Baskın Oran

Piroz ulan! Komediden trajediye MHP

1960’ların ortaları olmalı, Kürt meselesinin k’sinden haberim yok henüz, bu ‘piroz’un arkasından gelen “be”nin İngilizcedeki ‘to be’ mealinde olduğunun farkında değilim, “ulan”a yakın bişey gibi düşünüp hayretler etmekteyim, aradan geçti neredeyse yarım yüzyıl, bunun bir versiyonunu geçen hafta Fethiye’de idrak etmek nasip oldu. Ama iş orada bile kalmadı. MHP Genel Merkezi derhal devreye girdi ve belediye başkanını partiden atmaya öyle bir gerekçeyle girişti ki, aşağıda anlatacağım, akıllara seza. Tam, “Burası Türkiye” vaziyetleri.

Bilbordla nefret söylemi

Fethiye’nin MHP’li Belediye Başkanı Behçet Saatçi’nin, Kürtçe eğitim isteyenleri aşağılamak için yollar boyu yapıştırttığı dev pankart şöyle diyordu:  “Ülke bitûnîyme bozulmaması ve hezkırına insana dı hûndure me kuvvetlenmesi dılxaziya meye. Qurban Bayramımız piroz be.” Altında da: “Anladınız değil mi? Bu yüzden, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Devlet!

Aydın Engin’in T24’te (11.10.2013) ‘Bu Mizaha Erişilemez!’ dediği gibi, benim de ilk aklıma gelen, Saatçi’yle dalga geçmek oldu. Ama hemen ardından oluşan durum, hedefi değiştirtti: Aslında ‘Aslanım benim! Nasıl da alay etmiş heriflerle!’ diye başkanın sırtını iki eliyle sıvazlaması beklenen MHP Genel Merkezi çok daha matrak bir iş yapmış, Saatçi’nin amacını anlamayıp veya görmek istemeyip, adamcağızı kesin ihraç talebiyle disipline sevk etmişti. Bunun resmî gerekçesini de Genel Başkan Yd. Sadir Durmaz şöyle açıkladı: “Türkçe dışında kullanmış olduğu dil, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu (SPK)  Md. 81’e ve parti tüzüğümüzün disiplin hükümlerine, ayrıca partimizin ilke ve prensiplerine aykırı olduğundan…” (milliyet.com.tr., 10.10.2013). Yani, amacın ne olursa olsun, Kürtçe kelime kullanırsın ha bre nâbekâr!

Kanunlardan haberi yok

İşte, olayı komedi’den trajedi’ye döndüren, zurnaya zırt dedirten delik de bu oldu. Çünkü SPK Md. 81’deki “Türkçeden başka dil kullanma” yasağı ve cezasının gerçek kişilere (insanlara) uygulanması Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından neredeyse iki sene önce iptal edilmişti. (Hemen netleştirelim: Esas no. 2011/62, karar no. 2012/2, karar tarihi: 12.01.2012, Resmî Gazete: 05.07.2012, uygulama tarihi: 05.02.2012).

Yani, bazılarının anlayabilmesi için Türkçeye tercüme edersek, MHP’li Fethiye belediye başkanı da bir gerçek kişi (insan) olduğu için, pankartta Kürtçe kullanmak yüzünden Md. 81’le cezalandırılamazdı. Dahası, sadece Md. 81 nedeniyle değil, 4. Kesimi oluşturan Md. 78 ilâ Md. 96 arası fiillerden dolayı gerçek kişiler (insanlar) cezalandırılamazdı; sadece siyasi partiler cezalandırılabilirdi. Ama Meclis’teki üçüncü parti MHP’nin bundan haberi henüz olmamıştı.

İptal kararının öyküsü  

Olayın gelişmesi özetle şöyle: Tarih 6 Ocak 2011. BDP Van Özalp ilçe başkanı Kürtçe bir konuşmayla ilçe binasının yeni tabelasını açıyor. Tabela Türkçe-Kürtçe. Özalp Savcılığı hemen, SPK Md. 117’nin şu hükmü gereğince ilçe başkanını mahkemeye veriyor: “Bu Kanunun 4. kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler, fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, altı aydan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar.” Toplantı ve pankartlarda Türkçeden başka dil kullanmayı yasaklayan Md. 81 de, ‘Siyasi Partilerle İlgili Yasaklar’ başlıklı bu 4. Kısımda yer almakta.

Fakat Özalp 1. Asliye Ceza Mahkemesi öyle düşünmüyor. Anayasa’nın beş ayrı maddesine (2., 7., 10. ve 38.) aykırı olduğu gerekçesiyle, Md. 117’i AYM’ye götürüyor iptal için. Diyor ki:

1)  4. Kısım, başlığından da anlaşılacağı üzere, siyasi partilerle ilgili yasakları düzenlemektedir ve buradaki yasaklardan hangisinin insanlar tarafından işlenmesini cezai hükme bağladığını anlayabilme imkanı yoktur.

2) Kanun maddesi, suç saydığı fiilleri açık-seçik düzenlemeyerek, Anayasa’daki “suç ve cezada kanunilik” ilkesini ihlal etmiştir.

3) Maddedeki “işleyenler” kelimesinin kimi ya da kimleri kastettiği belli değildir. “Hukuk güvenliği ile belirlilik” ve dolayısıyla “suç ve cezada kanunilik” ilkesi ihlal edilmiştir.

Ve AYM karar veriyor: “SPK Md. 117’de yer alan ‘Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler, …’ ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE…”. 4. Kesimdeki yasaklar siyasi partiler için devam edecek, ama kişiler için uygulanamayacaktır.

Kafalar fena karışık

Bu arada, öyle bir ortam ki, o kadar olur. Mesela, Oral Çalışlar’la konuşan Başkan Behçet Saatçi şöyle diyor (Radikal, 12.10.2013): “Silahların susması hayati önemde. Bugüne kadar neredeyse bir seneye yakın zamandır, çocuklarımız ölmüyor. Tabii karşılığında ne verildi bilmiyorum ama gençlerimizin ölmemesi, ocakların sönmemesi, anaların ağlamamasından daha büyük ne olabilir? Silahlar susmalı ve sorun siyaset tarafından çözülmeli… Bizim çıkışımızda, çözüm sürecine ve demokrasi paketine destek vermek de var…” Yahu, ağzını öpeyim, bu fevkalade doğru sözler aynen bizim Akiller heyetinde iki ay boyunca tekrarladığımız sözlerin tıpkısının aynısı. Belki insanlıktan, belki de şundan dolayı: “Benim oğlum da yakında askere gidecek”. Hiç fark etmez.

Meşhur pankart herkes tarafından farklı yorumlanıyor. Ülkücüler siyah çelenk koşturuyorlar. MHP Muğla eski il başkanı olan Osman Güven, “Başkan Saatçi’ye yapılanları kesinlikle tasvip etmiyorum. Mesajında hiçbir şekilde sakınca yok. Bilbordun altına imza atmaya hazırım” diyor. Akiller olayında Orhan Gencebay’ın aksine sağlam bir tavır sergileyen Kadir İnanır mesaj yolluyor: “Kutlarım seni büyük başkan”.

MHP, yasada artık olmayan bir suçtan, belediye başkanını partiden ihraç etmeye hazırlanıyor. Türkiye, Kasım 1920’de Muş Mebusu Hacı Ahmet Hamdi Bey’in, Kürtlerin TBMM’ye alınmaması için  Haro Ağa diye birisini zikrederek sergilediği nefret söyleminden daha ileri gidememişe benziyor:

Kararnameyi imzalarken ‘Babo ne ızha yekem, ne seravi mulazayiha bikem, bekiçe müntefişeki han’ diyor. İşte efendiler, imzaya izha, şerhe şer, mülahazaya mülazayı, müfettişe müntefiş diyen bu kabil insanlardan Meclis’e getirilecek azadan yapılacak halita [karışım] demirci potası halitasından başka bir şey olamaz. Ben isterim ki halkımızdan getirilecek halita altın olsun” (Ali Topuz, Radikal, 11.10.2013).

 

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı