Baskın Oran

Böyle iktidara böyle üniversite

Sayın Doğan Aydal Hocam, şu sansürlediğiniz (!) yazıyı veya yazıları açık etseniz de neyin tartışıldığını anlasak. Hakem kararı var diye mutlak doğruları ifade eden yazılar mı? Ki bu hakem zaten özellikle seçilmiş biri olabilir. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne kast etmiş uluslararası emperyalist güçlerin maşası terör örgütünün propagandasını yapan yazılar mı?

Sansür’ün hikayesi

Bu ulusalcı satırlar, bir Ankara Üniversitesi (A.Ü.) Kimya profesöründen. “Sansür”ün yanına ünlem koyarak da “‘Emperyalizm’ ve ‘terör’e karşı” sansür kullanılmasını destekliyor. ‘Mutlak doğru’dan anladığı da, ‘çinkonun (Zn) üzerine tuzruhu (hidroklorik asit-HCl) dökersen erir’ biçiminde olmalı: Zn + 2HCl à ZnCl2 + H2.

Geri saralım. A.Ü.’de Afrika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi diye bir enstitü var (AÇAUM). Düzenli dergi çıkarıyor. Tıp’tan Prof. Erkan İbiş bu yıl rektör seçilince, SBF’den olan yöneticileri yeni rektörün elini bağlamamak için istifalarını sunuyor. Rektör, Maden Yatakları ve Jeokimya’dan Prof. Doğan Aydal’ı yeni müdür yapıyor.

Eski ekip, derginin Festus Okey cinayetini de tahlil eden yeni sayısında çıkacak yazıları, basılması için yeni müdüre sunuyor. Müdür diyor ki, “Burada ‘ırkçı’ ifadesini görüyorum. Bizde ırkçılık yoktur. Böyle yayımlanırsa bütün dünya bunları alıntılayıp Türklere ırkçı der. Ben bunu bastırmam.” Bu yazının girişindeki tipik Sevr Paranoyası mesajının A.Ü. iletişim sitesi Ank-Club’da çıkması üzerine de, site, sansürü protesto mesajlarıyla doluyor. Hadise, Fransızca (bkz.) ve İngilizce (bkz.) internet sitelerine düşüyor.

Sansür’den de önemli

Fenci hocalardan sansüre destek mesajları başlıyor. Kimya Mühendisliği’nden bir profesör soruyor: “Irkçılık nedir, Kürdistan neresidir?” Herhalde duymamış ki, devletimiz, Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi’ne (CERD) sunduğu 2009 periyodik raporunda “Ülkemizde hiç ırkçılık başvurusu olmamıştır” demiş ve şu tokat gibi cevabı almıştır: “Dünyada ırkçılık olmayan ülke yoktur. Türkiye’de ırkçılıktan dolayı hiçbir başvuru yoksa, Türkiye bunun nedenini araştırmalıdır.

Jeofizik Mühendisliği’nden bir hoca yazıyor: “İlgili makaleler Etik Kurul tarafından
incelenmektedir. Üniversite Yönetimi hakkında yargısız infazı doğru bulmuyorum.
” Devlet onbinlerce yargısız infaz yapıp kan dökerken gıkı çıkmamış bir hocanın ‘yargısız infaz’ anlayışına bakar mısınız? Ayrıca, Etik Kurul da nereden çıktı? Hakem ne işe yarıyor o zaman? Herhalde bunu öngördüğünden, bir diğer Kimyacı profesör, “‘Aaa, hakemli dergide yayınlar yapmış işte’, yanıtı sizi şaşırtmasın” demekte.

Olayın asıl vahim tarafı

Üniversitede sansür demek, süpürgenin (temizlik aletinin) üstüne pislemek demek. Ama A.Ü.’nün, “Kuvvetler Birliği” isteyen AKP’ye bu kadar öykünmesi çok daha vahim:

1) 2005’te Boğaziçi, Bilgi, Sabancı üniversitelerinde profesörlerin düzenlemek istediği ‘Osmanlı Ermenileri’ konferansı, “Kimin ne konuşacağı bilinmiyor” diye yasaklanmıştı. (Ama hiç olmazsa, orada engelleyen üniversite değil, önce Cemil Çiçek, ardından da Türk Yargısı idi). Şimdi AKP, son olarak Yunus Emre’yi sansürledi: “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle, birkaç huri / İsteyene ver onları / Bana seni gerek seni”yi ders kitabından çıkardı. Şimdi A.Ü.’de, dergi yazılarından sonra sıra kitaplarda olmalı. Arkasından da, dergiyi çıkaranlara disiplin cezası gelebilir ve artık tam olur.

2) Başbakan Erdoğan, marifetleri ayyuka çıkan adamlarını koruyor. Burada da, Müdür’ü atayan Rektör Erkan İbiş’in iki aydır gıkı çıkmadı. Tam siper. Ama nasıl Uludere rezaletini örtbas etmek Başbakan’ın başına bela olduysa, bu da Rektör’e olabilir; henüz farkında değil.

3) Pınar Selek davasında heyet değişince yenisi beraat kararını –sanki hukuken mümkünmüş gibi– geri almıştı. Burada yeni müdür, derginin eski sayılarını AÇAUM’un internet sitesinden kaldırdı.

4) Erdoğan, “Başkan olacağım” diye, bir süredir çok sıkı ulusalcı. Bu açıdan da, A.Ü.’nün, ulusalcılığı ve ‘laikçiliği’yle”meşhur, sosyal bilimler dışındaki kimi fakülte hocaları ile başbakanımız arasında bir kucaklaşma oluştu. Yerim olsa, daha ne benzerlikler var…

(not: Bu arada, ben de uluslararası ilişkiler profesörü olarak iki kitap çıkartacağım, tavsiye ederim: ‘Resimlerle Apandisit Ameliyatı’ ve ‘Uzayda Plankton Üretme Teknikleri’)

Önceki Yazı
Sonraki Yazı