Baskın Oran

Mektup ve Diyet

Hem Avrupa Parlamentosunda, hem de ABD Temsilciler Meclisinde Ermeni tasarılarını püskürttük.

Bu büyük başarının sebebini araştırdığımız zaman, birbirinin içine geçmiş iki şey çıkıyor karşımıza: Son Filistin-İsrail bunalımı nedeniyle ABD’nin gözünde Türkiye’nin bir anda önem kazanması, bir de, bu nedenle Clinton’ın tasarı sahibi Hastert’e yazdığı ısrarlı mektup.

Ortadoğu’da her an bir Filistin-İsrail bunalımı olur mu bilemem. Ama söz konusu önemli mektubun tam metni, OTDÜ Mühendislik Bilimlerinden Profesör Nuri Akkaş’ın bir elektronik mektubu sayesinde ve Şefik (Kahramankaptan) aracılığıyla elime geçti. İkisine de teşekkürü unutmadan, tam çevirisini sunuyorum. (“Çeviri kadın gibidir”, derdi sevgili hocam Profesör Suat Bilge; “sadık olursa güzel olmaz, güzel olursa sadık olmaz”. Önemli sözcüklerin yanına İngilizcesini de koyacağım):

“Sayın Başkan,

“1915-1923 yılları arasında Osmanlı yönetimindeki doğu Anadolu’da meydana gelen trajik olayları konu edinen H. Res. 596 [numaralı karar tasarısı] hakkındaki derin endişemi (deep concern) belirtmek için yazıyorum.

“Her yıl 24 Nisanda, o dönemde masum Ermenilerin uğradığı sürgün ve katliamların yasını tutan Ermeni Anma Gününü kutladım. Ve her yıl, bütün Amerikalıları, bu türden dehşet (horror) olaylarının bir daha yaşanmaması gerektiğini ilana (to recommit themselves) çağırdım.

“Bununla  birlikte, şu anda (at this time), H. Res. 596’nın görüşülmesinin (consideration)  Birleşik Devletler için büyük olumsuz sonuçlar doğuracağından çok endişeliyim.

“Dünyanın bu karışık bölgesinde; Doğu ve Orta Asya’nın getirdiği tehdide karşı koymak, Balkanları istikrara kavuşturmak ve yeni enerji kaynakları üretmek gibi önemli çıkarlarımız bulunmaktadır. Bu nazik zamanda (at this sensitive time] bu karar tasarısının görüşülmesi bu çıkarları olumsuz etkileyecek ve Ermenistan ile Türkiye arasında daha iyi ilişkilerin gelişebilmesi için harcanan çabaları engelleyebilecektir (undermine). Oysa, Tasarıyı sunanların bizatihi amacı, bu ilişkilerin gelişmesidir.

“Gerek Türkiye’nin gerekse Ermenistan’ın bu konuda ne kadar hassas olduğunu (how strongly they feel) tamamen anlıyorum. Eninde sonunda, bu üzücü konu [painful matter] ancak bu iki tarafın geçmişi birlikte incelemeleriyle çözüme ulaşabilecektir.

“Bu Tasarıyı bu zamanda gündeme getirmemenizi sizden büyük hararetle rica ediyorum (I urge you in the strongest terms not to bring this Resolution to the floor at this time).

“Saygılarımla,

“[imza] Bill Clinton”.

* * *

Nasıl buldunuz? Olayları 1915’de bırakmayıp 1923’e kadar uzatarak TBMM dönemini de suçluyor. Ama esas olay orada değil. 3. paragrafta “at this time”, 4. paragrafta “at this sensitive time”, son paragrafta da yine “at this time” geçiyor. Clinton üzerine basa basa Hastert’e 3 kere tekrarlıyor: “Bu işin zamanlamasını kötü yaptın” diyor. “Şu sırada getirmemeliydin” diyor.

Bu konuda daha fazla bir yorum yapmayacağım, çünkü fazla banal kaçmasından ürküyorum. Ama benim düşündüğümün yüz seksen derece aksini düşünenlerin hiçbir banallikten kaçmadıklarını da biliyorum. Çünkü onların derdi Türkiye’nin esenliği değil, kendi içlerini soğutmak. Onlar, Fethiye’de bir Türk genciyle evlenen Ermenistanlı Gayena Taroyan’ın düğün gecesi Asayiş ve Yabancılar Şubesi polisleri tarafından derdest edilip, ertesi sabah sınır dışı edilmesini bile alkışlarlar (Milliyet, 29.10.2000).

Yorum yapmayacağım ama, sadece, gazetelerde çıkan bir haberi hatırlatacağım ki, bu gibilerin körlüklerinin bize nelere patlayacağı bir kere daha ortaya çıksın:

Birleşmiş Milletler oylamasında Türkiye, 92 devletle birlikte, mazlum Filistinlilerin yanında oy kullanınca, ABD Dışişleri Bakanı Albright mektup yazarak “Beni derin düş kırıklığına uğrattınız” dedi. Arkasından, ABD’deki Yahudi lobisinin önemli isimlerinden Tom Neumann inceden inceye tehdit etti: “Bu oy, bizim burada Türkiye yanlısı çaba göstermemizi hiç kolaylaştırmadı” dedi (Milliyet, aynı tarih).

Şu sıralarda bu kadar gaddarca hareket eden bir İsrail’e karşı bu kadar sıradan bir tepki gösterdiğimiz zaman, “Şimdi sırası değil, zamanlamasını iyi yapmalısınız” diyebilmiş bir Amerika bu kadar “cesurcasına” böyle bir diyet ileri sürebiliyorsa, Türk dış politikası ne duruma getirilmek istenmektedir bir düşünün.

Düşünün de, bu Ermeni tasarılarının böyle “savuşturulma”ya devam edilmesinin fiyatını hesaplayın.

Hesaplayın da, bu konudaki acınası politika çizgisini artık bir sorgulayın.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı