Baskın Oran

Uçağı kazaya bırakmak mı, namazı kazaya bırakmak mı?

Uçuş sırasında pilotların kokpitte namaz kılmasına da onay çıktı. Şimdi, esas olarak, Erdoğan’ın elinde muhalefeti helva gibi dağıtırken iktidar ortaklarına zamk etkisi yapacak kocaman bir çare var: Başörtüsü konusunda anayasa değişikliği!

Şu anda geldiğimiz ilginç nokta bu. Ama az öncesinden almak lazım.

Meral Akşener ülkenin siyasi hayatında önemli birisi. Kamuoyunca tanınışı, Susurluk skandalı (03.11.1996) nedeniyle istifa eden Mehmet Ağar’ın yerine Necmettin Erbakan koalisyon hükûmetine (1996-97) içişleri bakanı olarak atandığında, Öcalan için “Ermeni dölü” tabirini TBMM’de telaffuz etmek suretiyle Kürtlere ve Ermenilere birlikte hakaret etmesiyle olmuştu.

Özür makamında da şunu söylemişti: Ben Türkiye’de yaşayan Ermenileri değil, genel olarak Ermeni ırkını kastettim”

Şimdi de, Altılı Masa’yı terk edip geri döndükten sonra, Millet İttifakı seçimi kaybedince, Mart’taki yerel seçimlere İYİP’in ittifak yapmadan kendi adaylarıyla gireceğini 26 Ağustos günü Afyon Kocatepe’de ilan etti.

Gazetecilerin “İstanbul kaybedilirse bunun faturasının size çıkarılma ihtimali yok mu?” sorusuna şöyle cevap vererek: “Çıkarsa çıksın.

Bu sözler, T. Karamollaoğlu’nun Saadet Partisinin yerel seçimlere kendi amblemiyle, Ü. Özdağ’ın Zafer Partisinin de üç büyük şehre kendi adaylarıyla gireceklerini ilan etmelerini tetikledi.

***

Tabii ki bu haberler kamuoyunda ‘CB Erdoğan şimdi zil takmış oynuyor’ mealinde yorumlandı. Sadece muhalefetin birbirine düşmesi sebebiyle değil. Tek Adam Rejimi içindeki fokurdamalar nedeniyle:

12 Ağustos’ta AKP’de 21 il başkanı görevden alındı

Aynı gün, Fatih Erbakan (Yeniden Refah) İsveç’in NATO’ya girişini destekleyen CB Erdoğan kararının yeniden gözden geçirilmesini talep etti. Aynı yönde ertesi gün Hüda-Par daha şeddeli konuştu: “Bu kararın Meclis’ten geçmemesi için elimizden geleni yapacağız”

25 Ağustos’ta, AKP’li M. Külünk CB Erdoğan’ın atadığı YÖK üyesini Fetöcü ilan etti.

İki gün sonra Hüda-Par, emeklinin yılbaşını beklemeye takati olmadığını, 5.000 TL ara zam yapılması gerektiğini söyledi. Aynı gün Yeniden Refah ara seçime 81 il ve 922 ilçede kendi adaylarıyla katılacağını açıkladı

Bundan da iki gün sonra (29 Ağustos) Yeniden Refah’tan iki haber daha geldi. Birincisi, “3 ayda ortalığı mahvettiler, milletin anasını ağlattılar ikincisi ise “Biz olmasaydık sayın cumhurbaşkanı da bugün cumhurbaşkanı değildi” oldu.

***

AKP Gn. Bşk. ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tecrübeli bir siyasetçi olarak bu gelişmelere hareketsiz kalması düşünülemezdi. Kendisinin etkisi var mıdır nereden bileceğiz ama, kimi gelişmeler oldu:

1) Mahkum olması halinde (2 yıl, 7 ay, 15 gün) Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul adaylığını önleyecek olan davada, karar öncesi hâkimi değiştirmiş olan HSK, bu kez de istinaf aşamasına bakacak olan 3 üyeli heyetin başkanı ile 1 üyesini görevden aldı. Hemen ardından da açıklama yaptı: İstinaf başkanı görevden alınmamıştı; bu hâkim “kendi isteğiyle” emekliye ayrılmıştı.

