Baskın Oran

Vatandaş! Felemenkçe konuş!

Rita Verdonk. Kriminoloji ve örgüt sosyolojisi uzmanı. Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi üyesi. Mayıs 2003’ten bu yana Göç ve Entegrasyon Bakanı.

Rotterdam Belediyesinin entegrasyon amacıyla yeni yayınladığı 7 maddelik “Davranış Rehberi”ne “son derece sıcak” baktığını bildirdi. Rehber’de 2 numaralı ilke şuydu: “Rotterdamlılar ortak dil olarak Felemenkçeyi kullanırlar”.

Rita bunu şu gerekçeyle destekliyordu: “İnsanlar, sokakta yabancı dilleri duymaktan rahatsız oluyor”.

***

Tabii, Avrupa bu. Hemen alaylar başladı. Yazılanlardan bir demet (bkz.):

Halkının yarısı ‘yabancı’ kökenli olan Rotterdam’dan bahsediyoruz. Kızma ama Rita, senin kreukreu [Felemenkçeyi kastediyor] daha tam dünya dili sayılmaz. Amerika’dan ziyaretçimiz geldi. İşaretle konuşsak olur mu?

“Gramer hatası yapanlar da mahkum olur mu? Üçüncü tekil şahsı (zij/hun/hen) doğru kullanmayanlar?

Ya Frizlandlılardan biri [Hollanda’nın kuzey kesiminde, konuştuğu farklı dil yasayla korunan bir azınlık] gelir de buradan geçerse ne olacak? Rotterdam’ı, Krallığın kimi yasalarının uygulanmadığı bir bölge mi ilan etsek acaba?

***

“Allahın sopası yok!”. Bu söz gibisi de hiç yok.

***

1930’larda ve yine 1960’larda “Vatandaş! Türkçe konuş!” kampanyası vardı. Birincisine yetişemedim ama, ikincisine yetiştim şükür. Çocuk saflığı işte; dilbilgisi hatası yapılmasın diye öyle afişler asılıyor, sanmıştım. Anca Mülkiye’de anladım ki, gayrimüslimlerin sokakta kendi dillerini konuşmaları bizi rahatsız ediyormuş, ondan asarmışız o afişleri tramvaylara, şuraya buraya…

30’lardaki kampanya da hem gayrimüslimler, hem de sokakta Kürtçe ve Arapça konuşanlar için açılmıştı. Hatta, kimi belediyeler kelime başına 5 kş. ceza kesiyorlardı; benim Atatürk Milliyetçiliği kitabında dipnotuyla vardır. Gösterilen gerekçe: “Halk rencide oluyor” idi.

Tavsiye ederim, sinirleriniz sağlamsa, Kızıl Elma’cı sitelere girin, “Türk’ün büyük hoşgörüsünden ve konukseverliğinden yararlanarak bu ülkenin kanını emenler, bu memleketten ekmek yediklerini unutmasınlar” türünden inciler var, okuyun.

Arkasından gelen “Ya Sev, Ya Terk Et!”leri de ihmal etmeyin.

Ve mırıldanın: “Allahın sopası yok”…

***

Mahkemesi lazım değil, adı hiç lazım değil, tarihi de önemsiz; bir savcı açtığı davadaki iddianamesinde ezcümle şöyle diyor:

“Anayasamızda kullanılan Türk kelimesi bir ırkı değil, bir milleti ifade etmektedir”

Yunanistan’ın İksanti (İskeçe) kentindeki istinaf mahkemesi, 1927’de kurulmuş İskeçe Türk Birliği adlı derneği kapatırken şöyle demişti: “Bu derneğin adı Yunan yasalarına aykırıdır. Yunanistan’da Türk yoktur. Yunanlı Müslümanlar vardır”.

Allahın sopası yok…

***

Bu memlekette silahlı kuvvetlerimiz kuşaklar boyu insanları ve kurumları azarladı: Buraya Atatürk köşesi niye yapılmamış? Fotoğrafı niye kötü? Heykeli nerede? Atatürk’ün şu sözü bu kitaba niye konmamış? Niye bu politikacı Atatürk tablosunun önünde resim çektirmiyor da biraz ötede çektiriyor, vs., vs.

Geçenlerde KKK yeni “bröve” yaptırmaya kalktı, bunca kuşaktır “yetiştirilmiş” olan “milliyetçi”lerimiz ayaklandı. Hatta, bizim Azınlık Raporu’nun Sayın Muhbir Vatandaş’larından Mahir Akkar “Atatürk’ü bir anda binlerce göğüsten kaldırdı ve yerine Yunanlılara ait bir figür olan defneyi koydu” (Sabah, 14.11.05) diye dava açtı. KKK şimdi yine Atatürklü üçüncü bir bröve yaptırdı ve (herhalde “sivil”lerin zoruyla vazgeçmiş olmamak için) internette oylamaya açtı.

Allahın sopası yok…

***

Bir “milliyetçi”yi derhal tanıyabilmek için yanılmaz bir turnesol kağıdı vardır: “Ben aslında azınlıkları çok severim. Kaç tane komşumuz vardı, yemek alıp verirdik” diye başladı mı, tamamdır. Rotterdam Belediyesinin yayınladığı “Davranış Rehberi”nin geriye kalan 6 ilkesini duymak ister miydiniz:

“1) Rotterdamlılar birbirlerinin sorumluluklarını üstlenirler, ayrımcılık yapmazlar; 3) Radikalleşme ve aşırıcılığı reddederler; 4) Çocuklarını eksiksiz bir yurttaş olarak yetiştirirler; 5) Kadınlara saygılı davranır, kadın-erkek ayrımı yapmazlar; 6) Eşcinsellere saygılı davranır, eşcinsel-heteroseksüel ayrımı yapmazlar; 7) İnanç sahiplerine, farklı inançları bulunanlara ve inançsızlara eşit ve saygılı davranırlar” (Hürriyet, 24.01.06).

***

Peki, biz hep imansızın yaptıkları sayesinde mi öğreneceğiz? Daha kolayı yok mu bu işin?

——————

Not: Bu ülke, Aydın Güven Gürkan gibi çok az değer kaybetti. Bilgili, eylemci, dürüst, mütevazı idi. Bu dört nitelik çok nadir biraraya gelir. Bir konuşmamızda benden, Türkiye’nin iç ve dış temel sorunlarının pratik çözümlerini yazmamı istemişti. Kristof Kolomb’un yumurtası gibi bişey. Çalışacağım. Onun eseri olacak.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı