Baskın Oran

Ayyıldızlı Hanımağa

Bir savcı, duruşmanın hemen ertesinde, gazetecilerin sorusunu yanıtlıyor. 8-9-10 Eylül tarihli basından aktarıyorum:

“2893 sayılı Türk Bayrağı Kanununun 7/2. maddesine göre Türk bayrağı bedene elbise şeklinde giyilemez. Ancak, burada sanık ay-yıldızlı tişörtü üzerinde taşıyarak ‘Türkiye’yi seviyorum’ mesajı vermektedir. Kasıt önemlidir. Kötü niyet olmadığı için kanuna aykırı bir durum yoktur”.

Bir diğer savcı ise şöyle diyor:

“Kanunda her ne kadar Türk bayrağı elbise olarak giyilemez denilse de, buradaki bayrak mı yoksa tişört üstünde ay-yıldız resmi mi, ona karar vermek lazım”.

***

Konuyu hatırladınız: Motorize polis gücü Yunus ekibine mensup iken polislikten atılan Güniz Akkuş adlı bir hanım, “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak”la ve Boğaz’daki gece kulüplerinden birini “çete kurup basmak, tehdit etmek ve sahibini silahla yaralamaya teşebbüs”le suçlanıyor. “Eğer öldürmek isteseydim direkt kafasına sıkardım. Sadece yere ateş ettim” diyen hanım kızın lakabı, İstanbul dünyasında “Hanımağa” imiş. Gazetelerde çıkan fotosunda ağzında puro, belinde tabanca, gözler objektife dikilmiş biçimde “truvakar” bir poz vermiş. Stüdyoda çekildiği anlaşılan bir resim. Ama duruşmaya beyaz ayyıldızlı kırmızı bir tişört giyip gelmiş.

Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda, yargıç bu hanımı tahliye etmiş. Gazeteciler de yukarıdaki cevapları alan sorular sormuşlar. Mesele o. Yoksa, tahliye ayyıldız sayesinde değil. Zaten, başka bir suçtan yine tutuklanmış.

***

Maddeyi hatırladınız: Yeni TCK’nın eskiden olmayan 288. maddesi. Bir soruşturmanın başlatılmasından kesin karara kadar “sözlü veya yazılı beyanda” bulunursanız, davayı etkilemekten 6 ay ilâ 3 yıl arası hapis yersiniz. Geçen hafta Adli Yıl açılış töreninde Yargıtay Başkanı tam metnini okuyarak bir kere daha hatırlattı.

Hanımağa’nın davası devam ediyor. Bu nedenle, 6 ay ilâ 3 yıl hapis yememek için, bu konudaki gazete haberini vermekle yetiniyorum. Yargılandığı dava konusunda Agos’ta kendini savunan bir yazı yazan Hrant’ın, şimdi bir de bu yazı nedeniyle “davayı etkilemek”ten yargılandığı bir ülkedeyiz.

***

Ben Mülkiye’de okurken “Mukayeseli Devlet Sistemleri” dersine çok meraklıydım. Hâlâ da, karşılaştırmalı idare ve ceza hukukuna çok meraklıyımdır. Acaba bu konu başka Avrupa ülkelerinde nasıl düzenlenmiş? Özellikle de, bizim ceza kanununu aldığımız İtalya’da?

Acaba İtalya’da bir savcı veya bir yargıç, bir davada, sanığın “İtalya’yı sevmediği” kanaatine varırsa tahliye vermeyebiliyor mu?

Başka bir biçimde soralım: Bir suç işlediği iddiasıyla mahkemeye sevk edilen bir şahıs, o suçu işleyip işlemediğiyle mi yargılanıyor, yoksa İtalya’yı sevip sevmediğiyle mi?

Bir tane daha: İtalya’da, “İtalya’yı sevmemek suçu” var mıdır?

İnsanın beyni yarı otomatik; durmuyor. Bir tane daha: Eğer yasada suç sayılan bir eylem yapılmışsa ve yargıyı temsil eden kişi sanığın beynine girerek onun niyetinin iyi olduğunu öğrenmek sonucu o yasayı uygulamaktan kaçınıyorsa, “kanun koyucunun (İtalyan Parlamentosunun) iradesi” denilen şey ne oluyor?”

Yani diyelim ki Antonio, Palermo’nun bir köyünde küçük bir çocuğun ırzına geçse, sonra da “Ona o kadar büyük şefkat duyuyordum ki göğsüme bastırdım, batıvermiş” dese, Sicilya Ağır Ceza Mahkemesinde “niyetten” sıyırır mı?

***

İtalyalarda dolaşmayı bırakıp yazıyı bitirelim. Tekrar İstanbul’a döndüğümüzde, Ayyıldızlı Hanımağa’nın tahliye edilince bağırdığı cümleyi aktarırsam, artık umarım 288’e girmez:

“Ne Mutlu Türküm Diyene”

Önceki Yazı
Sonraki Yazı