Taraf’ta Mehmet Baransu neredeyse her gün TSK’nın yeni bir skandalını yayınlıyor. Ama bu seferki epey saçaklı. Olayın özü, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Aslan Güner’in, 2007 yılında İstihbarat Başkanı iken Genelkurmay Elektronik Sistemleri’ne (GES) “ PKK ’yı dinlemek” gerekçesiyle İsrail ’den özel bir dinleme aleti getirtmesi ve sivilleri dinletmesi (Taraf, 30.08.10).
İddialar ve Ceza Kanunu
Oysa, Genelkurmay dinleme yapamaz. 3.7.2005 tarihli Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kanunu, yurtiçi dinlemeler için yalnızca MİT, polis ve jandarmaya yetki vermiş. GES’in ne dinleme yetkisi var ne de cihaz getirtme. Ama iddiaya göre Org. Güner bunun kolayını buluyor. İstemine dayanak olarak, Savunma Sanayi İcra Kurulu’nun 12.3.2002 tarih ve 209 sayılı bir genelgesini koyuyor yazısının ekine, Genelkurmay’a 23. 02. 2007’de öyle götürüyor. Yazı oradan da milli savunma bakanı ve Başbakanın imzasına gidiyor. Türkiye ’deki bütün GSM sistemlerini dinleyebilen cihaz 06 AD 6382 plakalı bir Mercedes minibüse yükleniyor ve Org. Güner önüne geleni dinletiyor. Gazete haberindeki iddialar böyle. 2000 kişilik listede bendeniz de varmışım; sağ olsunlar, adamdan sayıp dinlemişler.
Özetin özetini yaptım. Ama haberin şurasını da özellikle askerlerimiz açısından zurnanın zırt dediği yer olarak belirtelim: İsrailli firma, sistemi satmadan önce Türkiye’deki bütün GSM sistem bilgilerine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Veriliyor. Bu durumdaki vahim iddia: İsrail, şu anda Türkiye’deki bütün cep telefonlarını dinleyebilecek durumdadır. Şimdi, bütün bu iddiaların ceza hukukumuzdaki hangi maddelere karşılık düştüğüne bakalım da yargımıza yardımcı olalım. TCK’da şu suçlar ayrı ayrı düzenlenmiş.
TCK Md. 132: Haberleşmenin gizliliğini ihlal. 1 yıldan 3 yıla kadar hapis. TCK Md. 133: Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması. 2 aydan 6 aya kadar hapis. TCK Md. 134: Özel hayatın gizliliğini ihlal. Alt sınırı 1 yıldan az olamıyor. TCK Md. 135: Kişisel verilerin kaydedilmesi. 6 aydan 3 yıla kadar hapis. TCK Md. 136: Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme. 1 yıldan 4 yıla kadar hapis. TCK Md. 137: Nicelikli haller. Yukarıdaki suçları bir kamu görevlisi, görevinden yararlanarak işlerse, ceza yarı oranında artırılıyor.
“Epey saçaklı”, çünkü…
Şimdi bu durumda Genelkurmay idari ve adli soruşturma başlattı. Bakalım Org. Işık Koşaner yönetimi kendisinin bu ilk turnusol kağıdında nasıl performans gösterecek.Ama korkarım şimdiden belli: Genelkurmay sitesine bir açıklama kondu: “İddialar araştırılmış, tüm işlemlerin mevcut yasal mevzuata ve usullere uygun yapıldığı tespit edilmiştir.” İşte bu kadaaar.
İşin ilginç tarafı, Genelkurmay ilave ediyor: “Org. Güner bu süreçte karargah görevinden kıta görevine atanmış ve 14.08.2007’de Genelkurmay Karargahından ayrılmıştır” (Radikal, 02.09.10). Yahu, Org. Güner’in alım talebini Genelkurmay’a sunuşu zaten 23.02.2007’de. Yani, Genelkurmay’ın “ayrıldı” dediği tarihten tam altı ay önce. Alımın onaylanışı da yine Genelkurmay’a göre 30.03.2007’de (Radikal, 02.09.10). Üstelik, Güner 2009’da Genelkurmay’a geri geliyor (M. Baransu, Taraf, 02.09.10). Zaten, Org. Güner kendini savunurken (aşağıda veriyorum) “Ben orada değildim” demiyor. Şöyle diyor: “Yaptıklarım suç değildir, biz PKK’yı dinlemek için aldık”. İ-na-nı-lır gi-bi de-ğil! Bu arada ben bu asker işlerini Türkiye’de muhtemelen en iyi bilen kişi olan Ümit Kardaş’la konuştum. Önemli şeyler söylüyor:
1) Suçlanan kişi bir orgeneral. Suçun işlendiği iddia olunan yer askeri mahal. Referandumda evet çıktığı takdirde bu davaya sivil yargı bakacak ama şu durumda Genelkurmay Askeri Mahkemesi yetkili. Suçlanan kişi ordunun ikinci adamı olduğuna göre, muhtemelen bir albay olacak askeri savcı soruşturmayı objektif ve derinlemesine nasıl yürütecek?
2) Org. Güner bu olayda tek sorumlu mu dersiniz? Bu cihazı kim talep etti, talep yetkisi var mıydı, İsrail’le sözleşmesini kim imzaladı, gümrükten kimin imzasıyla kim çekti, cihaz TSK’nın demirbaşına girdi mi, siyasi otorite bunlardan haberdar mıydı, bütün bunları bu memlekette savcı nasıl araştıracak? Hükümet ve TBMM , yetkisi olduğu halde, hukuk içinde kalmayan ordusunu görevden alma cesaretini gösteremeyen, yurttaşlarının hak ve hukuklarını koruyamayan bir hükümet ve TBMM. Nasıl araştırılacak bu olay bu durumda?
Onun içindir ki yazının başında söyledim: Bu seferki iş epey saçaklı. Benim elimden ancak kendim için suç duyurusu yapmak geliyor. Avukatım Oya Aydın bugün yaptı. Gerisini “büyüklerimiz” düşünsün. Veya, sivil toplum olarak biz düşündürelim onlara.
Özür ve kabahat
Org. Güner bu iddialara karşı kendini savunmak için üç şey söylüyor ki (Milliyet, 31.08.10), iddiaları doğruluyor ve kendini suçluyor. Ayrıca, Genelkurmay’ın 02.09.10 tarihli açıklamasını da önceden yalanlamış oluyor:
1) “O cihazlar Savunma Sanayii İcra Kurulu kararıyla alındı. Altında Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın imzaları var.” Üstlerini aldatarak imzalarını alacak belgeyi, yani 2005 kanunu tarafından yürürlükten kaldırılmış 2002 genelgesini 2007 yılında eklediği iddiasından hiç bahsetmiyor. Sadece “imzaladılar” diyor.
2) “Kimin hatası varsa hesabını verir. Bunlar yurtiçinde dinleme yaptıysa da o cihazların başında ben oturmuyorum. Üçüncü ülkeleri dinlemek maksadıyla alındı.” Bu durumda mesela bendeniz “üçüncü ülke” oluyorum. Ayrıca, TSK’da astlar, üstlerinden habersiz böyle vahim şeyler yapabiliyorlar demek ki. İşte bu biraz fazla. Org. Güner, TSK’nın yanı sıra 73 milyonla da alay ediyor. Tabii, İsrail’e casusluk olanağı sağlama iddiası nasıl mütalaa edilecek cihet-i askeriye tarafından, o da ayrı bir merak konusu.
3) “Cihazlar terörle mücadele için alınmıştır.” Bu sefer de bendeniz “terör örgütü” oluyorum. İşte size bir zamanlar “komünistler”in, bir zamanlar “anarşistler”in, şimdi de “teröristler”in ne işe yaradığının en açık göstergesi. Kürt sorununu kimler ne için kullanmakta, bu kullananların varlığı nasıl Kürt sorununun bitmemesine bağlı; bundan iyi kanıt biraz zor bulunur. Allah söyletmiş.
Allah söyletmiş de, bu konuda Ceza Muhakemesi Kanunu’nun da söylediği şeyler var. Gizli dinlemenin hangi koşullarda yapılacağı burada Md. 135’te düzenleniyor. Bunun için suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe olacak, başka suretle kanıt elde edilmesi imkansız olacak. Böyle hallerde, eğer gecikmesinde sakınca bulunuyorsa, savcı dinleme kararı alacak ve derhal yargıcın onayına sunacak. Yargıç da kararını 24 saat içinde verecek. Vermezse, tedbir derhal kaldırılacak.
Kurallar böylesine katı. Ama bitmedi. Diyor ki madde: “Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.” Sayıyor: İnsan ticareti, kasten öldürme, işkence, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu, kalpazanlık, silahlı örgüt, casusluk…
Acaba Org. Güner savcı mı yoksa yargıç mı? Acaba bendeniz ve diğer dinlenen arkadaşlar bunlardan hangilerini işledik de, Org. Güner kendini “Cihazlar terörle mücadele için alınmıştır” diye savunuyor? Bu memlekette TBMM’nin çıkardığı kanunlar süs müdür?
Daha vahimi, yasadışı gizli dinleme yapmak hukuk’u guguk yapıyor, bu hastalık askerden sivile geçiyor, Ergenekon davası şaibe altına sokuluyor, ondan sonra da, olayın darbe olan özü değil de gizli dinlemenin nasıl yapıldığı konuşulur oluyor. Rezalet.
Son sözüm
Beni dinleyenler zahmet etmişler. Eğer okuma bilselerdi, benim haftalık yazıları okuyarak benim hakkımda çok daha derin istihbarat yakalarlardı. Çünkü hem ben bütün düşündüklerimi yazıp yayınlıyorum hem de bilgisayarın başına geçince o ana kadar aklıma gelmeyenler de geliyor ve yazıyorum. Ha, eğer bu dinlemeleri benim özel hayatımı öğrenerek şantaj amacıyla yaptılarsa, nah yaparlar; özel hayatım fevkalade mazbuttur. Yine de merak ediyorlarsa, kendilerine açıp gösteririm. Zevkim olur.