Türkeş’in MHP’den getirecekleriyle 330’u tamamlayıp Başkanlık referandumu yapacağız. (Türkeş’in bu afedersiniz rakı denilen zıkkımı içerkenki birkaç pozu elimizde ihtiyaten hazır bulunmalı).

Önce Kürt meselesini halledeceğiz. Hendek aça aça, özerklik ilan ede ede ora halkını bıktırdılar, biz de derhal sokağa çıkma yasaklarını bastırdık, halkı bunalttık, bundan hemen istifadeye bakmak lazım. Şimdi Güneydoğu’ya taze kuvvetler sevk ettik, öğretmenleri tahliye edip okulları kapattık, yaralılar için hastanelerdeki nöbeti bir haftaya çıkardık. Morglarda da yer açıyoruz. Ezip bitireceğiz.

Bu arada, ‘Bu isyan, tabutların gelmesi durunca sizin reform yapmayışınızdan çıktı’ diyen hainleri susturmak için de tedbir alıyoruz. Ahmet reformları açıkladı. Mesela bankalarda çeyiz hesabı açtıranlara destek sağlanacak. Belediyeler kreşler açacak. Yaşlılara Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı yapılacak. Üniversite öğrencilerine bursları kesilmeden iş bulunacak. Sergi ve panayır gibi organizasyonlar düzenlenecek. Şehirlerde yeşil alan oranı 10’dan 15 m²’ye çıkarılacak. Çizgi filmler desteklenecek.

Fakat bu Ahmet kantarın topuzunu kaçırmış, bittabi. Mesela kalkmış, “Kamuda taşıt kullanımında israf önlenecek” demiş. Kardeşim, essahtan başbakanmış gibi sen niye karışıyorsun böyle şeylere? Senin cebinden mi çıkıyor bu arabaların parası?  Diyanet İşleri Başkanımıza ceza diye zırhlı lüks mersedes yollatmak için mevzuat hazretlerine mi tabi olacağım?

Çok daha önemlisi, bu Ahmet kalkmış, “Saydamlık, hesap verilebilirlik, tarafsızlık, dürüstlük ve objektiflik ilkelerine dayalı bir Siyasi Etik Kanunu çıkarılacak” demiş! Kardeşim, o zaman biz nasıl kalacağız iktidarda?

Neyse ki şimdi referandum yapılınca ben ya Başkan olacağım ve başbakanlık resmen ortadan kalkacak, yahut Partili Cumhurbaşkanı olacağım ve başbakanlık fiilen ortadan kalkacak. Ya Allah (c.c.), bismillah!

Neyse, halledeceğiz böyle pürüzleri inşallah. Çünkü programa Devlet Sırrı’nın tanımlanması meselesini koydurdum. Bu hem Allah (c.c.) korusun bir daha bu MİT tırları gibi korkuların yaşanmaması için gerekli, hem de daha geniş manada, bu saydamlık saçmalığını düzeltmeye yarayacak. Devlet Sırrı olmayan ama “öğrenilmesi halinde ülkeye zarar verebilecek nitelikteki bilgi ve belgeler” de bu kapsama alınacak. Bitmiştir!

***

12 ARALIK CUMARTESİ – Paralelcilerin üniversitelerini yok etme planı gereğince, YÖK bu hainlerin Şifa Üniversitesi’nin 11 adet hastanesini kapattı. Bunların evraklarına ve bilgisayarlarına zaten daha önce el koymuştuk. Baktık kimseden itiraz gelmedi, bu Şifa’yı kuran Türkiye Tabipler Vakfı da kendilerinin sadece burs sağladığını açıkladılar, kapattık gitti!

Bu arada, Pensilvanya’daki baş papazın peşindeyiz. Çuvalla para verip orada bir avukatlık şirketi tuttuk. 3 Türk bulup bunların adına dava açtılar bize dinsel baskı yaptı diye. Değil mi ki bana o korkuyu yaşattılar, şimdi Fırıncılar Federasyonu’na da genelge yollatacağım, bu hainlere ekmek satmasınlar…

***

MİT tırlarını resimlerle yayınlayarak ülkemizi dünya âleme jurnalleyen o Can Dündar ile hempası Erdem Gül içerde casusluklarının cezasını çekiyorlar. Geçen gün yine tahliye dilekçesi vermişler, Sulh Ceza hakimi de reddetmiş.

Şimdi yandaşları feryatta yine. Neymiş efendim, bu ret kararı “silahlı terör örgütüne üye olma” gerekçesiyle verilmiş, oysa gerek savcılık gerekse tutuklayan hakim bu gerekçeden bahsetmemişmiş.

Eee, n’olmuş bahsetmedilerse? Ya başka suçlamaları yeterli görüp bir de bunu zikretmediler yahut zikredilen suçlamalar zaten vahim deyip bunlara acıdılar da koymadılar! Bu hakim eklemiş oluyor; ne var bunda?

Üstelik bunlara bu haberi ve fotoları temin eden Fethullah Terör Örgütü FETÖ değil mi? Bunlar da FETÖ’cü olmuyorlar mı bu durumda? Zaten ikisinin de suratlarına bak süngüye davran! Bir danışmanım, ‘Lombroso’nun doğuştan suçlu tipleri bunlar’ dedi zaten. Tahminim, bu Lombroso bir Sicilyalı mafya babası.

Bir de, deliller henüz toplanmadı demişmiş reddeden hakim. Oysa bu bir tutukluluğa itiraz dilekçesi değil tahliye dilekçesiymiş, hakim anlamamışmış! Hale bak! Resmen hakimin zekasına hakaret ediyor utanmazlar! Danışmanlarım dedi ki, bunlara bir de TCK 301/2’den, yani “devletin yargı organlarını alenen aşağılamak”tan dava açalım, 6 aydan 2 yıla kadar ceza yesinler!

***

13 ARALIK PAZAR – Yine ailemle uğraşıyorlar. Özellikle de Bilal’le. 2007’de de çocuğun ortak olduğu BMZ Denizcilik adlı şirkete takmışlardı.  O zaman TV’de söylemiştim, “Gemi var, gemicik var” demiştim. Herhalde bu şirketin tankerlere sahip olmasından çıkarıyorlar şimdi bu petrol iftiralarını. Çocuk gıda sektöründe küçük çapta iş yapıyor. AVM’lerde 5 tane restoranı var. Bunlar restoran değil, restorancık. Aşevi.

Ne yapsaydı yani? Bu kadar kabiliyetli çocuk bu yaşta evde oturup baba eline mi baksaydı?

***

Bizim yapamadığımızı halk yapıyor. Adana’da “Dünya Rakı Festivali” diye bir rezillik planlamışlar, valimiz Mustafa Büyük o kadar ikaz etti, izin verilmeyeceğini söyledi, bunun üzerine kalkıp adına “Adana Kebap ve Şalgam Festivali” dediler, o haram zıkkımı yine sabaha kadar içtiler.

Ama ne oldu, milli örf ve âdetlerimize bağlı gençlerimiz gitmişler, demokratik tepki koymuşlar. “Her gün askerimiz, polisimiz şehit edilirken festival mi düzenlenir? Bizim milli içeceğimiz ayrandır” diye ders vermişler. Masalara vurup günah muhteviyatını yere dökmüşler. Eh, oranın örf ve âdetlerine göre (ve tabii kimsenin kılına zarar vermeden) birkaç el de pompalı falan sıkmışlar olabilirler havaya. Bunlar şehrin vicdanı anlamına gelen hareketler.

Hareketler ama, rakı masasında çektirdikleri eski bir fotoğraf varmış, onu daha önce bir sosyal paylaşım sitesine koymuş olmasalardı keşke. Bak mesela, benim kafamdaki Devlet Sırrı kanunu yürürlüğe girmiş olsa, o fotoğrafın medyada yayınlanmasını önler, halkımızın rakıya teşvik edilmesini engellerdik…

***

Ahmet, Lazkiye’de Türkmenlere etnik temizlik yapıldığını söyledi. Türkmen kardeşlerimizi koruyamıyoruz bari konuşalım. Vay, sen misin konuşan! Neymiş efendim, asıl etnik temizliği biz Türkler Ermenilere 1915’te yapmışız.

Bunları söyleyenler Ermeni olsa yüreğim yanmayacak. İçimizdeki düşman söylüyor. Be vatan hainleri, onlar işgalci Rus askerleriyle birlikte olup ordumuzu arkadan vurdular da onun için cepheden uzağa yollandılar.

Kırklareli’nde, Kastamonu’da, Bursa’da, Ankara’da Rus işgali mi vardı da oralardan da sürüldüler?’ denemez! Ruslar oralara da gelmiş olsalardı Ermenilerin oralarda da düşmana yardım edecekleri kesindi!

***

14 ARALIK PAZARTESİ – Allah (c.c.) kahretsin! O kadar ilan ettim Musul’dan asker falan çekmeyeceğiz diye ama ABD ve Rusya birleşti, şimdi askerleri ve tankları Musul’dan alıp Irak’ın kuzeyine, Barzani dostumuzun oraya çektik mecburen.

İşgalci emperyalistler sizi! Belli ki, orada güçlenmemizden ve bu güçlenme sonucu benim Türkiye’de Başkan olmamdan ürküyorlar! İşgalci Paraleller!

Neyse ki, çekilme kararını Ahmet’e söylettim. Böylece ben tükürdüğümü yalamamış oldum.

***

15 ARALIK SALI – Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi, “Tahşiyeciler” olarak bilinen Paraleller davasında yargılanan ve aralarında Pensilvanya’daki baş papazın da bulunduğu 51 sanığın “silahlı terör örgütü kurma ve üye olma” suçlarından beraatına karar vermiş.

Az beklesinler. Yeni yılda Yargı’yı sil baştan ele alacağız. Danıştay ve Yargıtay’ı lağvedeceğiz, yerine sıfırdan kuracağımız bir “Temyiz Mahkemesi” getireceğiz. AYM’yi tamamen değiştireceğiz, 9 üyesini Meclis seçecek, 8 üyesini ben doğrudan. Ne olur ne olmaz diye de bunların görev süresini 4 yılla sınırlayacağız. HSYK’ya gelince, onu hakimler ve savcılar diye ikiye ayırıp ikisinin de üyelerini Meclis’in 3/5 oyuyla, bu nispetin sağlanamadığı durumlarda çoğunluk oyuyla seçtireceğiz. Savcılar kuruluna direkt adalet bakanımız başkanlık edecek.

Hatta, benim kafamda çok daha basit ve etkili bir yöntem var, ağırlaştırılmış müebbetlik davaları bile şu anda tıkır tıkır çalışan Sulh Ceza hakimliklerine verdirmeyi düşünüyorum…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı