Allah (c.c.) razı olsun şu mülteci krizinden. Şu sıralarda Amerika ve ABD eteklerimi öpüyorlar. Vakit bulup buna geleceğim, ama başka bi ağız tadıyla başlayalım. Bana o 17-25 Aralık işkencesini yaşatan hainlerin şirketlerinden Kaynak Holding’e de el koyduk.
18 Kasımda polisimiz bu fesat yuvasını bastı. Tabii, her şey kanun-nizam dairesinde cereyan ediyor. Yani, adalet bakanımızın başkanlığındaki HSYK sulh ceza yargıçlarını tayin ediyor, onlar da Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine karar veriyor. Bu usulle şimdi de 19 şirket, 1 vakıf ve derneğe el koyarak 7 kayyum atama kararı verdirdik.
Sakın bu kayyumlara angarya yaptırıyoruz sanılmaya! Büyük zahmetlerine karşılık olarak, bu mutemet adamlarımıza şirket başına 5.000 lira vereceğiz; asgari ücretin 1.000 TL olduğu bir ülkede fena sayılmaz. Böylece her birinin aylık maaşı 105.000 liraya gelecek. Paralelci hainler kirli çıkıdır. Araştırtıyoruz. Eğer başka şirketleri de çıkarsa maaşları ona göre beşer bin daha artacak.
Bazı alçaklar dedikodu yayıyorlarmış. Diyorlarmış ki, bu yüksek kayyum maaşları bizim vergilerimizden çıkacak! Ne vergisi yav, bu holdinglerin kendilerinden çıkacak! Hem her bişeylerine el koyuyoruz, işlemlerini durduruyoruz, para kazanmalarını önlüyoruz, hem de başlarına çöken kayyumların maaşını kendilerine ödetiyoruz. Gelir yok, gider çok! Bu bile bunların belkemiğini ezmeye yeter!
Çok mu yapıyoruz? Az bile yapıyoruz. Dur seeen, sen beni ne hallere soktun, daha neler gelecek senin başına.
Üniversitelerini de kapatacağız
Ne gibi gelecek, mesela üniversitelerini de çatır çatır kapatmak gibi. Vakıf üniversiteleri yönetmeliğini değiştirdik geçen gün. Bunları kapatma konusunda YÖK’e geniş yetki verdik. Kapatma şartlarını da fevkalade yoruma açık biçimde yazdırdık.
Mesela: “Kuruluşta taahhüt edilen harcamaların kurum gelirlerinden karşılanması, alım, satım ve ihalelerde kurumu zarara uğratıcı nitelikte usulsüzlük yapılması”. Düşün ki, Sayıştay’ı devreden çıkarttığımız için devlet harcamalarının bile denetlenemediği ülkede biz bu şartlarla bunların ne biçim tozunu attırırız!
Tabii unutmadan, şu var en önemlisi: “Yöneticilerin, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı eylemleri doğrudan işlemesi veya bu tür eylemleri desteklemesi“. Her şeyden kurtulsalar, bundan kurtulamazlar!
Peki YÖK’e nasıl güveniyoruz? Güveniriz! Elimizle tutup getirmişiz, güvenir ve ihya da ederiz. Mesela eski başkan Prof. Yusuf Ziya Özcan’ı Malezya İslam Üniversitesi hocalığından tanırız, Varşova büyükelçimiz yaptık. Bak mesela Paris patlaması üzerine, “Biri Fransa’da katliam mı var dedi? Fransız piçleri Cezayir’de 1,5 milyon Müslüman’ı katlederken hiç sesiniz çıkmıyordu!” diye yazdı feysbuktan ve Avrupalı hainlerin ağızlarına verdi, efendim, tıkacı!
Diplomat dediğin böyle olur işte! O Mülkiye denilen fesat yuvasından mezun monşerlere benzemez böyleleri! Bu arkadaşları Dışişleri’ne yukarıdan pat diye sefir yaparak hem hadlerini bildiriyoruz, hem de neyi, nerede, nasıl söyleyeceklerini öğretmiş oluyoruz bu monşerlere.
Sorarım, bu fesat yuvasından mezun olup da, şimdi bu hocamız gibi lafı gediğine oturtmayı düşünebilmiş bir büyükelçi daha çıktı mı? Neymiş efendim, İngilizce biliyorlarmış. Biliyorsun da ne oluyor? Ben bütün dünyayı dilimin ucunda oynatmıyor muyum? Dur seeen, sırayladır bu işler, 1 Kasım’da millet iradesi bize teveccüh etti mi etmedi mi; geleceğiz her birinize sırayla.
Yine sinirlendim; nerede kalmıştık, YÖK’ün bu hainlerin kurdukları üniversiteleri kapatmasında kalmıştık. Kapatıp, aynı ildeki bir devlet üniversitesine devrettireceğiz. Böylece kimse artık bu Parallelerin okullarına gitmek istemeyecek, bunlar öğrencisizlikten kapanacak. Kapanmayan, yallaaaah, nereye, kayyuma!
Sen sabah namazını susturur musun!
Accık beklesin, bu KakaTC var ya KakaTC, hani geçenlerde sabahları Ezan-ı Muhammedi’yi susturma küstahlığına cüret etti, onu da kayyuma bağlatacağım.
Bunlar İngiliz emperyalizminin yetiştirmesi ya, komünistlik yapmaya kalktılar. Bizim alicenaplık yapıp adaya bağlattığımız suyu belediyelerin yönetmesini istediler. Oysa biz mutemet şirketlere söz vermişiz. Neye güveniyorlar, Rumlarla flört etmelerine! Ben sana flörtü gösteririm! Şimdi biraz düşünsünler diye vanayı kapattırdık. Bütçelerine yaptığımız katkıları da keseceğiz. Hadi bakalım ne halt edeceksin maaş alamayan halk isyan edince!
Tabii, biz bişey yaptıktan sonra onun tedbirini de alırız. Hemen Bakanlıktan bir açıklama yaptırdık, “Suyu kesmedik. Bu, rutin olarak yapılan ve bütün test işlemleri tamamlanana kadar da zaman zaman yapılacak bir işlemdir” dedirttik. Hatta, danışmanlarım bilmemne yönetim kurulundan birini buldurmuşlar, o da şöyle dedi: “Vana falan kapanmadı. Maalesef Türk basını bu haberi, amiyane tabiriyle, yedi!”
Yalnız, bize doğalgaz satan Rusya ve İran inşallah duymamıştır olayı…
***
Nasıl cesaret ediyorlar anlamıyorum, bu Kaynak Holding’e tayin ettiğimiz kayyumlar maaşlarının düşürülmesini istemişler bugün! Tabii, hain basında çıkanlardan ürktüler.
Yav, siz benim Diyanet İşleri Başkanı’na yaptığımı da mı duymadınız? Makam arabasını lüks bulup geri vermeye kalktı da, haddini bilsin diye daha lüksünü yollattım, hem de zırhlısından, sesi ânında kesildi!
Ama bi dakkaaa! Ya bu uyanıklar tam da bunu bildikleri için, maaşları katlansın diye yaptılarsa bu itirazı!
***
Can sıkıcı bir haber: Osmanlı Ocakları Çankırı kolu, bağlı bulunduğu Osmanlı Ocakları’ndan istifa etmiş! Aman ha! Bu duyulur da yaygınlaşırsa felaket olur! Hemen kaynağında durdurulsun! Ne lazımsa yapılarak! Havuç, sopa, ne lazımsa! Bu ocaklara en az 1970’lerde MHP’nin Ülkü Ocaklarına ihtiyacı kadar ihtiyacımız var şu sıralarda!
Tabii, Ülkücüler dedim de aklıma geldi, bizimkiler henüz yenidir ama, bunları suya götürür susuz getirirler. Daha önce de Çinli diye Korelileri dövmüş, hatta Uygur Türklerine ait bir lokantanın camlarını indirmişlerdi bunlar. Bu sefer de Rusya diye Hollanda Konsolosluğuna yumurta atmışlar gidip! Konsolos anons yaptırmış yanlış geldiniz diye! Rezil oldular!
Bak, hiç bizim Osmanlı Ocakları şaşırdı mı? Hürriyet’in yerini şak diye buldular. Hem de iki kere inşallah!
***
Malum ya, seçim vaziyetleri, partimizin çok fazla masrafı oldu. Şimdi Maliye bakanlığımız ortalığı toparlamaya çalışıyor. Bir köye göktaşı yağmış, köylüler satıp zengin oluyor, tabii ki vergisini alacağız.
Ama yine tabii ki birtakım alçaklar tutturmuşlar şimdi, Allah’ın gönderdiği taştan vergi mi alınır, diye. Alınır! Baktırdık, bizim mevzuatımızda yokmuş ama, devamı olduğumuz Osmanlı’nın kanunlarında varmış. Bitmiştir! Yeter de artar! Orada, “bâd-ı hevâ” denilen havadan gelen gelirleri vergilendirmek için “tayyarat” faslı bulunmaktaymış. Tevekkeli değil benim çocukluğumda uçağa “tayyare” derdik…
Hocamız çok istikbal vaad ediyor!
Ben bu Celal Şengör hocayı şimdiye kadar kulakardı etmişim, çok yanlış yapmışım. Tam bize göre adammış yav! İlk araseçimde bunu hemen milletvekili yapacaz. Zaten, bir “Bazı Muameleleri Rasyonalize ve Legalize Etme Bakanlığı” projemiz var, adını şahsen beğenmedim dilim dönmüyor böyle monşerce laflara, ama ısrar ettiler, böylesi daha bilimsel oluyor dediler, milletvekili yapıp bu bakanlığa getireceğiz. Mesela şöyle dedirtiriz:
“Doğuda bazı terörist kasabaları haftalarca sokağa çıkma yasağına tabi tutarak yıkmak, duvarlarına milliyetçi ve dinî sloganlar yazdırtmak, etkisiz hale getirilenleri zırhlı araçlara bağlayıp sürükletmek işkence değildir. San Diego hayvanat bahçesindeki sırtlanlar da yapıyor, demek ki doğal. Sen mesela yapmaz mısın?” Vallahi büyük adam bu. Zaten adamı boşuna profesör yapmazlar. Bizim Kuzu’dan bile daha işe yarar bu adam yav!
Evet, düşürdük!
Allah’ın (c.c.) izniyle Moskof uçağını düşürdük. Açıklamayı da ben yaptırdım, anlasınlar diye. Bu, 5 milyon oy demektir. Miskin Batılıları da hizaya getirecektir.
Alçaklar şimdi yine konuşmaya başlamışlar. Yok benim vatana ihanetten yargılanmam kaçınılmazmış, yok sonum Musolini gibi olacakmış… Bu vatan hainlerinin dillerini enselerinden kızgın maşalarla çektirmezsem bana da Tayyip Erdoğan demesinler!
Ayrıca, tam da ABD ve AB mülteciler diye eteklerimi öperken, Osmanlı ve TC tarihinde ilk defa vuku bulan bu olayla tarihe geçmeyeceğim de ne zaman geçeceğim?
Türkmen savaşçılar Rus pilotları havada vurmuş. Vurmayıp da besleyecek miydik?