Baskın Oran

Bu işin içinden nasıl çıkılır ?

Türkiye’de bu işlere kafa patlatanların başında gelen dostum Dr.Haldun Özen’le   uzun uzun konuştuk. Türkiye’de yükseköğretim sorunu, bugünden yarına halledilemeyecek kadar zor iş. Ama, konuşmamızdan gene de bitakım ana çizgiler çıktı:

1) Üniversite kontenjanları siyasal baskılarla artırılmamalı,  yeni üniversite kurmak ise, Üniversitelerarası Kurul’un yapacağı öneriye bağlanmalıdır. Çünkü, halk dalkavukluğu (=popülizm) yüzünden, üniversite kavramı ortadan kalkmaktadır ve bu da halkın yararına falan değildir.

2) Mezun olan işe giremediğine göre, Türkiye’de üniversiteye gitme furyası esas olarak psikolojiktir. Bir biçimde bu psikolojik gereksinmenin tatmini gerekir.

3) Bu psikoloji gelişmiş ülkelerde böylesine yoktur. Bunun esas nedeni, Türkiye’nin aksine “prestij” yerine “para”nın esas değer olduğu bu ülkelerde liseden çıkan ortalama gencin kısa yoldan bir iş bulup para kazanmayla tatmin olması, diğer bir nedeni de, bu arada çoluğa çocuğa karıştığı için bi de üniversiteye gitmeye aklını takmamasıdır. Takacak olan da zaten gece öğretimi veya mektupla eğitim gibi yollara gitmekte, bunu da Hititoloji, Sümeroloji’de değil de, kendi dalında ilerlemek için yapmaktadır.

4) Üniversiteyi kurtarmak için Türkiye’de orta vadede yapılması gereken, liseden çıkacak genci kredi, danışmanlık, iş bilgisi vb. yönlerden devletçe destekleyerek onu iş kurmaya özendirmektir. Bu mümkündür, çünkü 1980’den bu yana gelişen ortam, “para”yı esas değer haline getirmiştir,  gittikçe de getirmektedir.  Eğer burs vb. olanaklar sunularak meslek liselerine gitmek çekici hale getirilirse, liseden sonra işe girme eğilimi artabilir.

5) Yükseköğretim olayı, üçlü bir olaydır. Üniversitelerden başka liseleri ve Meslek Yüksek Okulları’nı (MYO) içine alır.

6) Liselerde yeni başlatılan kredili seçimlik ders uygulaması olumlu bir  girişimdir. Çok iyi düşünülmüş uzman bir danışmanlık sistemiyle desteklenmek koşuluyla, öğrencileri öz yeteneklerine göre yöneltmekte olduğu kadar, yükseköğretim konusunda etkilemede de kullanılabilir.

7) Üniversitelere giriş sınavı, bugünkü durumuyla rekabeti ve yükseköğretim furyasını daha da azdırmaktadır ama, bunun hemen kaldırılması da zordur. İkinci basamak gene üniversitelere seçim için kullanılmalı, ama birinci basamağı kazananlar da, öncelikle, akla gelen her konuda hemen açılacak  MYO’lara yönlendirilmelidir.

8) MYO üniversiteye değil, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmalıdır. Çünkü hem bakanlık bu konuda daha ehildir, hem de bu okullar “büyüyünce” bi  punduna getirip birer fakülte, hatta üniversite olmaya takmaktan kurtulur. Bunun acısı çok çekilmiştir. Buralardan çıkanlar da, lise mezunları gibi iş kurma bakımından desteklenirse, ortalıktan çekilebilir. Çekilmeyecek olanları, üniversiteler kendi koşullarına göre seçip alabilirler. MYO, askerlik vb. konularda üniversitenin avantajlarına sahip olmalı, psikolojik tatmin sağlayacak biçimde adlandırılmalıdır.

9) MYO bir miktar, üniversite ise biraz daha fazla harç almalı, bu paraları “tahsis ilkesi” dahilinde kendileri kullanmalı, bu durumda yükü hafifleyecek devlet bütçesi hem fakir ve yetenekli öğrenciye gerçek burs vermeye, hem de liseliyle MYO’luya iş alanı hazırlamakta kullanılmalıdır. Yükseköğretimin bedava olması, artık, bu ortamda düşünülemez. Düşünmek, popülist bir ütopyadan ileri gidemez.

Bu konuda cesur olmaktan korkmamalıdır. Bugün, koca Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin yıllık harcı 600.000 liradır ve bu para, tanesi 14.000 lira olduğuna göre, 43 (kırk üç) paket yabancı sigaranın tutarından 2000 lira daha azdır. Buna itiraz etmek, sosyal adalet veya solculuk falan değil, artık bilmem nedir. Bugün Türkiye’de  tıp fakültesinin bile harcı, 100 (yüz) paket sigaradan ibarettir.

10) Özel üniversiteler, kontenjan artırmak bakımından yararlıdır. Fakat bunların arazilerinin yanı sıra yarı bütçelerinin devletçe karşılanması demek, devlet üniversitelerine gidecek parayı, ancak zengin çocuklarının okuyacağı bu kurumlara peşkeş çekmek demektir. Bunların denetimi de yoktur. Doğramacı uyanığının getirdiği örnek hemen gözden geçirilmeli, holdinglere büyük prestij sağlayacak bu kurumların devlet bütçesinden aşırı beslenmesine kesinlikle son verilerek, birikecek kaynak öncelikle lise ve MYO mezunlarına akıtılmalıdır.

Üniversiteleri dingonun ahırına çevirmek yerine, şu yukarıda söylenenler üzerine bi düşünelim bakalım. İleride daha neler çıkacaktır.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı