Baskın Oran

Altay Tokat Paşa olayının şimdiki öyküsü

E. Korgeneral Altay Tokat, hakkında açılan son davada da aklandı. Bu olağanüstü olay tarihe kalsın diye bir özetlemek istiyorum. Başka bir şey de yapmayacağım. Gerekmiyor.

Olayın “bomba”sını 27.07.07 tarihli Yeni Aktüel’de gazeteci Semin Gümüşel patlattı: “Ben de bomba attırdım”. Altay Paşa mülakatta şunları söylemişti:

“Şemdinli olayındaki bomba ‘Arkadaş, dikkat et, onu yapma’ demek için, ikaz için de atılmış olabilir. Ama istihbaratçılar bunu beceriksizce yaptılar. Olayı dışarıdan kontrol etmek yerine hata yaptılar. Suikasta götürdüler. Benim zamanımda ben de bomba attırdım”

Muhabir: “Nereye?”

“Bir, iki kritik noktaya”

“Siviller de var mıydı orada?”

“Boş yerlerdi. Batıdan gelen memurlar, hakimler işin ciddiyetini anlamıyor. Şunlar hizaya gelsin diye evlerine yakın iki yere attırdım. Ondan sonra anladılar ki çok dikkatli olmalılar. Bir musibet bin nasihatten iyidir. Öylece onları eğittim ben. Bunu hemen aman ‘Bomba atmak yasaktır’ diye yorumlayamazsın.”

“Ama o bombalamada birileri zarar görebilirdi?”

“Yok, hayır. Onun hesabını ben yapıyorum. Mesela bazen Hakkari’nin yanında havan ateşi yaptırırdım.”

Çorap söküğü gibi

Haber patlayınca, Altay Paşa sözlerinin ardında durdu: “Bunda ne var! Bunların hepsi eğitim amaçlı, harekât planlarının bir parçası. Alnım ak. Zamanaşımı var. 15 yıllık süre. Soruşturma olmaz”. (A. Keskin, Radikal, 28.07.06)

Fakat sanki bir baraj yıkılmışçasına birtakım haberler sökün etmeye başlamıştı. Paşa’nın MHP MYK üyesi olduğu öğrenilmiş, partiden yapılan açıklamada “Bizi bağlamaz. İhracını engellemek için sürekli mazeret dilekçesi yolluyor” denmişti. Diğer yandan, Paşa’nın başka olaylardan sanıklıkları ortaya çıkmıştı:

1) 13 Ağustos 1989: “Devlet İstanbul’da uyguladığı kanunu burada vatandaşa aynen uyguluyor. Benim sistemimde olsa kısa sürede bunları yok edebiliriz. Benim sistemimde değil insan, ot bitmez. Güneydeki komşumuz, 50 yıl kendilerine karşı savaşan insanları, bir harekâtla hepsini yok etti. Biz istesek aynı şekilde yok edebiliriz.” (Milliyet, 13.08.89, E. Mavioğlu, “Bombacı”, Saddam’a özenmiş, Radikal 03.08.06).

2) Rüşvet ve yolsuzluk davası: Bu haber Sabah gazetesinin 17.06.04 tarihli sayısındaydı. ZRG firmasının, Gebze’deki muazzam gazyağı kaçakçılığıyla ilgili olarak iki müsteşar yardımcısı ve bir genel müdürle birlikte Altay Paşa’ya da 42.000 Avro havale ettiğine ilişkin dekonta ve kendisine hediye edilen 06 AJ 0102 plakalı Passat otomobile el konulmuştu.

3) Kaçakçılık ve nüfuz ticareti: Aynı sanıkların Antalya-Alanya demiryolu projesi ihalesi, uzman erbaş sınavı, sigara ve çanta kaçakçılığı, yolsuz arazi alımı, dava takibi gibi çeşitli konularda protokol yaparak anlaşmış bulundukları saptandı (Milliyet, 28.07.06).

Bunlara karşılık, Altay Paşa’nın 1997’de K. Irak’a yapılan Çekiç Harekâtı’nı yönettiği duyuldu (Radikal, 28.07.06). Yeni Çağ gazetesinde Altemur Kılıç ise şöyle yakınıyordu: “Kol kırılır, yen içinde. Bunları açıklamanın yeri ve zamanı mı idi aziz Paşam? Bu konuda ‘zaman aşımı’ olur mu?” (30.07.06).

Yargının tutumu

Sivil yargıdan bir ses yoktu. Buna karşılık Genelkurmay Başkanlığı soruşturma başlattı. Basında yapılan yorumlar, Paşa’nın bomba attırmak suçundan kurtulsa bile, “suçu övmek”ten yargılanacağına ilişkindi. Çünkü bomba atma suçunu savunmuştu (A.Keskin, Radikal, 29.07.06).

Nihayet Ağustos 2006’da, 3 ayrı suç duyurusu üzerine (Diyarbakır Barosu; İHD ve Mazlumder; Yurtsever Cephe Hukukçular İnisiyatifi) cumhuriyet savcılıkları da “görevi kötüye kullanma” ve “genel güvenliği kasten tehlikeye sokma”dan soruşturma başlattı. Dava açıldığı takdirde 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemi söz konusu olacaktı (Radikal, 01.08.06).

Paşa haklı çıktı

Eylül 2006’da Genelkurmay Askerî Savcılığı, Altay Paşa hakkında “komutanlara karşı güven hissini yok etmeye çalışmak ve yetkili olmadığı halde askerî konularda açıklama yapmak” ve “meskûn mahalde bomba atmak” suçlarından 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı (Radikal, 05.09.06).

Ekim 2006 sonunda askerî savcılık “yetkisiz açıklama yapmak” suçlaması konusunda davanın sivil mahkemeye gönderilmesine karar verdi. “Bomba atmak”tan ise askerî başsavcılık “dava için yeterli yasal sebeplerin mevcut olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı”na hükmetti. Gerekçe şuydu: “Sanığın emekli olduğu son rütbe ve askerlik mesleği içinde üstlendiği terörle mücadele faaliyetlerini yasadışı yöntemlerle yürüttüğü izlenimini doğurmuştur. Bu, sabit olduğu takdirde, elbette suçtur. Her toplumda kamu görevlilerinden bazılarının zaman zaman suç işledikleri bilinen bir gerçektir. TSK’nın en güvenilir kurum olma özelliğini taşıdığı ve sanığın söylemlerinden ve eylemlerinden etkilenmeyecek kadar sağlam bir organizasyona sahip olduğu ulusumuzca bilinmektedir” (Radikal, 31.10.06). Bendeniz bunu tam anlamadım, ama gazetede eksik yazılmış olabilir.

Bu sırada, Altay Paşa haklı çıktı. Hakkari C. Başsavcılığı, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “yargı görevini yapanı etkilemeye çalışma” ve “memuriyet yetki ve görevini kötüye kullanma” suçlarının işlendiğini belirledi, fakat zamanaşımı olduğunu belirterek dava açmadı. Takipsizlik kararında, Altay Paşa’nın Ankara Askerî Savcılığı’na verdiği bir ifade de alıntılanmıştı: “Hakkari’de attırdığım bomba gerçek bomba değildi” (Radikal, 13.04.07).

Sonunda, 15 Kasım 2007 tarihli basındaki, “birkaç bomba” olayından beraat etme haberi çıktı. Milliyet’e göre İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi Savcılığı sanığın bombalama eylemleri yaptırdığına yönelik kanıt bulunmadığını ve ifadesinde yanlış anlaşıldığını söylediğini belirterek, beraatını istedi. Mahkeme de Tokat’ın beraatına hükmetti.

Birgün’deki habere göre savcı “Sanığın ifadelerine rağmen görev yaptığı sırada tuğgeneral seviyesinde bulunduğunu, hâkim evlerine yakın bir yerde bomba attırma eylemiyle ilgili olarak kendisine özel bir izin verilmesinin söz konusu olamayacağını, sanığın güvenlik önlemlerinin alınmasıyla görevi olduğunu ve aksinin düşünülemeyeceğini” ifade etti. Bunun yanı sıra savcı, “Sanığın astlık-üstlük ilişkilerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye yönelik hareketlerde bulunduğu iddiasının ise unsurlarının oluşmadığı”nı belirtmişti.
Basını özetledim. Başka bir şey yapmadım.

Altay Paşa’nın Gebze’deki gazyağı kaçakçılığıyla ilgili olarak aldığı iddia edilen 42.000 Avro’nun dekontlarının, hediye edildiği söylenen Passat otomobilin ve diğer kaçakçılık-nüfuz ticareti olaylarının yargıdaki devamıyla ilgili bir habere rastlayamadım. Takipsizlik mi verildi, dava açıldı da sessizce beraat mı verildi, bilmiyorum.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı