Baskın Oran

“Yüce Türk Milleti” deyimi üzerine notlar

İlk gençliğimde O’nu tarifsiz derecede sevdim, kendimi O’na deliler gibi verdim, O’nunla geçen anlardan her seferinde damıttığım o anlatılmaz zevkleri içmelere doyamadım.

Geceleri, ıslak İzmir’in tek sobayla ısıtılan o koskoca Rum evimizde buz gibi yatağa girip içim ürperdiğinde, O’nunla gündüzki beraberliğimizi kafamda yeniden oynatıma sokar, adeta kafayı bulur, ısınır, rahatlar, iyice gevşer, rüyasını da görmek için uykuya geçiverirdim.

Yaramazlık yapıp sokağa çıkmama cezası aldığım günler, eve kapatılmak değil, 100 m. ötemizdeki Sen Dominiken kilisesi bahçesinde O’nunla bensiz haşır neşir olan mahalle çocuklarının zevk çığlıklarını duyup da koşamamak beni delilere döndürürdü.

Artık O’nu şu kadarcık sevmiyorum. Bu işin hastası olan eşim ve kızımı üzmeyeceğimi bilsem, tiksindiğimi rahatça söyleyebilirim. Nedenini daha önce de yazdım (Aydınlık no.470, 22 Haziran 96). Yatakta ellerinden gelmeyeni sokakta yapabilmek için, her lig maçından sonra tabancalarını havaya dikip boşaltan magandaların  balkondaki çocukları kuş gibi vurmaları, kazanılan her milli maçtan sonra bilumum zontaların Türk faşizmine çerez olması, beni fazlasıyla tiksindirdi.

Bir de, zengin magandaların, sırf yüksek sosyetede sürtebilmek (ve bu arada bikaç ihale daha alabilmek) için kulüplere başkan olup zart zurt ederek ortalık kızıştırmaları, olaya tüy dikti.

Bunları niye yazdım? Hiiiç. Belki de nostaljik duygularımı tatmin için. Aslında, geçen gün üyesi olduğum bir kuruluştaki toplantıda olup biteni yazacaktım.

Bir yıldönümü için usulen bildiri yayımlayacağız, baktık komisyonun hazırladığı metinde koca koca laflar var: “Yüce Türk Milletinin…” ve “Yüce Türk Milletine…” gibi.

Ben karşı çıktım. Gerekçe olarak da özetle şunları söyledim:

Bir kere, Türk kelimesi bir değil, üç anlama gelir:

1) TC vatandaşı, 2) Orta Asya kökenli bir ırk, 3) Cumhuriyet döneminde kurulmak istenen bir millet

Mafyasal ilişkileri kullanıp bugünkü faşizan ortama egemen olanların, bayrak ve silah elde, ikincisine çılgınca vurgu yaptıkları bir dönem yaşıyoruz. Bu, Kürt milliyetçiliğini habire kaşıyor. Bu memleket bölünecekse, PKK’den bin defa daha zararlı olan bu insanlar yüzünden bölünecek. Biz ne kadar birinci anlamı kastedersek edelim, bu türden ifadeler bu adamlara yarıyor. Milli maçlardaki taşkınlıkların yaradığı gibi.

Dahası, eğer üçüncü anlamı kastettiğinizi söylüyorsanız, aynı açıdan orada da fazla milliyetçi gözükmek bu ülke için sakıncalı. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’daki aynı etnik tabloyu miras aldı ama, Osmanlı’nın yapmadığı bir yanlışı yaptı:

Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Rum, Çerkez, bütün bu alt-kimliklerin üst-kimliği, İmparatorluk’ta herbirinden farklı bir üst-kimlikti: Osmanlılık. Oysa, Cumhuriyet döneminde, aynı alt-kimliklerden tek bir tanesi, aynı zamanda üst-kimliğe de adını verdi. Bütün bu alt-kimlikler, Türklük üst-kimliğinde birleşti. Oysa, Türkiyelilik üst-kimliği olmalıydı bu. O zaman diğer etnik unsurlar bu ülkeyi daha kolay benimseyecekti. Değişen fazla bişey olmayacaktı, çünkü her bakımdan en gelişmiş unsur Türkler olduğu için, nasılsa onlar verecekti ülkeye esas rengini. Böyle yaparak, Kürt milliyetçiliği kaşındı. Türk milliyetçiliği yüzünden, kurulmak istenen milletin bütünlüğü tehlikeye sokuldu. Gerçi Atatürk, “Ne Mutlu Türk Doğana” yerine “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyerek ırkçı milliyetçiliği reddetti, kültür milliyetçiliği yaptı ama, keşke “Ne Mutlu Türkiyeliyim Diyene” deseydi. Çok daha ileri, çok daha tepki doğurmayacak bir iş yapmış olacaktı.

Aslında, Alman milliyetçiliğinin şartlandırdığı o uluslararası ortamda, o günkü yöneticilerin önünde bunun yazılı kitabı yoktu; farkına varmadan yaptılar. Ama bugün artık biz şunun farkında olalım ki, böyle “Yüce Türk Milleti” ve hele hele “Kutsal Devlet” gibi “milliyetçi” terimleri uluorta kullanmakla Kürt milliyetçiliğini elimizde güçlendiriyor, “Türk”ün ikinci anlamını, yani bu milleti bölmek için elimizle zemin hazırlıyoruz. Çünkü beyler, milliyetçilik  milliyetçiliği besler; olay budur.

Başka arkadaşlar da aynı yönde konuştular ve komisyonun farkında olmadan koyduğu yukarıdaki iki terim, oylamalar sonucu,  “ulusumuzun” ve “yüce ulusumuza” biçiminde kesinleştirildi.

Dün, başka bir toplantıdayız, o günkü kurulda üye olmayan birisi kalktı, “Böyle böyle yapıldığını duydum, çok kınadım, biçok arkadaşlar ‘Allah Kahretsin’ dediler” dedi.

Yukarıda anlattıklarımı kendisine tekrarladım, anlamak istemedi. Onun üzerine: “Sen o ‘biçok arkadaş’a söyle, kendilerine misliyle iade ederim, aile terbiyem müsaade etseydi kendilerine başka şeyler de söylerdim, lütfen iletiver” dedim.

Sinirimden, “Tiksiniyorum bu memlekette futboldan ve menfaatçi kulüp başkanlarından” demeyi unutmuşum. Bilmem, anlar mıydı.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı