Baskın Oran

1915 konuşmasının tahlili

Hiç beklenmedik bir anda, Ermeni konusunda bir bahar havası estirdi Erdoğan. O kadar ki, “Annesi İtalyan, babası Ermeni, Türkiye aşığıyım, 1915 olaylarını hep duyarım!!!!” (dört ünlem işareti) diyen ve yurt dışına gittiği zaman otomobiline Türk bayrakları asarak dolaştığını söyleyen Leon Armanlı adlı İtalya-TC çifte vatandaşı bir işadamımız, “Siz hakikaten ADAM gibi ADAMSINIZ ve DELİKANLISINIZ” diye Hürriyet’e ilan verdi. “Asılsız iddialarla huzurumuzu bozmasınlar. Türkiye’de yaşayan Ermeni vatandaşlar çok mutlu. Burada olmaktan dolayı gurur duyuyoruz. Soykırım diye bir şey olmadı”  diye pankart da astığı bildirilen işadamı, bunun için tebrik telefonları almaya başladığını söyledi.

Hiç beklenmedik idi, çünkü Erdoğan bunu iç ve dış politikada tozu dumana katarken  yaptı. Her şeyi yazmaya gazetenin bütün sayfaları yetmez ama, birkaçını sayayım: HSYK kanunuyla yargıyı esir almışken. İnternet kanunuyla sansür getirmişken. Twitter’ı Youtube’u kapatmış, açtı diye AYM’yi yerin dibine batırmış, yargıya baskılara karşı çıktı diye bir daha batırmışken. MİT yasasıyla Türkiye’yi Esad’ın El Muhaberat devletine döndürmüşken. Polisten başlayıp savcılardan geçerek SPK’ya varıncaya her yeri temizlemişken. TÜSİAD başkanı dahil önüne çıkanı vatan haini ilan etmişken. Başkan seçilebilmek için daraltılmış bölge getirerek anayasayı değiştirmeye çalışırken. Roboski’nin katillerini gizlemeye devam ederken. Kürtleri barış süreci diye oyalarken. Süreç partneri Öcalan’a karşı Barzani’yi çıkartırken. Rojava Kürtlerine karşı Barzani kendi sınırına hendek indiği sırada, kendi sınırına “portatif” duvar çıkarken…

Neler söyledi?
Erdoğan, şaşırtan 1915 konuşmasında esas olarak 4 şey söyledi: 1) Arşivlerimizi açtık; 2) Taziye: “Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir (…) Aynı dönemde benzer koşullarda yaşamını yitiren, etnik ve dinî kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyoruz”; 3) Tehcir, gayri insani sonuçlar doğurmuştur; 4) Biz 1915’in incelenmesi için ortak tarih komisyonu çağrısında bulunduk; çağrı geçerliğini korumaktadır. Bir de, beşinci olarak sayabileceğimiz: Konuşmanın ardından, 1915 kurbanlarının torunlarına vatandaşlık verilmesine ilişkin bir haber duyuldu.

Evvela, bu konuşma, amacı ne olmuş olursa olsun, lamı cimi yok, takdir ve tebrik edilmelidir. Çünkü bir ilk’tir. Üstelik, dış politikada Azerbaycan’la koyun koyuna olan ve iç politikada “Utanmadan sıkılmadan bizim kendi arzu ettikleri gibi bir balkon konuşmasını yapmamızı istediler” diyen bir başbakan tarafından yapılmıştır. Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmelidir.

Tabii, Sezar’ın söylediklerini iyi incelemek şartıyla. Sırayla gidelim: Arşivlerin açılması. Bu arşivlerin açılmadan önce “temizlik”ten geçirilmediğini söyleyebilecek kimse var mı? Ayrıca, savaşın nasıl biteceği anlaşılınca Boğaz’daki bir yalıda günlerce yakılan evraktan, İttihat ve Terakki arşivinin duman olmasından, bölgeyle esas muhaberatın PTT kökenli Talat Paşa’nın kendi evine çektirdiği özel telgraf hattından yapılmış oluşundan, TC’deki esas arşivin şu anda Genelkurmay’da ve tabii kapalı bulunuşundan, vs. hiç bahsetmiyorum.

