O kadar tahammüllüyümdür, o kadar sakin insanımdır, sonunda patladım. Patlattı beni alçak herif. Açıkça aşağıladım mecburen.
Vatandaş olmadığı için, bazı karanlık akademisyenler gibi hakaret davası açıp beni taciz de edemez. Aynen şöyle dedim, alsın bakalım neresine ne yapar: “Sen benim kalitemde, kıratımda, seviyemde değilsin, haddini bil. Musul’da biz bildiğimizi okuyacağız“.
Irak’ın sözde başbakanı Haydar denen heriften bahsediyorum. Sen kimsin be bana muhatap olacak? Ben hem milletimin oyuyla başkan seçildim, hem de her gün Obama’yla, Putin’le, bilmem kimle, Merkel’le aynı karede çıkıyorum. Ters söyledim; ben bu insanların görüşmek için sıraya girdiği adamım! Ben Kasımpaşalıyım; sen kim bilir oranın hangi mezrasındansın!
“Musul’da sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır” diye de kesip attım.
***
Niye kesip attım, ama önce içimizden bitakım hainlere cevap vereyim. Neymiş efendim, mezhepçilik yapıyormuşuz! Ne mezhepçiliği yav? Onlar Şiicilik yapıyorlar!
Aslında, bizim Putin’le yakınlaşmamızı kıskanan Kürt muhibbi Amerikalılar konuşturuyor bunları. Önce Koalisyon Sözcüsü Albay Doryan denen biri, adından anladığım kadarıyla da Afedersin Ermeni, Başika’daki birliğimizi “illegal” ilan etti. Bu lafı zor yalanlattırdık, bu sefer de Obama’nın sözde temsilcisi, hani “Bir daha yapma!” diye daha önce azarladığım Gark-Gurk denen adam çıktı, bir yıl önce bizim oraya Irak hükümetinin izni olmadan gittiğimizi söyledi.
Neymiş efendim, bizi Musul valisi çağırmışmış, ama hemen görevden alınmış. Bize ne kardeşim, alın veya almayın, biz oraya davet üzerine gitmişiz ve kalıcıyız.
***
Niye Sünniler diye kesip attım, niye kalıcıyız dedim, çünkü büyük devlet olarak Türkiye bütün bölgedeki Sünnilerin koruyucusudur. Bu sıfatla bölgenin en önemli aktörüdür. Ben de o aktörü temsil ediyorum. Bu sıfatla, iki çok önemli amacı gerçekleştireceğim inşallah:
Bir kere; Kürtleri tenkil ortak platformunda askerimiz, ulusalcılar ve Bahçeli’yle kurduğumuz koalisyon sayesinde orada PKK’ya nefes aldırmayacağız.
İkincisi ve daha bile önemlisi, her an bir erken seçim veya referandum olabilir, kahraman milletimiz bizden dimdik durmamızı istiyor. Bu beklentiyi boşa çıkaramayız. Bak, merhum kardeşim Hasan Karakaya’nın yerini doldurmakta olan Yeni Şafak’tan İbrahim Karagül kardeşimiz, “Başika’dan geri adım atmak, çekilmek intihardır, ülkemizi bütün saldırılara açık hale getirecektir” diye yazdı.
Buraya 2.000 asker yığmışız, bu varlığımızı kalıcı kılmak zorundayız çünkü buralarda terör var. Zaten açıkça söyledim: “Kendi topraklarımızda nasıl başarılı mücadele yürütüyorsak Suriye ve Irak’ta da bu terör örgütlerine karşı aynı hakka sahip olduğumuzu düşünüyorum” dedim.
Sadrazam Binali’ye de söylettim; gerekirse Fırat’ın doğusuna da müdahale ederiz, dedirttim. Bunun tercümesi şudur ki, Ortadoğu’da İsrail’in müdahale etmediği her yere biz her an müdahale edebiliriz!
Tabii, her zaman olduğu gibi içimizdeki vatan hainleri çatal dillerini çıkardılar. Neymiş efendim, İsrail de Filistinlilere karşı aynı şeyleri söylüyormuş. Be alçaklar, aynı şey mi? İsrailliler Yahudi, biz elhamdülillah Müslümanız!
Üstelik şu sırada İsrail’e laf etmenin ne alemi var? Adamlar tazminatı ödediler. Doğalgazlarını Avrupa’ya biz taşıyacağız, para kazanacağız, abonelerimize de fiyat indirimi yapacağız!
***
İçteki hainlerin dıştaki abileri de saldırı halinde. Avrupa Konseyi insan komiseri çıktı, KHK’larımızın insan haklarını ihlal ettiğini söyledi. Neymiş efendim, FETÖ’ye üye oldukları iddia edilen kişi ve kuruluşlara ait 5.401 tapuya el koyup Hazine’ye mal etmişiz. Yok efendim, ne kadar muhalif tivi ve radyo varsa el koyup mallarını TRT’ye devrediyormuşuz.
Neymiş, Terörle Mücadele Kanununa muhalefet ediyor diye dava açılan medya kuruluşlarının resmî ilanlarını durduracakmışız. Neymiş, yine hakkında dava açılan gazetecileri 5 gün içinde işten çıkarmayan medyanın ilanlarını da kesecekmişiz.
Ne olacaktı ya? Bölücü ve yıkıcıları finanse mi edecektik?
Ardından, sözde Avrupa meclisi bizim HSYK’yı Aralık ayında hakim ve savcıların çatı örgütünden dışlayacaklarını ilan etti.
Dışlamazsanız hatırım kalır çünkü HSYK daha da yerli ve milli hale gelir böylece.
***
İstedikleri kadar baskı yapsınlar. Halkımız bilinçlidir. Kimin kimden yana olduğunu bilmektedir. Nitekim bak, Mert Eryılmaz adlı avukat kardeşimiz Bakırköy savcılığına başvurarak Amerikan genelkurmay başkanı ile daha iki general hakkında “darbeye destek” ve “terör örgütü propagandası yapmak”tan şikayet dilekçesi verdi.
***
Yargıdan söz açılmışken, yargıya ne kadar önem verdiğimiz malum çünkü her iş eninde sonunda oraya varıyor. Yargı yerli ve milli olmazsa biz bu ülkede yaşayamayız.
Bu sebepten, AYM Başkanı Zühtü’nün OHAL ilanına ilişkin olarak söylediklerini en azından manidar buldum: “OHAL, hukuksuzluk hali değildir, olağanüstü durumlarda yapılacakların çerçevesi yasalar kapsamında belirlenmiştir. Temennimiz olağanüstü duruma yönelik tehditlerin bertaraf edilerek normal hale dönülmesidir. Darbeci zihniyete verilecek en güzel cevap yeni bir demokratik anayasa yapmaktır“. Tam da bizim KHK’ların oraya gönderilmek istendiği sırada!
Üniversitelerin bu yılki açılış törenlerini bu yıl ve her yıl artık nasıl Külliye’de yapacaksak, bir ön tedbir olarak HSYK adaylarının kura törenini de Külliye’de yaptırmaya karar verdim.
Ben şunu bilir şunu söylerim: AYM bu KHK’ları görüşmeyi mutlaka reddetmelidir.
***
Zaten, süre uzatmakta sorun morun çıkarsa diye, OHAL’deki uyguladığımız yargı düzenini CMK ve TCK gibi kanunlara kopyalamaya karar verdik. OHAL’de olduğu gibi OHAL’den sonra da artık ifadeleri savcı yerine polis alacak, darbe sanıkları kaçarsa mallarına ve şirketlerine el koyup kayyım atama artık kanun hükmü olacak. Hakim kararı olmaksızın savcılar bilgisayarlara el koyabilecek. Mahkeme, sanığın getirdiği şahidi “davayı uzatmak için getirilmiştir” gerekçesiyle dinlemeyi reddedebilecek inşallah.
Ondan sonra isterlerse uzatmasınlar OHAL’i!
***
Yargı konusunda hiçbir olumsuz gelişmeye izin vermeyeceğimiz anlamında söylüyorum ki, geçen gün Bilal kalkmış, “Bu ülke 80 milyonuyla bizim ülkemizdir. 15 Temmuz gösterdi ki bizim gidecek yerimiz yok, dara düştüğümüzde çalacağımız kapımız yok” demiş. Hemen çağırdım:
‘Oğlum, böyle laflar etme, yine dert açma başımıza. Alçaklar lafı çevirirler, ülkeden değil ailesinden bahsediyor derler. Ayrıca derler ki sizin yatacak yeriniz de yok derler’.
Hem, gidecek yerimiz niye yokmuş? En olmazında Suudi Arabistan ile Katar var!
***
Yalnız, şu KHK’ların illaki Meclis’e getirilmek istenmesi gibi bir Yenikapı Ruhu ihlalini bir biçimde halletmemiz lazım.
Zaten, KHK çıkarılınca Meclis tatildeyse tatilden çağrılır denmiş ama biz açık Meclis’i tatile soktuk. 15 Temmuz’dan 1 Ekim’e kadar zaman kazandık malum. CHP’den çıt çıkmadı. Demek ki yasa dışı bir şey yapmamışız.
Sonra dedik, bırakın Meclis’i, bir komisyon kuralım, bunları birlikte mütalaa edelim. Çünkü komisyonu işletip işletmemek Bahçeli’nin de yardımıyla elimizde olan bir şey. Böylece KHK’lar Meclis’te bekle babam bekle olacak, geçmeyecek, geçmeyince de AYM’ye iptal davası açılamayacak.
Ama CHP mızıldayınca başka tedbirler de düşündük. Karar yeter sayısı var mı diye bakılacağı zaman vekillerimiz hemen dışarı çıkıyor ve genel kurul kapanıyor. Zaten çıkardığımız ilk iki KHK için 30 günlük süre geçip gitmiş durumda.
En sıkıştığımızda diyeceğiz ki, siz bakmayın Anayasa’nın ve Meclis iç tüzüğünün öyle dediğine, Meclis’ten geçirilmezse bunun hiçbir yaptırımı öngörülmemiştir, diyeceğiz.
***
Bu Sıla mıdır Sıra mıdır nedir, Demokrasi ve Şehitler Mitingimize şov demek küstahlığını gösteren şarkıcı bir bayan var ya, kız mıdır kadın mıdır bilemem, geçen gün ona Davut Güloğlu diye bir meslektaşı “S… olsun gitsin” demiş, bu da adam hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Güloğlu mahkemede kendini iyi savunmuş: “Ben o lafı vatan hainlerine karşı söyledim. Doğrudan şikayetçiyi kast ederek söylediğim bir cümle değildir” demiş.
Hah! İşte bu benim işime yarar! Ben de o kararlık akademisyenlere “alçak, vatan haini, ahlaksız güruh, mandacı artığı” gibi lafları kimseyi özel kastetmeden ortaya karışık söylemiştim…
***
Yav, Sadrazam Binali iyi gidiyor derken bu sefer de kalkmış, muharrem orucu morucu deyip Alevi kurumlarının temsilcilerini Dolmabahçe’ye iftara davet etmiş! Ben boşuna demiyorum kalifiye eleman sıkıntısı var bu memlekette diye!
Kardeşim! Zamanlar sıkışık zamanlar; Bahçeli sayesinde belki referanduma belki erken seçime gideceğiz inşallah. Biz Amerika ve Rusya’yla kavgayı göze alıp Musul’da Sünni’den başkasını barındırmayız diyoruz, sen Alevileri resmî makama davet ediyorsun!
Derhal müdahale ettim, özel kalem herkese Enerji Konferansı nedeniyle davetin iptal edildiğini bildirdi…
İnsanlar ne der demek yüzünden direk damadı getirmezsen böyle olur!