Hem “Cumhur”, hem de “Millet”. İki ittifakın ikisi de tükürükle yapıştırılmış cinsten. Sonuçta, ikisi de homurdanıyor.
Partiyi 21. Yüzyıla taşımak isteyen CHP’liler, Muharrem İnce için, ‘Hah, işte bizim cumhurbaşkanı adayımız’ diyemiyor ve parti aday listesi de bi başka acayip. Kendini fazla önemseyen Akşener’in MHP’den ne farkı olduğu meçhul, belki de meçhul değil.
Ama Cumhur ittifakı çok daha karışık.
BBP ayrılacak da, ona bile mecali yok, mırıldanıyor: “Satışa geldik!” Barajı geçemeyeceğim korkusuyla iktidara yamanan MHP’de Bahçeli son kozunu oynarken, teşkilat kaynıyor.
Ama çaktırmadan asıl son kozunu oynayan, bizzat Tek Adam rejimi.
Koca ekonominin uluslararası kredibilitesini Türkiye’den 60 kat küçük bir ekonomiye sahip Senegal’in altına düşüren, koca ülkeyi açıkhava cezaevine benzeten, koca Yargı’yı AKP’nin uzantısına dönüştüren Tek Adam rejimi.
* * *
Ekonomiyi batırdı derken, en basitinden:
“Yavru Vatan” KKTC şu anda para birimini (TL) değiştirmeyi tartışıyor. Çünkü Türkiye’deki enflasyonu (ve ayrıca, gerginliği) otomatikman ithal ederek “Ana Vatan”ın ardı sıra girdaba sürüklenmekten imanı gevredi.
Ülkeyi açıkhava cezaevine benzetti derken, en basitinden:
OHAL KHK’siyle Akdeniz Üniversitesinden ihraç edilmesi yetmemiş olacak, gıda mühendisi bir yardımcı doçente şimdi de Sağlık Bakanlığının gizlediği kanserojen ürünleri yazmaktan soruşturma açıldı.
Yargıyı AKP’nin uzantısına dönüştürdü derken, en basitinden:
Mahkeme, Selahattin Demirtaş’ın tahliyesini reddederken, “Adli kontrol hükümleri yetersiz kalacağı için” dedi. Türkçeye tercümesi: ‘Cumhurbaşkanı adayını tahliye edersek, kaçabilir’. Pes! Vallahi, billahi ve tallahi PES!
AkSaray’dan bir başdanışmanın, cumhurbaşkanlığı yarışına hücresinden katılan Selocan için dediğini verelim de tam olsun: “Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı adayı olabiliyorsa o ülkede demokrasi yok da ne var? Ne yazık ki bizdeki demokrasi olgunluğu Avrupa’da yok”. Amerikan fıkrası gibi yahu.
Ama çok normal. Yarın’ın kendisi için bugün’den daha berbat olacağını gören Erdoğan, akıllı deliye söyletirmiş, Bahçeli marka hoparlörden erken seçim ilan etti ve kendisi dahil herkesin iki ayağını bir pabuca soktu. Başka nasıl olacaktı ki.
* * *
Bu kadar laftan sonra şimdi gelelim esas konumuza:
Burada önemli olan, Tek Adam rejiminin karşısında olanların aklını başına toplaması.
Basit iki sebepten:
1) AKP ve Erdoğan, hem siyasal hem ekonomik olarak, muhalefete oranla mukayese kabul etmez derecede sıkışmış durumda. İlk defa oluyor ve çok ciddi. Kaçırılmamalı.
2) Böyle olağanüstü durumlarda hem Tek Adam rejimine son vermek, hem de CHP’yi adam etmek; bunlar bir arada olmaz. Sırayla olur. 1 koltukaltına 2 karpuz sığmaz.
Bunun aksi, Erdoğan’a oy taşımak demektir. Tekrar ediyorum: Erdoğan’a oy taşımaktır.
Önümüzdeki seçimler, Demokratik Türkiye projesinin ilk basamağı. Bu basamak, Tek Adam’a secde etmeyeni bu ülkede yaşatmamaya kararlı bir rejimi ortadan kaldırma basamağı.
Hedef şaşırmayalım, şu anda TEK AMAÇ budur.
* * *
Dünün CHP’si, o iki savaş arası dönemin (1919-39) B. Avrupa atmosferine oturuyordu.
Bugün durum 180 derece farklı ve M. İnce de yarının CHP’sinden çok dünün CHP’sine yakın.
Doğru. Ama İsmet Paşa söylerdi, “En büyük tehlike, en yakın tehlikedir” derdi; CHP’yi düzeltmeye kalkmanın sırası değil şu anda. Dahası, M. İnce bal gibi de iyi performans sergiliyor.
Karşı taraf da boş durmuyor. Suriye’ye ordu sokup dünya âlemle papaz olunca bu konudaki bütün neşriyatı mecburen kesmiş olan AKP, şu anda iman tazelemeye çalışıyor. Milli hisleri seçim öncesi galeyana getirip oy avlamak için artık başka bir coğrafyaya bulaşmanın işaretlerini vermekte:
Orgeneral Akar marka hoparlörden, durup dururken, “Akdeniz’de, Ege’de bize düşecek bir görev olursa onu da vatanımız, milletimiz için gözümüzü kırpmadan yerine getiririz” diye neşriyata başlamakta. Erdoğan’ın “A, B, C planlarımız var” dediği bu değildir inşallah?
Tabii bi de, Akit TV marka hoparlörden iç savaş tehditleri. Belgrad Ormanlarına gömdükleri “talim şeyleri”ni çıkarırlarmış! Acaba bu da mı A, B, C’ye dahil?
* * *
Netice-i kelam:
Şu an, “Armudun sapı var üzümün çöpü var” deyip böylesi bir rejime tekrar teslim olma zamanı değil. Radikallik yapacağım diye boynunu OHAL’in yağlı ilmiğine uzatma zamanı değil. Bıraksınlar, AKP listesine girenler ile giremeyenler birbirini yesin.
Bütün bunları; CHP’yi, HDP’yi ve Karamollaoğlu’nu seçime beş kala, yumurta kapıya dayanmışken kalkıp eleştirenler için söylüyorum.
Karamollaoğlu’nun Sivas’ta yatıştırıcı davrandığına ilişkin video var.
Ha, sırası gelmişken, bütün milletvekilleri sırayla tutuklanıp mahkum edilen HDP mi kaldı liste diye eleştirilecek?
Sırası değil. ZAMANLAMA dünyanın en önemli şeyidir. Doğru kullanırsan ihya edebilir, yanlış kullanırsan imha edebilir. Aman ha!