Ortak taziye
Taziye. Rahmet dileyenden Allah razı olsun ama, Erdoğan Ermenilere taziyede falan bulunmadı; yukarıda yazdığım gibi, Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi“ Ermenilere için de “rahmetle anıyorum” dedi.

Ama dahası var ve orası işte tam zurnanın zırt dediği delik: Erdoğan’ın “acıda eşit” saydığı iki unsurdan Osmanlı Müslümanlarını düşman öldürdü, Ermenileri ise kendi devletleri, yani Osmanlı. Böyle mukayese yapılmaz, ayıptır.

Tehcir’in “gayri insani sonuçlar” doğurduğu. Bunu söyleyenden de Allah razı olsun, ama Davutoğlu’nun 12.12.2013’te söylediği “İttihatçıların yaptığı şey gayri insanidir”in gerisinde kaldı.

Ortak tarih komisyonu. Farkındaysanız, Erdoğan “kül”ü atıp “cüz”den bahsediyor. Bu komisyon, 2009 Zürih protokollerinin bir maddesinden ibaretti. Bu protokolleri Ermenistan kendi parlamentosundan geçirip onadı, Türkiye ise Azerbaycan’dan tırsıp (bunun adı her lisanda “tırsmak”tır) çöp sepetine attı. Geçerliğini nasıl korumakmış öyle?

Üstelik, bu konuşmadan sonra Erdoğan, TBMM’deki 23 Nisan resepsiyonunda  konuşmasıyla ilgili bir açıklama yaptı: ”Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan ile normalleşme olmaz” dedi. Türk Dış Politikası Cilt 3’te uzun uzun yazdık bu işi: Ermenistan, Türkiye’nin ısrarla istediği bu ortak tarih komisyonunu, iki ülke diyaloguyla hiç ilişkisi olmayan Karabağ işgalinin gündeme getirilmemesi şartıyla ve güçlükle kabul etmişti. Şimdi Erdoğan, Kıbrıs işgalinin 40. yılında olduğumuzu hiç hatırına getirmeden, bir de bunu gündeme getiriyor, Azerbaycan belası yüzünden.

Mukatele!
Neden Türkiye ısrarla istemişti de Ermenistan güçlükle kabul etmişti? Çünkü ortak tarih komisyonu demek, “1915 bir katliam değildir, bir mukateledir” demek. Yani, iki taraf da birbirini öldürmüştür. Yahu, bari alay etmeyelim! Dünyanın neresinde görülmüştür, çoğunluk azınlığı katlederken azınlığın da çoğunluğu katlettiği? Ermeniler 1915’te “Müslüman ummanında bir katre”den ibaret.

Üstelik bu azınlık yekpare bir bölgede, hep bir arada oturmuyor. Anadolu’nun binlerce yerleşim yerine yayılmış vaziyette ve o yerlerin her birinde de azınlıkta. Daha bile önemlisi, dağda olan birkaç bin genç erkek dışında tamamı silahsız kadın, ihtiyar, çocuk. Böyle olmasa, birkaç bin jandarma, üstelik savaş içinde, 1,5 milyon insanı koyun gibi taa Deyrizor’a güdebilir miydi? Mantık, yahu.

Başbakan’ın konuşmasından sonra çıkan haberle bitirelim: Torunlardan isteyenlere vatandaşlık verilecek. Çok güzel bir jest; psikolojik açıdan çok değerli. Ama pratikte neye yarayacak? Mülkiyet haklarını böylece arayabilirler, deniyor. Vatandaşlıktan çıkartılmayla mülkiyet hakkı ortadan kalkar mı yahu? Alakasız şeyler bunlar.

Fakat, tekrar: Niçin yaptığı yakında ortaya çıkar ama, Erdoğan iyi bir şey yaptı. Buradan geriye dönülemeyeceği için. Tebrik ederim.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı