Baskın Oran

Pençe-Kilit üzerine sorular

Irak’ın kuzeyinde yürütülen Pençe-Kilit operasyonunda dualarımız kahraman ordumuzla birlikte. Allah bu mübarek ayda, Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirmesin.

Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt meselesinin bu sefer de Irak’a sınır ötesi saldırıyla çözülmesini isteyen bu Milliyetçi-İslamcı sözün sahibi kim?

***

Hayır, R. T. Erdoğan değil. 13.08.2005’de “Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur” dedikten sonra 23.09.2021’te “Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur. Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik” diyen, 2005’le 2022 arasında sürekli gidiş-geliş yapan, İslamcı AKP’nin Genel Başkanı CB Erdoğan değil.

Hayır, Devlet Bahçeli değil. “Kürt sorunu yoktur, bölücü terör sorunu vardır” diyen ve İslamcı AKP’ye koltuk değnekliği yapan Türkçü Devlet Bahçeli değil.

Hayır, Süleyman Soylu değil. 18.03.2022’de “PKK’ya geçen yıl katılım sadece 51 kişi”  diyen; 27.03.2022’de “Biz PKK defterlerini kapattık” diyen; 11.04.2022’de “2021 sonu itibariyle PKK’nın 150 civarında elemanı kaldı” diyen, cezaevinden işkence raporları gelmekte olan Diyarbakır kentinde sadece bu ay onlarca evi basıp 66 kişiyi gözaltına aldıran İçişleri Bakanı Süleyman Soylu değil.

Hayır, Altılı Masa mensuplarından, “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyorum” diyen İYİP Genel Başkanı Meral Akşener de değil.

Kim?

Kemal Kılıçdaroğlu. Ana muhalefet partisi laik CHP’nin genel başkanı, Altılı Masa’nın olası cumhurbaşkanı adayı Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu.

Bu durumda AKP+MHP’nin Pençe-Kilit operasyonu amacına ulaşmış, bir “milli mutabakat” sağlamış gözüküyor…

***

CHP milliyetçi değil, ulusalcı olarak anılır. İkisinin arasında ne fark var, diyeceksiniz. Var aslında ve şöyle: Milliyetçilik – İslamcılık = Ulusalcılık.

Zaten Kılıçdaroğlu bu formül icabı “Kahraman ordumuz” diyor, ama herhalde İslamcı oylara da çiçek atabilmek için formülü bozuyor ve “dualarımız” diyor, “Allah bu mübarek ayda…” diyor.

Bu demeç bu durumda bir Hanefi-Sünni-Müslüman-Türk (HASÜMÜT) ifadesine bürünüyor. Hayırlı olsun.

***

Olsun da, insanın aklı karışıyor. Sırf CHP açısından ele alalım:

1) Kürtleri yok saymak Atatürk döneminden kalma bir politika. 1925 Şeyh Sait İsyanı sırasında ve sonrasında devletin sadece silaha/şiddete başvurduğu da doğru.

Doğru da, sınır ötesi saldırı yapıp komşu ülkelerin bağımsızlık ve egemenliğini ihlal Atatürk’ün dış politikasında yok. Atatürk bunu hiç yapmadı. Hatay diyecek olursanız, orayı silahla değil, bağımsız Suriye 1945’te kurulmadan yıllar önce mandater Fransa’yla ve Milletler Cemiyeti’yle müzakere sonucu Türkiye’ye dahil etmişti.

Şimdi AKP+MHP Türkiyesi, Kürt meselesini terörizm olarak tanımlamak gibi bir yöntem kullanarak sınır ötesinde silaha başvuruyor. Kılıçdaroğlu bunu bir biçimde dile getiremez mi? İki taraftan da gençlere kurşun atılmasının herkes ve ülke için vahim olduğunu ilave edemez mi? Üstelik, meteliğe kurşun atıldığı bir sırada?

2) CHP Gn. Bşk. Yd. O. K. Salıcı, Bülent Arınç’ın AKP’yi eleştiren açıklamalarına değinmiş, “İçinizden çıkan vicdanlı sözlere kulak verin, yanlıştan dönün” demişti . Bu kural sadece AKP için mi geçerli?

3) Hadi, seçimler yaklaşıyor diye bu İslamcı ve popülist üslubu kullanarak demeç verdin. Zaten, Altılı Masa’da M. Akşener diye bir gerçeğin mevcut olduğunu da dikkate almak zorundaydın. Yani uzun lafın kısası, “realpolitikçi” davrandın.

Peki, madem realpolitik diyoruz, ülkede 12 milyondan fazla Kürt seçmen bulunduğunu ve bunların oyunun belirleyici olacağını da dikkate aldın mı?

Daha önce iki kez ertelenip de geçen ay gerçekleştirilen Diyarbakır “helalleşme” ziyareti mi samimiydi yoksa bu son demeç mi samimi? Kürtler şimdi bu soruyu sormayacaklar mı ve bunu akıllarına takarak ‘demek ki helalleşme böyle oluyormuş!’ demeyecekler mi?

***

Son olarak, merak konusudur:

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Türkiye, meşru müdafaa hakkını kullanarak, Pençe-Kilit operasyonunu başlattı. Operasyonu BM’nin 51. maddesine dayanarak yapıyoruz” dedi.

Eskiden, Suriye’ye sınır ötesi saldırıları “meşru müdafaa”ya sokabilmek için önceden ciddi hazırlık yapılırdı. Mesela hatırlıyoruz, Mart 2014’te internete bir ses kaydı düşmüştü. Burada MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ait olduğu belirtilen ses şöyle diyordu: “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye sekiz füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi’ne de saldırtırız” .

Şu durumda böyle bir hazırlık yapılmadan harekata girişilmiş gözüküyor. Tabii, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani’nin harekattan hemen önce CB Erdoğan’la İstanbul’da görüştüğünü saymazsak.

Merak ettiğim: Kılıçdaroğlu “meşru müdafaa” konusunda ne düşünüyor? Ayrıca, “mili mutabakat” konusunda ne düşünüyor?

Önceki Yazı
Sonraki Yazı