Baskın Oran

Yavaş yavaş neler oluyor

Şu anda Habur sınır kapısında iş makineleri toprağı deşiyor. 200 faili meçhulün kemikleri aranıyor. Aslında aranan kemik değil, korkunç zincirin yeni baklaları. Susurluk “kaza”sı. Savcısını açlığa mahkum ettiren Şemdinli bombalaması. Ümraniye gecekondusundaki mühimmat. Firari Bedrettin Dalan’ın Poyrazköy arazisindeki silahlar. Ankara Zir vadisinde Albay Mustafa Dönmez’i dört yıla mahkum ettiren cephane. Denizden çıkanlar. 1993-1995 arasında Şırnak’ta görev yaparken 23 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan ve mahkeme masrafları şu anda Jandarma bütçesinden karşılanmakta olan (Milliyet, 08.10.09) Albay Cemal Temizöz. Oramirallere suikastla ilgili Karargah Evleri davası. Org. Başbuğ’un “boru” dediği LAW silahları. Yine Başbuğ’un “kağıt parçası”, Adli Tıp’ın “ıslaktır” dediği Albay Dursun Çiçek imzası. E. General Levent Ersözler, Amiral Özden Örnekler. Kapağı önce GATA’ya sonra tahliyeye atan E. General Şener Eruygurlar, Hurşit Tolonlar. Aklanan Ramazan Akyürekler. İntihar eden albaylar.

Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinden “operasyon” diye bahseden, 1927 sayımında nüfusumuzun elli beşte bir’i iken şu anda binde bir’e düşen gayrimüslimleri temizlemeye yönelik Kafes Planı. İçinde yok yok Balyoz Planı. Şimdi arşivime baksam en az yarım sayfa daha başlık sıralarım.

Artık savunma, üniformasızlarda

Peki, bunca olayın dökülmesi karşısında son durum nedir? Askeriye geriye çekildi. Şu anda üniformasızların kimi “eylem”lerini alt alta koyarsanız ilginç bir süreç tablosu çıkabilir:

1) İngiliz gazeteci Gareth Jenkins’in uluslararası faaliyetleri. Ergenekon’un içinin boş olduğuna ilişkin İngilizce bir rapor yazdı, aylardır başkentleri dolaşıyor (bkz. Y. Oğur, Taraf, 01-03.12.09). Acaba Jenkins durup dururken bu raporu pir aşkına mı yazdı ve dolaşıyor?

2) Ağca ve tahliye şovu. Avukatlarının, gariban kardeşi tarafından ödendiğini belirttiği Ankara Sheraton kral dairesi ikametleri, reyting artırsın diye TV dans jürisi yapılmak istenme haberleri, otoyolda gazeteci yolu kesmeler, köpek tekmelemeler, araba değiştirmeler. Bütün bunlar, tetikçimizin bir zamanlar Maltepe Askeri Cezaevinin kapısına cemse dayanıp kaçırılmasından daha anlamsız olaylar değil. Avukatlarının yerinde ben olsam, katiyen böyle reklamsal işler olsun istemezdim; nitekim bunlar yapılıp bittikten sonra pısss, sırra kadem bastı.

Yoksa, Ağca üzerinden bir mesaj mı veriliyor? Hem başka “meslektaşlarına” (“Sağlam durmaya devam, elinizi bırakmayacağız!”), hem kamuoyuna (“İstediğiniz kadar zırlayın, biz bu çocukları çıkartacağız!”) hem de Hrant’ın ailesine (“Kendinize gelin, hangi ülkedesiniz!”)?

Tuncel ve Samast

3) Erhan Tuncel’in gardiyanlık sınavı. Başka bir memuriyet kalmamış gibi. Üniversite öğrencilerinin yılsonu sınavlarına katılmalarının bir hadise olduğu Türkiye’de müthiş bir olay. Tutuklu, gardiyan olmak istiyor! Artık bu kadarı da kimin, hangi mastermind’ın aklına geldiyse, helal-i hoş olsun! Hrant cinayetinde azmettiricilikten yargılanan, hatta Başbakanlık raporuna rağmen 19 polisi aklayan İçişleri raporunda tek suçlu gözüken kişiden bahsediyoruz (M. H. Benli, Radikal, 06.02.10). Kazansaydı, belki de kendi tutuklu olduğu cezaevine çıkardı tayini? Ağca üzerinden verilen mesajlar bir de Erhan üzerinden tekrarlanıyor olmasın?

4) Ogün Samast’ın cezaevinde everilişi. Evlenmedi, everildi. Kendisinden 16 yaş büyük Selma Şahin yengeyle. Cezaevinde niye Land Rover’lı bir muhtar çağrılıp everilir bir ağır tutuklu? (Radikal, 06.02.10) Sakın, Ağca ve Erhan üzerinden verilen aynı mesajlar bir de Samast üzerinden pekiştiriliyor olmasın?

5) Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın MHP’deki dersi. İlber, Mülkiye’de benden bir yıl sonradır. Kendisini yakından tanırım. Üç İlber’i de:

a) Olağanüstü donanımlı, olağanüstü bellekli, olağanüstü iyi konuşan, ağzının içine baktıran, uluslararasınca tanınmış tarihçi İlber,

b) Bilmediği şeyleri aynen bildikleri kadar kendinden emin anlatan, bu nedenle de konunun uzmanları dışında kimseyi şüphelendirmeyen İlber. Bir doktora yeterlik sınavında “Lozan Antlaşmasında Yahudi, Ermeni ve Rumlara verilmiş olan azınlık hakları” üzerine bir soru sordu adaya. Çocuğu bir bahaneyle dışarı aldık, ben İlber’e Lozan’da bu üç azınlığın adlarının geçmediğini, hakların “gayrimüslimler”e ilişkin olduğunu nazikçe hatırlattım, çok sinirlendi. Birkaç ay sonraki bir master sınavında aynı şeyi yapınca tekrar hatırlatmak zorunda kaldım, o günden sonra pek görüştüğümüz söylenemez.

c) Son yıllarda sağ cenaha hızlı ve düzenli biçimde kaymakta olan İlber.

Ama darbe rasyonalizasyonu ve legalizasyonu yaptığına ilk defa tanık oluyorum. Demek ki buraya kadar ulaştı: “Sivil siyasetin kendini geliştiremediği ortamda darbe kaçınılmazdır”, “Ordunun siyasete karışması kaçınılmazdır”, “Din, devletin bir parçasıdır”, “Açılım boş laftır. Açılım isteyenler gitmez de durmaz da” (Radikal, 07.02.10) gibi sözlerine asla inanamazdım, eğer o düzenli kayışı yakından izlememiş olsaydım. Bu sözler, bir ulemadan gelmekle, tam bir fetva. Klasik fetva formunda okuyalım: “Sual: Başıbozuk eşhasın gayri ehil olduğu bir memlekette askerin darbe icrası caiz olur mu?” “Elcevap: Allah daha iyisini bilir ki, olur!” Zaten, öğrencisi Mümtaz’er Türköne bugünkü yazısında ulemanın tipik mollalığını yapıyor. İlk cümlesi: “İlber Hocamız buyurmuşsa, haklıdır.” Gerisini siz tahmin edin (Zaman, 09.02.10).

Son olarak…

6) Yargıtay’ın yeni kararı. Bunu çok kısa geçeceğim çünkü gelecek hafta enine boyuna yazmak istiyorum. Ama burada listeye koyacağım çünkü “süreç”in yargı baklası çok önemli. Benim yabancı devletler tarafından satın alındığımı TV’deki “Ankara Rüzgarı” programında açık açık ilan etmekten manevi tazminata mahkum olmuş Mustafa Balbay’ın bu kararını Yargıtay bozdu. Gerekçesini dikkatinize sunuyorum: “Dosya içeriğinden, davacının, Agos gazetesinde Ermeni sorunu hakkında yazılar yazdığı anlaşılmaktadır. Dava konusu yayın bir bütün olarak incelendiğinde, davacının Agos gazetesinde yayınlanan yazılarına tepki olarak ve gündeme uygun biçimde yapılmış konuşmanın bir bölümünün dava konusu edildiği sonucuna varılmaktadır.”

Eskiler, “Madem ki Ermenisin…” derlerdi. Açık açık “Mademki Ermeni gazetesinde yazıyorsun…” diyen bu yeni Yargıtay kararı hakkında gelecek hafta buluşmak üzere.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı