Baskın Oran

Yepyeni bir öneri: F-31 yapılsın

Batan ekonomiyi filan konu etmeyelim hiç olmazsa bu yazıda, çünkü “Faiz sebeptir” lafı sürdükçe (ki süreceği anlaşılıyor) o konu bit-miş-tir.

Üstelik kimi AKP’li milletvekilleri “2 kilo domates yerine 2 tane alın” diye çözüm bulmaktadır, kimimiz de “kol kırılır yen içinde” deyip içine atmaktadır. Çünkü ekonomik sıkıntıda biz bizeyiz, en olmazında.

Fakat Tek Adam Rejimi’nin dış politikası öyle değil; orada acı çekmek yeterli olmuyor. Bi de el aleme rezil oluyoruz. Çok değil, sadece bu ayın başından bu yana minimum 4 sefer rezil olduk el aleme. Tarih sırasına göre gidersek:

***

1) Meşhur Madrid toplantısı.

Evvelki hafta da yazmıştım, CB Erdoğan oradaki basın toplantısında aynen şöyle demişti:

Hiç şüphesiz bu muhtıra Türkiye ve milletimiz açısından zorlu müzakere sürecinden sonra elde edilmiş diplomatik bir zaferdir. PKK ve uzantılarıyla mücadelede tam işbirliği, terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede dayanışma, PYD, YPG ve FETÖ’ye destek sağlamama taahhüdü. İsveç’in verilmiş olan sözü şudur; 73 teröristin Türkiye’ye iadesi.

Oysa, Üçlü Memorandum’da yazan şundan ibaretti: “Finlandiya ve İsveç, Türkiye’nin beklemedeki sınır dışı ya da iade taleplerini süratle ve detaylı olarak ele alacaktır“. Dahası, aynı akşam İsveç Adalet Bakanı Johansson bir yazılı açıklama yaparak şöyle demişti:

“İsveç vatandaşı olmayan kişiler, diğer ülkelerin talebi üzerine, ancak İsveç yasaları ve Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’yle uyumlu olması koşuluyla iade edilebilir“. Yani adamlar işin ta başından çok açık oynamışlardı.

Nitekim son olarak (16 Temmuz) İsveç Yüksek Mahkemesi, Türkiye’nin “FETÖ üyesi” olmakla suçladığı bir kişiyi geri vermeyi reddetti. Çünkü Türkiye iadeye gerekçe olarak, sanığın Bylock kullandığını, bir bankada hesabı olduğunu ve FETÖ’yle bağlantılı bir vakfın üyesi bulunduğunu ileri sürmüştü ve Mahkeme bunların bir kişinin suçlu olduğuna karar vermek için yeterli olmadığına, üstelik her iki ülkede birden suç teşkil etmediğine hükmetmişti.

***

2) Harita meselesi.

Buna da geçen haftaki yazının sonunda değinmiştim. MHP’nin yan kuruluşu Ülkü Ocakları’nın başkanı “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” adlı rezil bir harita getirip sundu iktidar ortağı D. Bahçeli’ye. Bahçeli bir ucundan tuttu çerçevenin, diğeri öbür ucundan, poz verdiler.

O denli rezalet ki, Yunanistan karasının güneyinde yer alan, Bodrum’dan 18 saat 3 dakikada gidilen, 561,7 km mesafedeki Girit adasını da T.C. sınırları içinde gösteriyor. Bitakım amirallerin “Mavi Vatan”ı bu kadar ileri gitmemişti. (Mukayese için: Bodrum-İstanköy: 24 km.)

Ondan sonra da gel anlat dünyaya, Türkiye’nin başka ülkelerde gözünün olmadığını.

Nitekim haberin hemen ardından protesto eden Yunanistan’a ilaveten Almanya “Yunanistan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğine yapılan herhangi bir meydan okuma kabul edilemez. Almanya’nın duruşu açıktır” dedi. Ardından da ABD “Yunanistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü sorgulanamaz” açıklamasında bulundu.

Biz de midemize indirip hazmettik.

***

3) Ruanda meselesi.

İngiltere’de Muhafazakar Parti liderliği ve başbakanlık için yarışan Dışişleri Bakanı Liz Truss, başbakan seçilmesi halinde, ülkeye yasa dışı yollarla giren göçmenleri Ruanda’ya sınır dışı etme programına Türkiye’yi de dahil etmek istediğini açıkladı.

Bu insanların Ruanda’ya gönderilmesi için 14 Nisan’da iki ülke arasında Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı isimli anlaşma imzalanmış, göçmen hakları savunucuları söz konusu anlaşmayı “insanlık dışı” olarak nitelendirmişti.

İngiltere dışişleri bakanının böyle bir niyet beslemesini cesaretlendiren hangi ülkenin hangi tutumudur, insan merak ediyor.

***

4) Gelelim şimdi, bu ay zurnanın zırt dediği esas deliğe.

Daha F-35 üzerine bir bardak soğuk su içildiği unutulmamışken, ABD Temsilciler Meclisi, Yunan hava sahasını ihlal etmek için kullanılmamasının “somut adımları” sağlanmazsa, Türkiye’ye F-16 satışını yasaklayan değişikliği kabul etti. Buna göre, Türkiye’ye satılacak savaş uçaklarının Yunanistan hava sahasını ihlal etmeyeceğine ve Amerika’nın çıkarlarına uygun olacağına dair garanti vermek gerekiyor.

Olayın iki çok farklı açıdan mütalaa edilmesi mümkün:

A) Türkiye’nin uçaklarını hangi kurallara göre nasıl kullanabileceğini söyleyen, bağımsız ve egemen ülke egemenliğine doğrudan müdahale eden, rezalet bir olay. Bu olay, açıkçası, “İkinci Johnson Mektubu”.

Hatırlanacağı üzere, 1964’te Kıbrıs’ta Rumlar Türklere saldırıyor ve Türkiye de adaya çıkarma yapmaya hazırlanıyordu. ABD Başkanı L. B. Johnson Haziran 1964’te Başbakan İ. İnönü’ye çok sert bir mektup gönderdi. Türkiye’nin adaya tek taraflı müdahalesinin iki NATO üyesinin savaşması anlamına gelebileceğini, ABD’nin verdiği silahların adaya müdahale için kullanılamayacağını ifade ediyordu. Mektubun ardından Türkiye müdahale kararından vazgeçti. Fakat mektup ABD ve NATO’ya karşı sol kesimde muazzam ve sürekli bir tepkiye yol açacaktır.

B) Başka bir açıdan baktığımızda, olay şöyle okunuyor:

Johnson Mektubu, üslubunun münasebetsizliği bi yana, bağımsız ve egemen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne askerî saldırıya girişilmesine karşı çıkıyor ve bunun ABD silahlarıyla yapılamayacağını söylüyordu. Şimdi de ABD aynı şeyi bağımsız ve egemen Yunanistan için söylüyor. NATO üyesi Yunanistan’ın hava sahasını benim verdiğim F-16’larla ihlal edemezsin, diyor.

Oturup, bu iki bakış açısını milliyetçilik açısından değil bilimsel açıdan salim kafayla mütalaa etmekte yarar var.

***

Salim kafa’yla derken, kalakaldım bi anda, “kafa” geçtiği için. Çünkü AKP’li eski milletvekili (ve de Konya Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi) Prof. Mazhar Bağlı, inanması biraz güç ama, bir TV programında şöyle demiş:

“FETÖ terör örgütü darbeye kalkıştığı zaman Türkiye Cumhuriyeti tarihinde toplum hakikaten hiç kimsenin tahmin edemeyeceği ve öngöremeyeceği kahramanlık destanı yazarak inanılmaz bir başarı elde etti. İnsanlar 11. kattaki apartmanın üzerine çıkararak alçaktan uçan uçağa kafa atarak şehit oldular”.

Prof’un bu ifadesi sosyal medyada azıcık alay konusu oldu. Azıcık derken, 14 Temmuz’da atılan ve yıldırım hızıyla dolaşan tvit’i aşağıya aynen (aynen) kopyalayayım, işi orada bırakayım:

Amerika’nın F-35’i bize vermemesi bence isabetli karar. F-16’ya kafa atan adam F-35’i o çatıda s.ker ben solim [söyleyeyim]. F-31 yapılsın acil

Önceki Yazı
Sonraki Yazı