Baskın Oran

Milyarder işadamı Besim Tibuk komünist mi, kürtçü mü?

1968 yılında Mülkiye son sınıfı okuyoruz, baktık, bizim sınıftan olmayan biri daha giriyor sınavlara. O zamanlar sınıf küçük, 36 kişiden ibaret. Meğer, listede gözüken ama İstanbul’da oturduğu için derslere girmeyen Besim Tibukoğlu imiş. Notları almış, okumuş, girdi, mezun oldu.

Sonra da büyük işadamı. Turist rehberlerini örgütledi, toparladı, sonunda Net Holding’i kurdu. Büyük kapitalist oldu. Para kazandı, kazanıyor. Ekonomik liberalizmi benimsediği, biraz da Menderes hayranı olduğu için Demokrat Parti’ye de girdi, İstanbul il başkanı da oldu.

Şimdi,  bu doğma büyüme İstanbullu, büyük kapitalist işadamının ne komünist olması mümkün, ne de bölücü Kürtçü. O bunların herhangi biriyse, ben de Napoléon’um.

Peki, ne oluyor? Önce, Türkiye’nin ezeli ve ebedi hastalığı olan “bağlam dışı alıntı yapma”yı bir kenara bırakıp, adamın İzmir Ticaret gazetesine verdiği demecin bütününü okuyalım:

“Bölgede yaşayan halk ayrılmayı istiyor mu? Bunu öğrenmenin yolu, halk oylamasıdır. Bu halk oylamasının sonucunda halk bağımsızlık istiyorsa, bence bağımsızlık verilir. Yani Güneydoğu’da bağımsız bir Kürt devleti kurulabilir. Bunda Türkiye’nin kaybı olmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nde, Güneydoğu’da bir avuç vilayetin, eğer çoğunluk isterse ayrılıp ayrı bir Kürt devleti kurmasında bir problem olacağını düşünmüyorum. Biz, Güneydoğu’ya 10 trilyonluk yatırım yapacağız, onlar yakıp yıkacaklar. Hayvancılığa kredi vereceğiz, koyunları alıp götürecekler. Üniversite açacağız, sabote edecekler, insanlarımız ölecek, ondan sonra biz onlara para vereceğiz. Olmaz!”

Ne diyor? Ben size tarafsız bir gözle madde madde özetleyeyim:

1) Demokrasi, diyor. Halkın kendisine soralım, diyor. Atatürk milliyetçiliği eğer ırk’a değil irade’ye dayanıyorsa (ki, “Türk olan”dan değil, “Türk’üm diyen”den söz ediyor Atatürk), buna itiraz etmek hayli zor. Üstelik Tibuk şunu diyor: “Kimsenin ayrılacağı falan yok” diyor.

2) Ayrılırlarsa, Türkiye’nin bundan ekonomik bir kaybı olmaz,  Kürtlerin olur, diyor. Gelecek yıl Güneydoğu’daki anti-terör önlemlere (yani, havaya) 152 trilyon TL harcanacak, yatırımlar da bombalanacak, bunun sonu yok, diyor.

3) Ama hepsinden önemlisi, şunu diyor: Bugünkü yöntemlerle bu işi biz kaybederiz, diyor. Silahlı çözüm dışında bişeyler de düşünelim, diyor. Asıl söylediği bu. Yoksa, “Çeksinler gitsinler” lafını, inanın bana, ben doğma büyüme İzmirliyim, İzmir’de halen iki ablam iki abim yaşıyor, eşim de İzmirli, bu lafı İzmir’deki işadamlarının, hem de tahsil terbiye görmüş, aklı başında   işadamlarının pek çoğu söylüyor. İstanbul’daki işadamları ise bunu daha kuvvetli söylüyor. Besim’den tek farkları, aile sohbetlerinde  söylüyorlar, Besim gazeteye söylüyor.

Sebebi de çok basit:

1) İşadamı,  akılcı (rasyonel) düşünmek zorundadır, yoksa iflas eder. Burada da Tibuk milliyetçilik değil, matematik hesap yapıyor.

2) İşadamı, aynen rahmetli Turgut Özal gibi, artık dünyada işlerin milliyetçilikle gitmediğini, burjuva enternasyonalizmiyle gittiğini görmektedir. Eğer daha süslü ve moda bir terim istiyorsanız, öyle söyleyeyim: Globalleşme. (Globalleşmeyi, her Allahın günü, entel gözükmek için beş kere kullanıp da ne demek olduğunu sanıyordunuz?)

3) Belki hepsinden de önemlisi, işadamı, Kürt milliyetçilerini  Ankara’daki devlet adamının tanıdığından çok daha iyi tanımaktadır.

Kürtçe bilmeyen Apo’nun “Ayrılırsak, altı ayda batarız, idare edemeyiz” demeçlerini okuduğu, rahmetli Musa Anter’in “Bingöl, Van, Bitlis benim, İstanbul, İzmir, Bodrum senin. Yok öyle yağma!” diyen yazılarını bildiği için değil. Gene, akılcı düşündüğünden, milliyetçi düşünmediğinden ötürü.   Türkiye’nin düzenine bakınız ki, “liberal” Demokrat Parti, il başkanına sahip çıkacağına, onu Onur Kurulu’na veriyor! Şimdi hırlama ve ısırma sırası, Tibuk’un rakibi olan işadamlarında. Vurun haine!

Bence, Sayın Genelkurmay Başkanı, büyük kapitalist sınıf arkadaşım Besim Tibuk’a suç duyurusunda bulunacağına,  böyle bir düzen adamının neyi niçin söylediğini bir an durup düşünmelidir.

Oysa, Sayın Güreş tam tersini yapıyor. Örneğin, Güneydoğu’da görev sırasında suç işleyecek ordu ve emniyet mensuplarını yargılanmaktan kurtarmaya çalışıyor.

Devlet, devletin kurtulması için her zaman iyi ve akıllı şeyler yapmıyor. Üniversitelerimizin de, herkesin de, kulağına küpe olsun. Yeni yasa çıkmadan bir de ilgilileri bu konuda uyarayım. Çünkü çıktıktan sonra böyle şeyler yazmak mümkün olmayacak.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı