Kürt kökenli dört aydının konuşmaları bitip de dinleyiciler söz aldıktan sonra, sahnenin altındaki kürsüye bir de Alman hanım geldi. Toplantının çalışma dilleri Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Rusça olduğu halde, Almanca konuşmakta ısrar etti. Başkan da, çok kısa konuşarak çeviriye zaman bırakması koşuluyla, kabul etti.
Alman hanım kısa konuşmadığı gibi, epey saldırgan bir biçem de kullanarak, üç noktayı hedef alıp epey şey söyledi.
Önce, açılış töreninde Murat Karayalçın’ın yaptığı açış konuşmasını ele aldı. Karayalçın bu konuşmada PKK’yi birkaç kez “mutlaka ortadan kaldırılması gereken kanlı terör örgütü” olarak niteledikten sonra, Kürt sorunuyla PKK’yi ayırmak gerektiğini, Türkiye’yi bu sorundan “Ver Kurtul”cular ve “Vur Kurtul”cularındeğil, “Sev Kurtul”cuların kurtarabileceğini söylemişti.
Karayalçın’ın bu konuşmasının ilk bölümüne değinen Alman hanım, bu sözlerin mutlaka protesto edilmesi gerektiğini, aslında herkesin konuşma sırasında salonu nasıl terketmediğine şaştığını söyledi.
Arkasından, konuşmacıları ele aldı. Çok renksiz, ürkek konuştuklarını, Kürtlerin sorununu yeterince ortaya koyamadıklarını ileri sürdü. İşi, bu insanları Kürt davasına ihanetle suçlamaya getirdi.
Son olarak, bu HYM toplantısını düzenleyenlere hücum etti. Konunun adının “Kürt Sorunu” değil, “Kürdistan Sorunu” olması gerektiğini söyledi. Toplantıda “Kürdistan” sözcüğünün geçmemesini bir skandal olarak niteledi.
Onun arkasından, bir-iki Avrupalı daha, daha az saldırgan bir biçemle kendisini desteklediler. Gene bir hanım olan Yugoslavyalı başkan Sonja Licht, HYM’nin bu tür konuşmaların yapılması için uygun bir forum olmadığını, HYM’nin görevinin devletleri eleştirmek ve kınamak olmadığını, bazılarının HYM’yi başka uluslararası örgütlerle karıştırdıklarını, konferansı düzenleyenlerin böyle bir görevi olmadığını, konuşmacıların da bunu önceden bilmeleri gerektiğini kararlı bir sesle anlattı.
Doğrusunu söyleyeyim, olaya ben çok sinirlendim.
Birincisi, Karayalçın açısından. Adam, belediye başkanıyken bütün bu kongre kompleksini HYM’ye tahsis etmiş ve ayrıca belediyenin olanaklarını açıp ev sahipliği yapıyor. Gerçi böyle bir toplantıyı açış konuşmasında PKK’ye bu kadar vurgu gerçekten gereksizdi, dinleyenlerin profilini gözönünde bulundurmak gerekirdi ama, en sonunda o da bu ülkenin başbakan yardımcısı. Üstelik, bugün yönetimde bulunup da bu konuya bu “Sev Kurtul” yaklaşımını gösteren tek politikacı. Elimizdeki bu, üstelik az da değil. Ama, Alman hanımı tatmin etmiyor .
İkincisi, dört konuşmacı açısından çok sinirlendim. Mahmut Ortakaya’yı yeni tanıdım ama, en azından diğer üçü bu ülkede yıllar yılı siyasal mücadele yapmış, siyasal parti yönetmiş, dergi çıkarmış, sonuçta da yıllarca hapis yatmış insanlar. Sen kalkıp Almanya’dan geleceksin, bu insanları korkaklık, döneklik ve hatta hainlikle suçlayacaksın, keskinlik yapacaksın, ondan sonra Alman pasaportuna sarılıp uçağına atlayacaksın, kraldan çok kralcı olmak denen uyuşturucunun etkisinde mest, çektirip Almanya’na döneceksin. Bu insanlar da, 12 Mart’ın bangır bangır bağırdığı bu ülke koşullarında demokrasi mücadelelerine devam edecekler. Ne güzel şey.
Yerim tükendi. Daha lafım var. Yarın bitirmek istiyorum.
Yarın: Kürtlere böyle “dost”lar oldukça, düşman falan gereksizdir