Baskın Oran

Amerikan yargı sistemini çökerteceğiz! R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 63

Hani, 27. Muhtarlar Toplantımızda “Bugüne kadar Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Bunun neresi zafer” diye pat diye Lozan işini döktüm ya ortalığa, hemen ayaklandı cahiller. Neymiş efendim, daha 68 gün önce demişim ki, “Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir” demişim.

Neymiş efendim, adalar 1923 Lozan’la değil, 1913’te başka bir antlaşmayla verilmiş. Ha 23 ha 13. İkisi de 3’le bitiyor. Bunların esas derdi koca imparatorluğumuza pislik atmak!

***

Bunları parmağımın ucunda oynatmak çocuk işi. Bir defa, at ortaya bi konu, didikleyip dursunlar, sen o sırada istediğini hallet.

Nitekim, onlar bunun üstüne üşüşürken ben 1 yıllık Irak ve Suriye tezkeresini geçirttim; aralarında Kürtçe çizgi filmler yayınlayan Zarok TV de bulunan Jiyan TV, Zarok TV, TV10, Hayatın Sesi TV, Van TV ve İMC TV gibi terör ocaklarını kapattırdım. Özgür Radyo’nun kapısını açmıyorlardı, koçbaşıyla kırıp girdik tabii.

Asıl önemlisi, OHAL’i 3 ay daha uzattım. Tabii, kudurdular. “Fransa da uzattı” dedim, neymiş efendim, ki bunu utanmadan imam-hatip mezunu Fehmi Koru söyledi, “Fransa’da OHAL işten atmaya, kitlesel tutuklamaya, mala el koymaya ve kayyıma izin vermiyor” dedi. Höst!

***

İkincisi, Lozan’dan durup dururken bahsedişimin esas sebebini anlayamadı aptallar. Şu sıralarda hainler Yenikapı Ruhumuza fena direnmeye başladılar ya, bunun kestirme çaresi yerli ve milli hislerimize hitap etmektir! Yani Amerikan ve Rus engellerini aşabilirsek Musul’a, o olmazsa Suriye’ye asker sokup savaşmaktır. Lozan deyip insanlarımızı buna alıştırmak için dış politikada sol gösterip sağ vuruyorum, farkında değil avanaklar!

***

Avanak deyişimin sebebi; bunlar daha, sol gösterip sağ vurmayı da anlamamışlardır varsan baksan. Hani, haritayı karşına alınca sol taraf batı, sağ taraf doğudur ya, adalardan söze girip Musul ve Suriye konularında yerli ve milli hislerimize elektrik veriyorum, alıştırıyorum yav!

Bu elektrik verme lafı çok hoşuma gitti. Telif hakkı, alkol satan yerleri kapatıp Yozgat’ın namusunu kurtaran valimizindir. Yakında kendisini mükafaten İstanbul’a alacağız!

***

Laf dış münasebetlerden açılmışken, malum, Amerika’da yasa çıktı, insanlar 11 Eylül saldırısından sorumludur diye S. Arabistan’a dava açabilecekler. Kel alaka! Ben hemen dostumuz Müslüman ülkeye yapılan bu haksızlık üzerine tepki gösterdim. Şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı’nın başkanıyım ya, karşı çıkacağımızı söyledim.

Sonra düşündüm, ama açıklamadım tabii, bu bizim işimize yarayabilir yav! Yeni Şafak gazetemiz başyazarı İbrahim Karagül kardeşimizin 3 Ekim tarihli dahiyane yazısına muttali oldum, bu alçak Pensilvanyalı bize darbe yapmak istedi ya, bu alçağı orda barındırmaktan sorumludur diye vatandaşlarımızı örgütleyip Amerika’ya dava açtırabiliriz!

Ayrıca Karagül kardeşimiz, davaların 15 Temmuz’dan zarar görmeyenler tarafından da açılabileceği gibi, bu ABD’nin Suriye’de desteklediği PKK/PYD’nin terör saldırılarından mağdur olan herkes tarafından da açılabileceğini en yetkili ve hukuki biçimde açıklıyor.

Zaten, hukuk dehamız Prof. Dr. Burhan Kuzu kardeşimiz de fetvasını vermiş bulunuyor: “Darbe girişimi ABD’nin teyidi, İngiltere ve İsrail’in güdümünde yapıldı, Kürt devleti planı da hazırdı” dedi. Bitmiştir!

Düşünün, binlerce vatandaşımız yav, muhtarlarımız veya Aktrollerimiz yeter! Amerikan yargı sistemi çöküyor! Aynen bizim bu alçak FETÖ’cülere dediğimiz gibi “Ne istediler de vermedik” durumuna getiriyoruz ABD’yi Suriye’de!

***

Tabii, bu fikri biraz geliştirmek lazım. Şöyle ki, bir defa, Amerika’da avukat ücretleri felakettir. Vatandaşlarımızın ödeyecekleri ücret-i vekaletler için, aynen Osmangazi Köprüsünde yaptığımız gibi Hazine garantisi vermek düşünülebilir.

İkinci olarak, daha da geliştirirsek bu fikri, mesela Amerikan icadı olan blucinler yüzünden yaz sıcaklarında hassas yerleri pişik ve isilik olan vatandaşlarımızın da dava açmasını temin etmek, bu konuda devlet olarak da müdahillik dilekçesi vermek düşünülebilir… Başdanışmanlarıma emir verdim, üzerinde çalışmaya başladılar.

***

Bu Lozan konusundaki tek derdim, bir alçağın çıkıp da, ‘Bu iktidarı önüne gelen kandırıyor; bunların Lozan’da masaya oturduğunu düşünebiliyor musunuz?’ diye vatan hainliği yapması ihtimali…

***

Hainlik deyince, bu alçak Mudiz için “Bunların cebine üç beş kuruş ekstra para koy istediğin notu al, bunlar böyle” dediğimi gündeme getirip, ‘Madem öyle, devletimiz de üç beş koyuvereydi dediklerini hatırladım, yine kanım tepeme çıktı.

Her şeyin bi zamanı var be cahiller. Bak, Fransız Örelsat yayın şirketini biraz memnun edip, Kürt teröristlerin Belçika’dan yayın yapan Med Nuçe tivisini nasıl kapattırdık! Devlet sırrıdır ha!

Devlet sırrı dedim aklıma geldi, devlet sırrını açıklayan Can Dündar alçağına mahkemede zorla getirme kararı çıktı! Tabii, hainler yine başladılar, neymiş efendim saldırıya uğrayıp şikayetçisi olduğu davada zorla getirme kararı nasıl şeymiş!

Şahıs aynı şahıs değil mi? Aynı vatan haini? Ha o dava ha bu dava. MİT tırları davasında çıkartacaktık, duruşmaya daha epey var denince bu davada çıkarttık!

Konu bu Dündar’dan açılmışken, hanımı sadece pasaportuna el koyduk diye yatıp kalkıp şükretsin, çünkü HDP denilen terörist partinin eşbaşkanı Figen denen kadının kocasını gözaltına almış bulunuyoruz!

***

Böyle şeylerin davası olmazmış ya, Mudiz konusunda çok da üzülmemek lazım. Zaten ne dedi bizim Sadrazam Binali, “Bizim notumuzu onlar değil, esnaf ve vatandaş belirler” dedi. Üstüne, Gaziantep’ten Abdulmuttalip Çiçek diye bir kardeşimiz bu Mudiz’i “aceleci ve politik bir karar aldığı” için savcılığa şikayet etti zaten. Mudiz adına not açıklaması yapan kişiler hakkında da kamu ceza davası açılmasını, bu kişilere ülkeye giriş yasağı konulmasını istedi ayrıca.

İşte bizim istediğimiz makbul vatandaş! O gerektiğinde alperendir! Şehittir, gazidir, kahramandır! Asayişi tesis eden polistir! Adaleti sağlayan hakimdir, hakemdir!

Ve de muhbir vatandaştır!

***

Fevkalade sinirlendim dün, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kalkmış, ne cesaretleyse, Proje Okulları programımıza karşı AYM’ye başvurmuş.

