Okumuşsunuzdur ama, çok özetle: Patrik Bartholomeos Sümela manastırındaki Meryem Ana ayini için Trabzon’a geliyor. Kendisine havalimanında, arkasında “Ekümenik Patrik Bartholomeos” yazan bir Trabzonspor forması ile bordo-mavi atkı ve çiçek hediye ediliyor. )
Ortalık birbirine giriyor. İstanbul Fatih Kaymakamlığı basın açıklaması yayınlıyor: “Son zamanlarda Fener Rum Patrikhanesi Patriği Dimitri Bartholomeos’un ve Patrikhanenin zaman zaman ‘ekümenik’ kavramını kullanması nedeniyle bu açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.“. Çok sebeple evlere şenlik bir metin:
***
1) Kaymakamlık, Patrikhanenin ekümenik olmadığını kanıtlamak için Yargıtay 4. Dairesinin 2007’de verdiği, E:2005/10694, K.2007/5603 sayılı kararı zikrediyor. Oysa bu karar bir yüz karası. Çünkü:
a) Bulgar kilisesinin açtığı bir davada Yargıtay (hani meşhur “aklımdan hiç çıkmıyor ki” fıkrasını hatırlatır gibi) hiçbir ilgisi olmadığı halde bi punduna getiriyor, “Ekümenik sıfatı Fener Patrikhanesi tarafından kullanılamaz” diyor. Yani laik Türkiye’nin Yargıtay’ı Ortodoks ilahiyatı konusunda karar veriyor.
b) Daha önemlisi, “’Egemen bir devletin (…) çoğunluğa dahi tanımadığı ayrıcalıkları [azınlıklarına] tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasanın 10. maddesinde gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırı[dır]” diyor.
Hani bir fıkra vardır, “Yahu ben bunun neresini düzelteyim!” diye . Çoğulcu değil çoğunlukçu olduğunun bile farkında olmayan bu Yargıtay kararı hakkında ben enine boyuna yazmıştım: Yargıtay’ın Bir Kararı Üzerine – İstanbul Ekümenik Patrikhanesi ve Ekümeniklik. Buraya şu kadarcığını alayım:
Çoğunluk haklarına “negatif hak” denir; mesela bütün vatandaşlara tanınan mülkiyet, seçme-seçilme, seyahat vs. hakkı. Azınlık haklarına “pozitif hak” denir ve bunlar çoğunluğa tanınmamış haklardır; mesela kendi okulunu kurup orada kendi dilini okutmak, gibi. Devlet bu ikinci tür hakkı azınlık vatandaşına gerçek bir eşitlik sağlayabilmek için fazladan verir.
Yargıtay 4. Daire, Mülkiye 3. sınıf öğrencisinin bildiğini bile öğrenmeden (veya bunun 19. Yüzyıl zihniyeti olduğuna aldırmadan) “Anayasa’daki eşitlik prensibi”nden bahsetmiş. Pes. Kaymakamlık da bunu 15 yıl sonra “kaynak” gösteriyor. Pes ki pes.
***
2) Kaymakamlık, Patrikhane’nin ve Patrik’in ekümenik olmadığını, bunun da 6 Aralık 1923 tarih ve 1092 sayılı İstanbul Valiliği yazısına dayandığını ilan ediyor. Oysa, yukarıda sözünü ettiğim makalemde anlattım ki, bu metnin ekümeniklikle hiçbir ilgisi yok; patrik seçimine katılacakların T.C. vatandaşı olması gerektiğini söylüyor, o kadar. Kaymakamlığımız bunu da okumadan yazmış açıklamasını.
***
3) Açıklamanın ekümeniklik kavramından da haberi yok. Hıristiyan dünyasında “evrensel” demektir ve Fener’in 6. Yüzyıldan beri kendisini “eşitler arasında birinci” kabul eden diğer Rum Ortodoks Patrikhaneleri ve Kiliselerinin ruhani ve onursal lideri olmasını ifade eder. Sultan Fatih tarafından güçlendirilerek bir yandan Katolik Papa’ya rekabet, diğer yandan da o günkü Ortodoks dünyasına egemenlik için kullanılmıştır.
2014’te Papa ile Patrik öpüşerek barıştı. Rus Kilisesi ve onun etkisindeki kimi Balkan Kiliseleri ve bu arada Yunan Kilisesi ise Fener’e fena halde karşı olmaya berdevam.
Ve böyle bir ortamda Türkiye Devleti de Fener’e karşı. Çünkü “Vatikan olur” diye korkuyor. Paranoyayı bi kenara bırakın, Hıristiyanlıkta Katoliklik dışında merkezî sistem yoktur, bundan bile haberi yok.
Bu arada bütün Batı ülkeleri Fener’i ekümenik kabul ediyormuş ne gam. AiHM, Haziran 2010’da Büyükada Yetimhanesi davasında tapuyu Patrikhane’ye iade edip Türkiye’yi de tazminata mahkum ederken, “Affaire Patriarcat Œcuménique/Turquie (no. 14340/05)” başlığını kullanmak suretiyle Patrikhane’nin davacı sıfatını/tüzel kişiliğini kabul etmekle kalmamış, bir de ekümenik olduğunu tespit etmiş, ne gam.
(Ayrıntılı bilgi için C. Aktar’ın Ekümenik Patrikhane derlemesindeki Cem Sofuoğlu yazısına bakınız: Vakıflar Gn. Md. Patrikhane’ye 2003’te dava açıyor yani dava ehliyetini ve tüzel kişiliğini kabul ediyor, fakat aynı Vakıflar 2010’daki Yetimhane davasında AİHM’ye verdiği savunmada “Patrikhane’nin tüzel kişiliği yoktur” diyecek.)
Batı ülkeleri ve AİHM yetmediyse, Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki referans organı Venedik Komisyonu da Türkiye’yi dinsel azınlıkların tüzel kişiliğini ve Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümenik sıfatını tanımaya çağırıyormuş, yine ne gam. Koskoca Eyüp (veya Fatih) Kaymakamlığı kabul etmiyor ya, bitmiştir.
***
4) Gelelim Kaymakamlığımıza. Aslında ona yüklenmemek lazım. Türk devleti karar vermiyor, Cumhurbaşkanlığı vermiyor, İçişleri Bakanlığı vermiyor, İstanbul Valiliği vermiyor, gariban Kaymakamlık’a verdiriyor kararı. Ekümenik Patrikhane’yi mümkün olduğunca aşağılamak için.
Bu nasıl bir psikolojik vaziyettir, anlamak zor. Üstelik, Patrikhane’nin Kaymakamlık’a muhatap/tabi olması hikayesi, tespit edebildiğim ve Patrikhane konusunda başuzman olan Prof. Elçin Macar’ın da hatırladığı kadarıyla, Mesut Yılmaz’ın 13 Temmuz 1990 tarihli Güneş gazetesindeki demeciyle başlıyor: “Patrik, hesabı Eyüp Kaymakamı’na versin.” Kesin söylüyorum, devletimizin “Patrikhane şuraya tabidir” diye hiçbir resmî belgesi yok
Üstelik, hayret bişeydir, devletimiz kendi makamının adı konusunda bile karar verememiş durumda. Bazen “İstanbul vali muavinine tabidir” diyor, bazen “Fatih kaymakamına”, bazen de “Eyüp kaymakamına”. Son olayda Fatih Kaymakamlığı elini çabuk tutarak ön aldı. Belki de İstanbul’un belde sınırları değişiyordur ara sıra; bilemiyorum.
***
5) Olay patlak verince iktidar ortağı D. Bahçeli konuşuyor: “Lozan Antlaşması gereğince, Fener Rum Patriği’nin siyasi ve idarî işlerle uğraşmaması, ülkemizdeki Rum-Ortodoks vatandaşlarımıza ruhani hizmet vermesi hüküm altına alınırken, Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir din görevlisi olmasının dışında hiçbir statüsü de olamayacaktır.”
Demek ki D. Bahçeli de Lozan Antlaşması’nı hiç okumamış. Çünkü, yakında “Yunanistan ve Türkiye’nin Lozan İhlalleri”ni birlikte yayınlayacağımız arkadaşım Doç. Ali Dayıoğlu’ndan bir daha taramasını rica ettim, Lozan’da Patrikhane’nin adı tek kelimeyle geçmediği gibi, tabii ki Fatih (veya Eyüp) Kaymakamlığı’nın adı zinhar geçmiyor.
***
Lafı açılmışken, yazması olup da okuması olmayanlar için benim canım Seha (Meray) Hocamın Mülkiye’de yayınladığı 8 ciltlik Lozan tutanaklarında “ekümenik” kelimesinin geçtiği sayfaları Ali kardeşim çıkardı, onu da verelim tamam olsun: Takım I, C. I, Kitap 1 (s. 187-188, 213, 322-329, 331, 336-341) . Takım I, C. I Kitap 2 (s. 194, 220, 240-241, 270-272.
Ülkede cahillik ve paranoya öyle bi el-ele vaziyette ki, şunu da ilave edelim: Lozan müzakerelerinde “ekümenik” dendiği zaman TBMM Heyeti hiçbir yerde itiraz etmiyor. Üstelik, Dr. Rıza Nur gibi süzme bir faşistin bulunduğu oturumda, taraflarca imza altına alınmış şu resmî tespit var:
“Rıza Nur Bey (…) Yunan temsilci heyeti (..) Evrensel Patrikliğin ayrıcalıklarını dolaylı bir yoldan metinde tutmaya çalışmaktadır [dedi]”. (Takım 1, C.1, kitap 2, sayfa 240).
***
6) Biliyor muydunuz, soruyorum çünkü devletimiz bilmiyor, Türkiye Devleti Fener’in ekümenik olduğunu resmen tanımış vaziyette.
Başbakan düzeyinde: “Başbakan Erdoğan, ‘Fener Rum Patriği’nin Ekümenik olarak nitelenmesi sizi rahatsız ediyor mu’ sorusuna ise “rahatsız etmez” cevabını verdi.”
Cumhurbaşkanlığı düzeyinde:
“Sayın Ekümenik Patrik I. Bartholomeos, Rum Ortodoksları Patriği,
“T.C. Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın’ın ev sahipliğinde Türkiye’de yaşayan azınlık cemaatlerinin liderleri ve temsilcileri ile İstanbul’da bir istişare toplantısı gerçekleştirilecektir. Teşrifleriniz rica olunur.” Tarih: 26 Kasım 2020.
İlginç bir husus da şu ki, bu “T.C. Cumhurbaşkanlığı” antetli kağıda yazılmış bu davet imzasız; yorumunu siz yapın artık. E. Macar’ın Kasım 2021’de Doğan Kitap’tan çıkan İmroz’dan İstanbul’a Patrik Bartholomeos adlı kitabı s. 69’da fotokopisi var .
Yoruldum. Bırakıyorum. Zaten anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az