Baskın Oran

Millî Mastürbasyon

Millî takımın İngiltere’deki son üç yenilgisine fevkalade sevindim.

İşin en başından, lafı dolaştırmadan, açık açık söyleyeyim:

Bendeniz, uluslararası maçlarda Türk millî takımlarının yenilmesini istiyorum.

İsterseniz,  bir kez daha ve daha açık biçimde tekrarlayayım:

Artık ben, uluslararası maçlarda Türk millî takımlarının bal gibi yenilmesini, mağlup olmasını istiyorum. Yenmesini, galip gelmesini istemiyorum. Yineliyorum, futbol millî takımımızın İngiltere’deki son üç yenilgisine fevkalade sevindim.

Kalbimin ve beynimin en samimi dileğidir ki, içerdeki spor kulüpleri de galibiyet yüzü göremesinler; birbirleriyle sürekli berabere kalsınlar dursunlar. Eğer elimde böyle bir güç olsaydı, kesinlikle bu sonuçları sağlamak için kullanırdım.

Deli falan değilim; aklım başım son derece yerinde.

Şaka yada espri falan yapmıyorum; aşağıda okuyacaksınız, tamamen ciddiyim.

Eksantrik olmaya falan da çalıştığım yok.

Vatan hainliğimden olmasın?

Tam tersine, bu vatanı kafamı işleterek çok sevdiğim için millî takımların yenilmesini bütün benliğimle arzu ediyorum!

Madde 1: Milli takımın (yada, herhangi bir kulübün) galip gelmesini neden isteyecekmişim? Görmüyor musunuz ki bu memlekette futbol, kimselerden tepki görmeden, kitlelerin afyonu yapıldı? Görmüyor musunuz ki bu afyon, her galibiyet sonucu, dozunu biraz daha artırıyor?

Madde 2: Milli takımın (yada, herhangi bir kulübün) galip gelmesini neden isteyecekmişim? Memlekette ne kadar kıro varsa, ayranı kabarsın, kafaları çeksin, otomobillere doluşsun, yarı bellerine kadar dışarılara sarksın, salyalar akıtarak bağrışsın, sabahlara kadar zart zart klakson bassın, trafiği tıkayıp kafamızı ütülesinler diye mi?

Bu arada ellerindeki şişeleri geçerken elâlemin kapısına, penceresine, kenarda park etmiş arabasına sallasınlar diye mi?

Bu sırada kaçınılmaz olarak kavga çıkarıp adam dövsünler, hatta bıçak sokuversinler diye mi?

Yoksa, yoksa, “millî heyecan”la aşka gelip havaya bikaç elcik kurşun sıksınlar ve o sırada balkonunda bu olayı seyretmek gafletinde bulunan 14 yaşındaki kız çocuğunu kanadı donmuş çulluk gibi avlasınlar diye mi?         Söyleyin, bunlar için mi isteyeceğim millî takımın galip gelmesini? Söyleyin, hangi kelimemde şu kadarcık abartma var?

Madde 3: Günde 20 kişinin trafik kazasından gittiği bir ülkede, bunlara sanayi çarşısı deyimiyle “keyfe keder” diyebilirsiniz. Peki.

Ama, daha tatsız şeyler var.

Galip gelinen her millî maçtan sonra koskoca Türkiye dev bir öforya’ya, bir sevindiriklik dalgasına boğuluyor. İki açıdan buna ifrit oluyorum:

Birincisi, her galibiyetten sonra, kim yenerse yensin, kaçınılmaz olarak hep bir tek bayrak sallanıyor: Türk ırkçı sağının bayrağı. MHP’nin bayrağı. Eğer her galibiyetin kaçınılmaz olarak en çok “ülkücü kardeşlerimiz”e yaradığını görmüyorsanız, siz çok safsınız.

İkincisi ve çok daha önemlisi, bu galibiyetlerin öforyası Türkiye insanında büyük yıkım yaratıyor. Aynen beyaz zehrin sahte ve geçici cennetinin yarattığı gibi.

Önce, medya denilen ve cebini doldurmaktan (ve/veya yurtdışına maça gitmekten) başka bişey düşünmeyen rezalet tarafından “Milli coşku”ları zorla yükseltilmiş, beklentileri alabildiğine pompalanmış zavallı insanlar, bu ülkeyi ve dolayısıyla kendilerini, olduğundan çok daha önemli bir şey sanmaya başlıyor (bu “şey” sözcüğünün yerine, anlamı daha iyi oturan ve bu yazının kelime sayısını artırmayan bir başka sözcük bulabilirsiniz).

Beyaz zehrin sahte cennetinde olduğu gibi.

Ondan sonra da, her ülkede “bileşik kaplar ilkesi” geçerli bulunduğundan ve bir ülke azgelişmiş ise onun kimi yerleri örneğin üniversitesi yada sporu çokgelişmiş olamayacağından, azgelişmiş Türkiye’nin spordaki galibiyetleri de rastlantısal oluyor ve beyaz zehrin sonucundaki kaçınılmaz bitkinliğe sıra geliyor:

O sevindirik yapılmış, o “millî gurur” sarhoşluğuna garkedilmiş kalabalıklar, ilk yenilgide, bu sefer aynı oranlarda hayal kırıklıklarına garkoluyorlar. Genç çocuğun mastürbasyondan sonraki o tatsız pişmanlık hissinden beter…

Ve sonra gelsin, aynı oranda berbat bir kötümserlik. Berbat bir moral bozukluğu. “Bu memleket adam olmaz” hissi. Sinsi bir ezilmişlik ve aşağılık duygusu.

Ve onun kaçınılmaz kafiyesi olarak, ezmek ve yıkmak arzusu.

Paçalardan akan bir kompleksler senfonisi…

Millî takımın yenilmesini ne diye istemeyecekmişim? Ne diye?

Önceki Yazı
Sonraki Yazı