Van’dan otobüse 10.30’da bindik. Şemdinlileri ziyarete gidiyoruz. Sordum, 3,5 saat dediler. Hiç sevmem otobüsü; mecburen dişimizi sıkacağız. 7,5 saat sürdü. 18.00’de vardık.
Çünkü yolda jandarma tarafından 5 defa durdurulduk. 3 defasında kimliklerimiz toplandı, götürüldü ve ne kadar bekleyeceğimizi bilmeden bekletildik. 2 seferinde “Verilen listeden bir kişi fazlasınız” denildi. Meğer düzenleyici barolar seyahatimiz hakkında yetkililere önceden yazılı bilgi vermişler; anlayın artık.
Ayrıca, bizler Türkiye’de sesini az-çok duyurabilen türdeniz; bir de orada yaşayan köylüleri düşünün…
***
“Gökkuşağı” adlı eşcinseller derneği Bursa valiliğinden izin alarak kentte bir yürüyüş düzenledi. “Bursasporlu Esnaflar Derneği” Başkanı Fevzinur Dündar demeç verdi: “Bursa evliyalar ve padişahlar şehridir. Linç edilmeleri istenmiyorsa yürüyüş iptal edilsin!” (Radikal, 06.08).
Fevzinur bey tamamen haklı. Trabzon başta, her yerde linç olayları yaşandı; kim ceza gördü ki? Üstüne üstelik eşcinsel yürüyüşü kalkıp da Bursa’da mı yapılır; başka yer mi kalmadı? Ama yine de bir hata etmiş. Ben olsam, evliyaları bilmem ama, padişahları hiç karıştırmazdım mesela.
Bursaspor deyince, matrak bir kare: Bir gece Feyhan’la Beşiktaş Çarşısında içiyoruz, TV’de Bursa-GS maçı. Bursaspor attıkça meyhane zevkten çıldırıyor. Nasıl GS Lisesi mezunu Prof. Mümtaz Soysal koyu Beşiktaşlıysa, aralarında bir de GS’li sarhoş var. Burnu mosmor, her seferinde sendeleyerek kalkıyor, herkese küfrediyor, eliyle de sayıyor: “Bur-saa-lı-yııız!”
***
Halk, kasabanın yaklaşık 20 km dışında minibüslerle karşıladı. Türkülerle, halaylarla, tilililerle (zılgıt).
Şemdinli’ye vardığımızda güneş batıyordu. İki yana dizilmiş halkın alkışları arasından geçerek, önce bombalanan Umut Kitapevine gittik. Orada bazılarımızdan konuşma istediler. Ben şöyle dedim: “Büyük kentlerde oturan biz Türkiyeliler, küçük kent Şemdinli’yi ziyarete geldik. 3,5 saatlik yolu durdurmalar yüzünden 7,5 saatte aldık. Bu tecrit Türkiye’nin tamamına zararlıdır. Oysa siz elinizi uzatıyorsunuz, elimizi tutun diye. Biz sizi ziyarete geldik, çünkü başka kentlerde insanlar bildiri dağıttı diye linç edilmek istenirken, siz bomba atanı tutup adalete teslim ettiniz. Küçük Şemdinli, bütün Türkiye’ye demokrasi ve adalet dersi verdi. Onun için tebrike geldik”.
Van’a döndüğümüzde saat 02 idi. Yüksekova’da bir kebap yedik. Çıkarken, halk, elimizi sıkmak için otobüse varana kadar birerli kol dizilmişti.
***
Yürüyüş günü Bursa halkı bağırmaya başladı: “Bir avuç ibne, dua edin polise!” (Radikal, 08.08). Kim bulmuşsa, ilginç kafiyeydi.
Eşcinseller, TC Anayasasının 34/1 maddesine dayanıyordu: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir”. Linçle tehdit edenler ise, Yazılı Olmayan TC Anayasasına: “Ama, Bursa esnafının itiraz ettiği eşcinsel yürüyüşleri bunun dışındadır”.
Laf yasalardan açılmışken, “Bursasporlu esnaf”ın temsilcisi Fevzinur beyin eylemi TCK md.214’e girer mi dersiniz: “Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
***
Ertesi sabah havaalanına gitmeden önce bir basın toplantısı yaptık. Birinci soru: “Durdurulmaktan şikayet ettiniz, ama burada çok uyuşturucu kaçakçılığı var”. Benim cevabım: “Uyuşturucu ve silah ticareti en çok savaş ortamını sever. Ama yaşadıklarımızı olağanüstü halle değil, tecritle izah etmek lazım. Çünkü 1925’ten beri aynı tecrit politikası hiç kesilmedi. Bu, Mareşal Fevzi Çakmak politikası ile E.Korgeneral Altay Tokat politikasının karışımıdır. İlginç olan şu ki, 25’ten beri alınan sonuç da hiç değişmedi”.
İkinci soru: “İçinizden bir hanım Avrupa Parlamentosu üyesi. Niye Lübnan’la ilgilenmiyor?” Benim cevabım: “Belki Lübnan AB’ye aday olmadığı, Türkiye aday olduğu içindir. Belki de kendisi aslen Batmanlı olduğu içindir”.
Başka soru gelmedi. Gelseydi, “uysa da söyledim uymasa da söyledim” hesabı şunu diyecektim: “Reina ve Sortie gibi gece kulüplerini gürültüden değil, bölücülükten kapatmak gerekir. Ama, bunu görmek için de Şemdinli’den bakmak lazımdır”.
***
Ağzımızın tadıyla bitirelim. Lig TV’deki Maraton programında kabzımal Erman Toroğlu şöyle dedi: “Benim genelkurmay başkanım yumruğunu masaya vuracak abi. Ben genelkurmay başkanını asker isterim abi!” (Milliyet, 08.08).
Bir zamanlar gazeteci Engin Ardıç, “Baklavacı Hacıbozanoğulları” levhasına sinir olmuştu: “Ne demek yani?” Bursa olayının ertesi günü Sayın Toroğlu’nu duyunca ben de aynı şeyi düşündüm…
***
Pardon, daha tatlısı geldi aklıma şimdi. Sevimli tombul sınıf arkadaşım bugün de (08.08) şöyle yazmış: “Türkiye, daha fazla oyalanıp uyutulmayı bırakıp sınır ötesi operasyonu gerçekleştirmelidir. İsrail’in Lübnan’a saldırısı, Türkiye için uygun bir ortam meydana getirmiştir”.
Mülkiye! Anadolu’nun sen yüce bir dağısın!