Baskın Oran

Türkiyelileşmek

“İyi aile çocuğu vatandaş”lar seçim sonuçlarına pek sevinmişlerdir.

Sebep çok. Kışa rağmen katılımın genişliği, oylamanın kansız geçmesi, memlekette “demokrasi” bulunduğunu gösteren biçimde üç büyük partinin “kardeşçe” yüzde yirmişer oy almaları, “milliyetçi sol lider” Ecevit’in oylarını artırması…

Bir de, Refah’ın tek başına iktidar olamamasıyla, “aşırı” partilerin Meclis’e girememeleri kimilerini sevindirik yapmış olabilir.

İşte orada biraz durmak lazım.

Evvela, Refah meselesi.

Daha önce de konuştuktu sizinle bunu. Cezayir’i bugün o korkulan Cezayir haline getiren iki kocaman hatadır: Birinci perdede, iktidar ve ordu sol akımları bastırmak için dincileri güçlendirdi. İkinci perdede de, iktidar ve ordu dincilerin seçimle iktidara gelmesini silah zoruyla önledi. Ve Cezayir patladı.

Bizde de “Cezayir Modeli”nden korkuluyor. Öyle ya, birinci perdeyi mükemmelen oynadık.

İkinci perdeye gelince. İkinci perde Türkiye’de oynanmadı. En azından, henüz değil. Ama başka gelişmeler oldu. Cumhurbaşkanı Demirel seçimden önce ilan etti: “Ben  başbakanlığı en fazla oy alacağa vermek zorunda değilim. Hükümet kurabilecek kişiye veririm”. Arkasından, seçime iki gün kala Genelkurmay Başkanı Karadayı demeç verdi: “TSK, her türlü bağnazlığın ve gericiliğin karşısındadır” dedi.

Oysa, Refah’ın bu seçimlerden tek başına iktidar olmaya ancak yetecek bir çoğunlukla çıkması Türkiye açısından en büyük nimet olacaktı. Her Allahın günü keçi bilyası döker gibi sıraladığı saçma “reçete”ler Türkiye’nin kırk iki derece ateşine tutulunca kavrulup gidecekti.

Şimdi büyük olasılıkla Refah’ı belki de tek başına muhalefette bırakacaklar ve Refah büyüyecek. Alabildiğine büyüyecek. Gelecek seçimlerde sağlam bir çoğunluk sağlamaya yetecek kadar büyüyebilecek.

Şimdi gelelim, “aşırı partiler”in Meclis’e girememesinden doğmuş olabilecek sevindirikliğe.

Tabii, burada söz konusu olan, barajı aşmaları olasılığı bulunan iki parti: MHP ve HADEP.

MHP’nin girememesi bir anlamda sevindirici sayılabilir.  Türkiye’de Devlet-PKK kavgası Türk-Kürt kavgasına doğru yozlaşıyordu. Güneydoğu’dan durmadan gelen cenazeler ilk önce bu partiyi, arkasından Ecevit’i besliyordu. Partideki iç kavganın yanısıra, bu cenazelerin son zamanlarda azalması da MHP’nin barajı aşamamasına yolaçmış olabilir.

Her ne hal ise. Meclis’e girerek bir parça ehlileşmiş bulunan MHP’nin tosunları şimdi yine sokaklarda adam vurmaya başlayabilirler. Bunu, bir parçasını oluşturdukları “Milliyetçi Cephe” koalisyonu zamanında bile yapıyorlardı. Acaba şimdi iktidarda hangi “cephe” bulunacak ve “seçimden soğumuş” bu tosunlara nasıl tavır takınacak?

HADEP konusu ise daha, çok daha vahim. MHP’nin ölüm mangalarını kararlı bir iktidar her zaman dizginleyebilir ama, hiçbir iktidar Meclis’e çıkış yolu bulamamış bir Kürt milliyetçiliğini dizginleyemez.

Şimdi, PKK’nin ekmeğine yağ sürülmüştür. Nitekim Apo’nun, Med TV’deki konuşması bunun kanıtıdır. Kazandığı halde baraj yüzünden Meclis’e giremeyen HADEP adaylarını Sürgündeki Kürt Parlamentosuna katılmaya çağırmıştır. Yaa, bu işler böyledir.

Evliliklerde bile kadın erkeği, erkek kadını gönlü yoksa zorla tutamıyor. Milliyetçilik gibi azgın bir ideoloji söz konusu olunca mı tutacak? Yarın öbürgün gönüllü birliği görüşmek için, devlet, karşısına Kürt muhatap aradığında ne yapacak? PKK’yle mi görüşecek?

Ben size söyleyeyim ne yapacak. Bir zamanlar “Komünistlik lazımsa onu da biz yaparız, sana ne oluyor ulan?” demiş olan bu devlet, korkarım, karşısına oturtacağı Kürt’ü de kendi bizzat imal etmeye kalkışır. Onu da yapar. Yapsın. Ne olmuş? Bu memleketin içine az mı yapıldı?

Oysa, sistem bu fırsatı kaçırmamalıydı. Yüzde 10 gibi saçmaların saçması bir barajı, sırf Kürtlerin legal politika yaparak sisteme katılması için kaldırmaya değerdi.

Üstelik HADEP, kanlı kavga uzadıkça giderek soy’a dayanan, diğer bir deyimle ırkçılaşan iki rakip milliyetçiliğin söz konusu olduğu bir dönemde, biraz da solcularla ittifak yapma sonucu bölgeci değil evrensel sloganlar geliştirmeye başlamış, bu deyime dikkat buyurunuz, Türkiyelileşme yoluna girmiş bir partiydi. Geçmişteki Kürt partilerinin yanlışlarından ders aldığını gösteriyordu. Bugüne kadar hep ezdiğimiz Kürt milliyetçiliği tarihinde bir kilometre taşı olmaya adaydı. Bugüne kadar hep ezdiğimiz Kürt milliyetçiliğini yanımıza alabilir, gönüllü birliği beraber kurabilirdik.

“Seçim Yasası”nın yüzde 10’u izin vermedi.

Hadi canım, sen de..

Önceki Yazı
Sonraki Yazı