2) Meral Akşener hakkında, gizli tanık beyanlarına dayandırılarak 7 yıldır sürdürülmekte ve gizlilik kararıyla yürütülmekte olan bir “FETÖ üyeliği” suçlaması vardı.

Bu soruşturmada savcılık, 7 yıl sonra 22 Ağustos günü takipsizlik verdi. Yani Akşener’in 26 Ağustos Afyon Kocatepe konuşmasından 4 gün önce. Gerekçe: “Gizli tanık beyanı tek başına yeterli değildir”

Akşener’le ilgili bir diğer “tesadüf” de şu oldu: Cizre 2. Ağır Ceza Mahkemesinde PKK üyeliğinden yargılanmakta olan gizli tanık “Yağmur”, aynı evde yakalanan kişi mahkumiyet alırken, Akşener hakkında verdiği ifadeden 28 gün sonra 02.09.2016’da serbest bırakılmış, ardından da beraat etmişti

3) Devlet Bahçeli’yi ihmal etmek mümkün değil. Alaettin Çakıcı, organize suç örgütü kurmaktan Sincan’da hükümlüyken, Bahçeli’nin girişimiyle Nisan 2020’de çıkarılan infaz düzenlemesi sonucu tahliye edilmişti.

Şimdi de Çakıcı’nın, Ankara’da “suç örgütü kurmak ve tehdit” suçlarından yargılandığı bir başka davadan Nisan 2023’te beraat ettiği ortaya çıktı. Çakıcı’nın cezaevinde tehdit ettiği Sincan Cezaevi Müdürü Kahraman Topaloğlu’na yönelik tehdit suçunun uzlaşmaya tabi olduğu ve tarafların uzlaştığı kararda yer aldı.

***

Şimdi ne beklemek lazım? Tabii, mevcut baskılara ek olarak. Baskı derken mesela:

AİHM kararına rağmen O. Kavala ve S. Demirtaş’ın içeride tutulması. Muhalif gazetecilerin içeri atılmaları. Hapistekilerin infaz sürelerinin mahkeme kararı olmaksızın inanılmaz bahanelerle uzatılması.

Çocuklarının mezarını görmekten başka bişey istemeyen Cumartesi Anneleri’nin AYM kararına rağmen her cumartesi alınıp götürülmesi. Festival, tiyatro ve konserlerin yasaklanması.

Haberlere derhal erişim yasağı getirilmesi. ABD’yle çatışma pahasına, VOA sitesine bile.

Kamuoyunda Sansür Yasası diye bilinen Dezenformasyonla Mücadele Yasası sonucu, aile sağlığı merkezlerindeki aşı sorununu basına anlatan doktora bile dava açılması.

Bunların artarak devamı elde bir. Tabii, en önemlisi, HDP’nin AYM tarafından kapatılmasının gündemde tutulduğunu unutmadan.

***

Başka, yani acil olarak başka?

En başta, yandaş İslamcı partileri hoşnut tutacak şeyler. Muhtemelen bir girizgah olarak düşünülmüş kokpit olayı var:

THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat, kokpitte namaz kılmak isteyen pilotlar için düzenleme getirileceğini açıklamışUçuş sırasında kokpitte namaz kılmak uçuş güvenliği açısından risklidir” diyen otuz yıllık bir pilotun işine, ikinci pilotun şikayeti üzerine, gerekçesiz olarak son verilmişti

Şimdi, uçuş sırasında pilotların kokpitte namaz kılmasına onay çıktı. Düzenleme, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün oluruyla 24 Ağustos’ta yürürlüğe girdi.

Fakat İslam’ın “akıl ve mantık dini” olması hasebiyle, “seferin kritik aşamaları hariç” diye ilave edildi. Kıble meselesini boşverin, bu “kritik aşamalar” sırasında pilotların kazaya bırakmaları mümkün.

Uçak kazasını değil tabii, kılınamayan namazın kazasını.

Şimdi, esas olarak, CB Erdoğan’ın elinde muhalefeti helva gibi dağıtırken iktidar ortaklarına zamk etkisi yapacak kocaman bir çare var:

Başörtüsü konusunda anayasa değişikliği!

Önceki Yazı
Sonraki Yazı