Biz bu Proje Okulları işine çok büyük önem veriyoruz. Çünkü müdürler konuşurken arkalarını dönmek suretiyle devlete darbe teşebbüsünde bulunan hain öğrencileri barındıran, kendini bişey sanan, adı çıkmış bu büyük şehir liselerini, en başta bunları öğreten öğretmenlerini dağıtıp, hâk ile yeksan edeceğiz.

Danıştay dedim, konuyu sürdüreyim. Yargı konusu bizim için bütün diğerlerinden, hatta polisi FETÖ’cü alçaklardan temizlemekten bile önemlidir. Çünkü iş gider gider, mahkemede düğümlenir. Onun için, bu konuda hiçbir taviz veremeyiz.

Nitekim, Adalet Bakanımız Bekir çok güzel konuştu, kestirip attı:  “OHAL anayasal düzeni korumak, kamu düzenini korumak, demokrasiyi korumak için olağan tedbirlerin dışında tedbir almayı gerektiriyorsa bu tedbirler anayasaya aykırı dahi olsa alınması yetkisini anayasa veriyor” dedi. Bizzat adalet bakanımız söylemiştir bunu; bitmiştir!

Hayır, bitmemiştir. TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanımız Mehmet Metiner de şöyle tamamlamıştır: “FETÖ’cü tutukluları ziyaret etmeyeceğiz ve işkence iddialarıyla ilgili inceleme yapmayacağız. Hiç kimse FETÖ’cü teröristler üzerinden siyasi propaganda yapmaya kalkmasın. Onlar mağdur edilen değil, mağdur edenlerdir”.

***

Yargı işine ve cezaevlerine o kadar önem veriyoruz ki, geçen hafta bir bayan avukat, kız mıdır kadın mıdır bilemem, cezaevinde müvekkiline örgüt propagandası ihtiva eden bir evrak verirken yakalandı. Hakkında derhal tutanak tutuldu, soruşturma açıldı.

Neymiş efendim, bu evrak Emniyet’in hazırladığı ve içerisinde PKK’nın anlatıldığı fezleke imiş. Hiç fark etmez! İşte bu kadar titiz davranıyoruz ve böyle darbe teşebbüslerine asla müsamaha göstermeyeceğiz!

***

Vatandaşlarımızın Pensilvanyalı haine ihale ettiği suçlar artmaya devam ediyor. Son olarak bunlara üç tane eklendi.

Önce, son iki yıldaki dokuz askerî uçak kazasının FETÖ tarafından yapıldığı ortaya kondu. Arkasından, Kayseri belediyemiz köpek katliamı iddialarıyla ilgili bir açıklama yaparak, “15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşananlar çerçevesinde ülkemizde oluşan birlik ve bütünlüğü yaralamaya yönelik yayınlar gündem değiştirme gayretinin bir ürünü olarak değerlendirilmektedir” dedi.

Son olarak, FETÖ konusunda bizi savunsun diye Amerika’ya görevli yolladığımız Mesut Yılmaz çok önemli bir açıklama yaptı. 2004’te Türkbank ihalesi sürecine fesat karıştırmaktan Yüce Divan’da yargılanırken gelen, bir Arap Bankası’nın antetli kâğıdına yazılmış belge hakkında, “Bu sahte dekontun pekâlâ FETÖ imalatı olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Bunların hepsi çok iyi de, bu alçak Pensilvanyalı’yı ziyaret meseleleri partimize bulaştırılıyor. Fotoğraf da çekinmişler orada. Eski vekilimiz Adem Tatlı dedi ki, “Gizli, kaçak bir şey yapmış olsak poz vermeyiz, poz vermişiz” dedi. Biz onları oradan istihbarat getirsinler diye göndermiştik zaten…

Bu iftiraları bize bulaştıramayacaklardır. Halkımız bu alçaklıklara inanmamaya, sadece bana inanmaya, FETÖ’cüleri suçlamaya devam edecektir. Mesela, Antalya’da yakalanan bir torbacı, görüntü alan gazetecilere aynen, “Biz Vatan haini değiliz. Uyuşturucudan gözaltına alındık” diye tepki göstermiştir. Daha ne olsun

Önceki Yazı
Sonraki Yazı