Ana muhalefet partisi başkanı Kılıçdaroğlu ve ekibine Çubuk’ta yapılan saldırıyı kimler düzenledi, ne ölçüde “organize”dir; internet çağında asla gizli kalmaz ve er geç bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Fakat şu anda kesin bilgiye sahip değiliz.
Değiliz de, bundan tamı tamına (sadece 6 gün eksiğiyle) 60 yıl önce 1 Mayıs 1959’da vuku bulmuş çok benzer bir olay var, onun hakkında kesin bilgiye sahibiz. Ana muhalefet partisi başkanı İ. İnönü’nün saldırıya uğradığı Uşak olayı.
Onu çok ayrıntılı biçimde yazmış olan Uşak Üniversitesinden tarihçi Mehmet Karayaman’ın 2010 tarihli incelemesini özetleyerek ve çocukluğumda akşam haberlerinden sonra radyoya kulağımı yapıştırarak her gece kaçırmadan dinlediğim “Tarihten Bir Yaprak” programını hatırlayarak yazmak istiyorum.
Çubuk saldırısına tek kelimeyle bile gönderme yapmayacağım; okuyan günlerdir okudu anladı zaten. Sadece Uşak.
* * *
Bu ayın 4’ünde de yazmıştım: DP 1957 seçimlerinden fena yara alınca siyasi tansiyon çok yükseliyor. Başbakan Menderes bir yandan sürekli kötüye giden ekonomiye krediyi kesen ABD’yi sıkıştırmak için Rusya’ya yaklaşırken ve dikkatleri dışa çekmek için Suriye sınırına asker yığarken, diğer yandan da muhalefeti bunaltıyor. Gezilere çıkmaya başlayan İsmet İnönü de Uşak-İzmir istikametinde bir “Bahar Taarruzu” başlatıyor.
İçişleri Bakanı Namık Gedik, ki DP’nin özellikle nefret edilen kişisiydi ve Yassıada’da pencereden atlayarak intihar etti, İsmet Paşa’yı korumak sorumluluğunu Hükümetin alamayacağını söylüyor ve Paşa’nın bu seyahatten vazgeçmesini talep ediyor.
Ankara tren istasyonunda İnönü’yü uğurlamaya gelenlere polis engel oluyor. Paşa Eskişehir durağında halka hitap etmek isteyince iş makinelerinin düdükleri çalmaya başlıyor. Karşılayanlar ile tren arasına yük katarı sokuluyor.
Geziden bikaç gün önce Manisa Milletvekili Muzaffer Kurbanoğlu başkanlığında 15 DP milletvekili Uşak’a geliyor ve iktidara çok yakın olduğu bilinen valiyle görüşüyor.
* * *
Tren Uşak’a varınca işler daha sertleşiyor. Hoparlörle anons yapılıp Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hatırlatılıyor. Köylerden kente Nafia’nın [Bayındırlık] kamyonlarıyla DP’liler taşınıyor.
İnönü’nün bindiği üstü açık araç DP il binasının önünden geçerken İlçe Başkanı Eşref Öğün çay bardağı fırlatıyor, gazeteci Hamdi Avcıoğlu alnından yaralanıyor.
CHP gençlik kolu kongresinde Paşa bir konuşma yapıyor, ekonominin çok kötüye gittiğinden bahsediyor, partizan radyo ve idareye yükleniyor.
Atatürk’ün kaldığı ve Yunan komutanı General Trikupis’le görüştüğü eve ziyaret planlanıyor. Uşak Emniyet Müdürü Adnan Çakmak ve Jandarma Alay Komutanı Abbas Yavuzdemir, validen aldıkları emir üzerine gidip ziyaretten vazgeçilmesini istiyorlar.
Emniyet Müdürü A. Çakmak daha sonra olaylar nedeniyle açılan davada, valinin kendisine “İnönü’yü bırakmayacaksınız; icap ederse vuracaksınız” diye emir verdiğini söyleyecek, Vali İlhan Engin de 27 Mayıs askerî darbesinden sonra 1 Haziran’da tutuklandığında, “Bana emir veren Bakan Namık Gedik idi; şimdi nasıl ispat ederim?” diyecektir.
Yine vali, Uşak Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Mert’in ifadesine göre şoförüne İnönü’yü vurup vuramayacağını soruyor, “silahım yok” cevabını alınca yanındaki jandarma erinin tabancasını zorla alıp uzatıyor. Jandarma eri durumu komutanına bildirince şoför bulunuyor ve tabanca geri alınıyor. Emniyet müdürünü ve jandarma alay komutanını görevden alan vali, sonradan açılan davada böyle bir vurma emri vermediğini söyleyecektir.
* * *
30 Nisan’ı 1 Mayıs’a bağlayan gece İ. İnönü’nün misafir kaldığı evin mahzeninde sabaha karşı yangın çıkıyor ve hemen söndürülüyor.
Tren istasyonuna doğru yola çıkılıyor. Aracın önü kesilmiştir. İ. İnönü kalabalığa doğru yürüyor, yolunu açmak isteyen CHP milletvekillerine “Bırakın. Ben yolumu açmasını bilirim!” diyor.
O sırada kafasına bir taş isabet ediyor. Trene kendini atıyor. Bindiği vagon da taşlanmakta, gazetecilere taşlar isabet etmektedir. Bu arada Uşak CHP ilçe başkanı Muzaffer Mert iki uyluğundan bıçaklanıyor. Uşak’ın tanınmış kabadayılarından Kayınım Ahmet adlı kişi yumruğunu İnönü’nün başına indirirken engel olunuyor.
Geziye katılan 11 gazeteci ortak bir bildiri hazırlayarak hakaret ve darp olaylarını protesto ediyorlar. İktidarın yandaş medyasından Zafer ve Haber gazeteleri muhabirleri imzalamıyor. Hürriyet dışındaki İstanbul gazeteleri yayınlıyor.
Dünya gazetesinde ünlü kalem F. R. Atay şöyle yazıyor: “Eğer İsmet İnönü, iktidar aleyhine yüz nutuk söyleseydi ve bu nutukları bütün gazeteler harfi harfine yayımlasalardı, neşir yasaklarından dolayı boş çıkan sütunların beyazlığı kadar hatta onun yüzde onu, yüzde biri kadar tesirli olmayacağına şüphe yoktu”.
Çünkü haberlere yayın yasağı gelmiştir ve ben çocukluğumdan çok iyi hatırlıyorum, sayfaya girmiş haberleri çıkartmak için zamanın teknolojisine göre dizilmiş kurşun kalıbı “kazımak” gerekmekte, o sütun veya sütunlar beyaz (boş) kalmaktadır.
* * *
İçişleri Bakanı Namık Gedik olaylardan CHP’yi suçluyor: “Tertipçilerin büyük Ege taarruzunu düşünüp mevki-i tatbike koyanların ta kendileri olduğundan şüphe yoktur. Memleketin huzur ve asayişine bu derece kastederek tertipler yapmağa kimsenin hakkı yoktur”.
Bu bakan hakkında meclis soruşturma önergesi veriliyor ama DP oylarıyla reddediliyor. Tersine, CHP milletvekillerinden bazılarına oturumlardan çıkarılma ve ihtar cezaları uygulanıyor. İ. İnönü’nün dokunulmazlığının kaldırılması için tezkere veriliyor fakat 27 Mayıs darbesi bunun gündeme gelmesine engel olacaktır.
CHP atağa geçerek olaylar nedeniyle DP’liler hakkında suç duyurusu yapıyor. Açılan davada dinlenen, Uşak Emniyet Müdürlüğünden Başkomiser Şükrü Berk DP il yetkililerinin kalabalığı “Ne duruyorsunuz, yürüsenize!” diye kışkırttıklarını anlatıyor.
* * *
Kıssadan hisse?
Kıssadan hisse filan diye yazmadım.
Çocukluğumdan bir “Tarihten Yaprak” yazdım sadece.