Baskın Oran

Türkiye-Ermenistan ilişkileri niye önemli?

Doç.Dr. Baskın Oran
A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi

Geçen hafta, Agos‘un ilk sayısında Küreselleşme üzerine epeyce laf üretmiştim, okudunuz mu?

Okumuş iseniz bugün daha kolay anlaşabiliriz de, onun için soruyorum. Mamafih, gazetelerin “geç kalmış” okuyucuları için durmadan “yakalama” kuponu yayınladıkları bir ortamda, bir paragrafla özetlersem günah olmayabilir:

Batı dünyası, özellikle SSCB’yi bitirdikten sonra, “Küreselleşme” (globalleşme) adı altında tüm dünyaya gerek altyapısıyla (kapitalist ekonomisiyle) gerekse üstyapısıyla (kültürüyle) egemen oluyor. Farkında olalım yada olmayalım, artık “ulusal devlet” ve “ulus” kavramlarının sonunun başlangıcındayız. Bundan sonra artık yalnızca uluslararası ticareti kolaylaştıracak kavramlar önemli olacak: Liberal ekonomi ve Demokrasi.

Şimdi, gelelim bu ortamda Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin neden çok önemli olduğuna.

1917’de Çarlık Rusyasının yıkılıp SSCB’nin kurulması sonucu kısa bir süre için oluşan “Kafkas Seddi” (Gürcistan-Ermenistan-Azerbaycan) TBMM Hükümetinin Sovyetlerden yardım almasını güçleştirdiği için Ankara’yı nasıl telaşa düşürdüyse, 1990’ların başında SSCB’nin yıkılmasıyla aynı üç ülkeden oluşan yeni Kafkas Seddi de Ankara’yı o derece rahatlattı. Çünkü:

  1. a) Artık o korkutucu Sovyet “ayısı”yla ortak sınır kalmamıştı,
  2. b) Üstelik, Türkiye birdenbire koskoca bir “Kuzenler Dünyası” keşfedivermişti: Türkî devletler.

Fazla uzun laf etmeye gerek yok: Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin neden çok önemli olduğu bu iki maddede yatıyor. Çünkü:

1) Kafkas ülkeleri hem kendi içlerinde huzursuz (Ör: Azerbaycan’da Elçibey-Aliyev gibi iktidar-muhalefet kavgaları, Gürcistan’da Osetya, Acaristan, Abhazya gibi azınlık-çoğunluk kavgaları), hem de birbirlerini yiyorlar (Ör: Y.Karabağ üzerindeki Ermeni-Azeri savaşı). Bu durumlardan yararlanan Yeni Rusya,  Gürcistan ve Ermenistan’ı Rus askerlerini kabul etmeye ve her üçünü de kendisine askerî üsler vermeye zorlamayı başardı.

Yani, Rusya, Türkiye sınırına tekrar geri dönmüş bulunuyor!

2) Türkî devletleri keşfetmemizin sevinci maalesef fazla uzun sürmedi. Çünkü, Rusya’nın engellemelerinin yanısıra, buralarla (Azerbaycan’la bile) kara ve demiryolu bağlantımız yok. Haritaya bir göz atın, Orta Asya’ya ulaşabilmek için kırk tane değil, 4 tane yol var:

  1. a) Gürcistan ve Rusya üzerinden Hazer Denizine ulaşarak,
  2. b) Gürcistan ve Azerbaycan üzerinden Hazer Denizine ulaşarak,
  3. c) İran üzerinden Hazer Denizine ulaşarak,
  4. d) Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden Hazer Denizine ulaşarak.

Birinci yol: Gürcistan’da muazzam mafya, ayrıca azınlık savaşları var. Rusya ise zaten Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’daki bir numaralı rakibi.

İkinci yol: Hem uzun, hem de Gürcistan’ın durumu malum.

Üçüncü yol: İran, Türkiye’nin Kafkaslardaki iki numaralı rakibi ve  karayolu ulaşımında muazzam güçlük çıkartıyor.

Dördüncü yol: En kısa yol, ama Ermenistan’la sınır kapımız kapalı ve diplomatik ilişkimiz de yok.

İşte, zurnanın zırt dediği delik de bu noktada.

Eğer Türkiye-Ermenistan ilişkileri düzelse, iki taraf için de çok şey derhal hallolacak:

Ermenistan açısından:

  1. a) Müthiş ekonomik sıkıntı içinde. Trabzon limanını kullanarak dünyaya açılabilir. Türkiye üzerinden ABD yatırımları alır. Şu anda yalnızca şarap ve konyak üretiyor.
  2. b) Büyük bir enerji bunalımı içinde. O sakat nükleer santralı bu yüzden yine devreye soktu. Azeri petrolü ve Türkmen doğalgazı Türkiye’ye ve Avrupa’ya ulaşmak için Ermenistan’dan geçerse, bu bunalımdan kurtulur. Para da kazanır.
  3. c) Üzerindeki Rus askerî baskısı ve İran ekonomik egemenliği hafifler. Bu hususun Ermenistan yetkilileri tarafından açıkça ifade edildiğini, bir diplomatımızdan dinledim.

Türkiye açısından:

  1. a) Türkî ülkelerle doğrudan bağ, en kısa yoldan kurulur.
  2. b) Orta Asya otoyolu projesi, Azeri petrolü için düşünülen Baku-Ceyhan hattı ve Türkmen doğalgaz hattı en kısa ve emin yoldan gerçekleşir.
  3. c) Sınır kapısının açılması Türk mallarına pazar sağlar.
  4. d) Hem bir saatli bomba olan Metzamor nükleer santralı kapatılır, hem de Ermenistan’a elektrik satılır.
  5. e) Belki hepsinden önemlisi, Ermenistan biraz ayakları üzerinde durabilirse, İran’ın ve özellikle Rusya’nın etkisinden kurtulur. Böylece Rusya’nın Kafkaslardaki iki ayağından biri kesilir.

Peki, Türkiye ile Ermenistan’ın geçmişi ve bir de Y.Karabağ’daki Ermeni-Azeri kavgası düşünüldüğünde, bu normalleşmenin şansı nedir?

    Bence, fazladır. Çünkü:

Daha önce de anlatmaya çalıştığım gibi, “Küreselleşme” ortamı “ulusal” olguyu, “ulusal gurur” gibi ülkelerin bugününü ipotek altına alan tarihsel öğeleri gitgide aşındırmakta, onun yerine “maddi refah” olgusunu getirmektedir.

Ayrıca, Ermenistan durumun farkındadır. Farkındadır ki, Ter Petrosyan son derece rasyonel davranarak önce  Temmuz 95’te yeni anayasadan “soykırım” lafını kaldırmış, arkasından aşırı milliyetçi Taşnak partisi faaliyetlerini askıya alarak yöneticilerini büyük suçlamalarla mahkemeye sevketmiş, arkasından da, Ermeni diyasporasının bulunduğu ülkelere giderek bu milliyetçi diyasporaya Türkiye’ye yaklaşmayı savunan konuşmalar yapmıştır.

Gerçi, iki tarafa da büyük avantaj sağlayacak böyle bir yakınlaşmanın şu anda önemli bir engeli vardır: Y.Karabağ kavgası. Bunun halledilmeyecek tarafı yoktur. Zaten, AGİT’in kurduğu Minsk Grubu sırf bununla meşguldür ve ­bir süre sonra anlaşma beklenmelidir: Y.Karabağ Ermenileri işgal ettikleri Azeri topraklarından çekilirler, Azerbaycan da Y.Karabağ’ın özerkliğini geri verir. Bütün mesele, hangisinin daha önce gerçekleşeceğidir. Türkiye’nin bu konuda oynayacağı bir rol olsa gerektir.

Şimdi, bitirmeden, gelelim son, ama önemli bir noktaya.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin düzelmesi, Türkiye’nin bir yarasını da iyileştirmeye yardım edecektir: Türkiye’deki Ermeni cemaatına zaman zaman yapılan saldırılar: Ermeni kiliselerinden içeri atılan insan pislikleri, “Apo Ermenidirgerizekâlılığı, gibi. Bu düzelme, Osmanlı döneminde Türklerden bile iyi Osmanlı olmuş bu insanları Türkiye toplumuna entegre etmeye yarayacaktır. Kendileriyle konuştum, Ermenilerimiz de bu konuda çok istekli ve kararlıdır. Elinizdeki Agosgazetesi bu yolda ilk adımdır.

Ermeni kökenli Türkiyelilerin önce ASALA,  şimdi de PKK yüzünden nâhak yere çektikleri sıkıntıların sona ermesi, karşılığında, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine katkıda bulunacaktır.

Bu da, yukarıda uzun uzun anlatmaya çalıştım, hiç de fena olmayacaktır hani.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı