Baskın Oran

Türkiye İnsan Hakları Bilançosu – 2005 İzleme Raporu, Mart 2006

Türkiye İnsan Hakları Bilançosu – 2005 İzleme Raporu, 2006

Raporu indirmek için: Türkiye İnsan Hakları Bilançosu – 2005 İzleme Raporu, 2006

RAPOR HAKKINDA

Türkiye İnsan Hakları Bilançosu – 2005 İzleme Raporu, 2006Bu metnin diğer insan hakları raporlarından değişik niteliği, bundan sonra bu konuda her yıl çıkacak TESEV raporlarının ilki oluşundan geliyor:
İnsan haklarının ne olduğunu yeni yeni öğrenen bir ülkede yaşıyoruz. İlk rapor olduğu için en başa özet ama kapsayıcı bir teorik bölüm koyarak kavramları açıklığa kavuşturmak lazımdı. Ayrıca, çok kısa olarak da olsa, dünyada ve Türkiye’de insan haklarının tarihsel gelişimini bir kısa-metraj halinde vermek gerekliydi. Bu olmaksızın, devam edecek bu dizinin anlamı daha sınırlı olacaktı. Bundan sonraki TESEV raporlarında artık yalnızca ait oldukları yıla ilişkin gelişmeler konu edilecek.
Yani bu Rapor, bu haliyle, İHD, TİHV, Mazlum-Der, BİANET, Antenna, vd. gibi sivil toplum örgütlerinin (STÖ) hazırladıkları yıllık raporlardan hem eksik, hem fazla.
Eksik, çünkü en az 4 gündelik gazetenin ve internetin taranmasıyla hazırlandığı halde, ekip çalışması yapan bu STÖ’ler gibi Türkiye’deki bütün insan hakları ihlallerine el atma iddiası yok. Bu raporlar kadar ayrıntılı olması hem mümkün değil, hem de işlevi bu değil. Dolayısıyla, onlarla “birlikte” okunması uygun olacaktır.

Fazla, çünkü olayları geniş ve izahlı bir istatistiksel yaklaşımın ötesine geçerek kavramlarla, tartışmalarla, tarihsel geçmişle ve tahlillerle karıştırarak veriyor. Ormanı helikopterden görmek istiyor. Yapılacak daha derin araştırmaları mümkün kılmak için bolca dipnot veren bir tür “makro rapor” olmayı amaçlıyor.

Aslında, hiçbir STÖ raporunun eksiksiz-yanlışsız olması mümkün değil. Çünkü bu memlekette bu ihlallerin kaydedildiği merkezileşmiş bir Ortak Bilgi Bankası yok. Bu durum, bu ülkedeki insan hakları savunucularının Akhilleus Topuğu. En zayıf noktası. Sonuçta, elde yüzde yüz güvenilir bilgi bulunmuyor . Bu zafiyeti aşamadıkça, eldeki bilgileri ve çabaları birleştirerek ortak bir veritabanı yaratmadıkça, “Düşünce Suçu”yla başa çıkmak mümkün olmayacak.
Ayrıca düşününüz ki, bu bilgiler toplu olarak devletin elinde de yok. Radikal’den (30 Ocak 2006) Adnan Keskin Adalet Bakanlığına başvuruyor, 301’le ilgili davalar hakkında istatistiksel bilgi istiyor, “ayrı ve özel bir çalışma, araştırma, inceleme, analiz gerektirdiği için” vermenin mümkün olamayacağı cevabını alıyor. Türkiye devletinin, yaklaşık iki yıl geçmeden bir suçtan kaç dava açıldığını vs. öğrenip internette yayınlamasının mümkün olmadığı ortaya çıkıyor.

“Devlet” denilen oluşum, egemen sınıfların çıkarlarından ve/veya karanlık güçlerin baskısından ne kadar etkilenirse etkilensin, yönettiği toplumda sınıfsal/etnik/dinsel çatışmayı ve her türde kargaşayı önlemeye mecburdur. Bu, onun “olmazsa olmaz” işlevidir. Dahası, “sebeb-i hayatı”dır. Çünkü, bu görevi yerine getirirse yaşamaya devam eder, getirmezse dağılır gider; mesele bu kadar basittir. Bu nedenle, bırakınız insan hakları savunucularını, bu türden bilgilerin bizzat devletin elinde günü gününe bulunması gerekir ki, amacı ne olursa olsun önünü görebilsin.
Onun için, STÖ’lerin böyle bir bilgi deposunu, bir araya gelip bir an önce oluşturmaları bizzat devletin de menfaatinedir.

Bunun yapılabilmesi için, derhal sivil bir merkezî oluşumun kurulması ve bizzat sanıklar ile avukatlarının bu oluşuma kimi bilgileri düzenli olarak iletmesi gerekiyor. En azından: 1) Davaya neden olan yazı, konuşma vs. tam metni; 2) İddianame metni; 3) Gelecek celsenin tarihi, saati, yeri; 4) Her duruşma sonunda; duruşmanın sonucu ne oldu, gelecek celse ne zaman, mümkünse tutanağın metni.
Aydınlar, doğaları gereği, dağınık ve dağılmış bir tabakadır. Ama rahîm devletimiz birey’e 2005’te yüklendiği gibi yüklenmeye devam ederse, onlara bu işi de kısa sürede başartacağa benziyor.

***

Rapor’da olayları vs. verirken tematik (konusal) ve kronolojik (takvimsel) yaklaşımları birbiriyle uyumlu biçimde uygulamaya çalıştım. Olayları esas olarak tematik başlık ve alt başlıklara ayırdım, sonra bunların içinde kronolojik gittim. Ama, kronolojiyi bozmayalım derken olayların/davaların bütünlüğü bozulabileceği için de, bunların çeşitli evrelerini/parçalarını ve ilgili davaları biraraya toplamaya çalıştım. Ayrıca, birden fazla konuya giren durumlar ve davalar vardı; bunlardan farklı yerlerde gerektiği oranda bahsettim.
Eğer bir haberde, sözü edilen olayın/davanın tarihi belirtilmemişse, bu tarihi, dipnottaki kaynağın yayınlanmasından bir gün önceki tarih olarak düşünmek uygun olacak.
Tabii, insan hakları açısından hem olumsuz (mahkumiyet, vb.) hem de olumlu (beraat, vb.) olay ve davaları verdim. Ama, temel yaklaşımı bozmamak için bunları ayrı başlıklar altında toplamak mümkün olmadı; artık okuyan ayıklayacak.

***

Bu Rapor’un hazırlanmasında yardımını esirgemeyenler sağ olsun. Anayasa Profesörü Oktay Uygun teorik kısımları okumak için zamanını verdi. Ceza Doçenti Türkan Sançar yeni TCK’yla ilgili kısımlarda yardım etti. Profesör İhsan Dağı okuyup kimi eksikliklere işaret etti. TESEV’den Mert Kayhan LSE’de edindiklerini de kullanarak gak dedikçe belge, guk dedikçe bilgi aktardı. Asistan arkadaşlarım Elçin Aktoprak, Nazan Bedirhanoğlu ve Nuri Yeşilyurt eksiklerime koştular. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim.

B.Oran

Önceki Yazı
Sonraki Yazı