Türkiye devletini 94 yıl önce Lozan’da kuran barış antlaşmasını bu yıl Süryani yurttaşlarımıza yaptığımız yeni bir sürprizle kutladık. Lozan Md. 42/3 “… azınlıkların (…) vakıf, din ve hayır kurumlarına her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacaktır (…)” diyor ya, sağlayıverdik kolaylığı:
Mardin’deki Süryani dinsel mekanlarına (mezarlık, kilise, manastır…) el koyduk, Hazine’ye mal ettik, sonra Diyanet’e devrettik. Ama Hanefi Sünni Müslüman Diyanet’e devir azıcık fazla kaçmış olmalı ki bundan vazgeçtik, şimdilik Hazine’ye devretmekle yetindik; ilerisi Allah kerim! (Yeni bişey sayılmaz çünkü Süryani okullarını Tevhid-i Tedrisat’ı gerekçe göstererek 1928’de kapatmıştık, köylü oldukları için “Lozan Md. 40’ın açık hükmünün ihlalidir” diyememişlerdi…)
Şimdilik diyordum, Süryani Birliği Derneğini KHK’yla kapattık, başkanı Yuhanna Aktaş’ı da gözaltına aldık. Herhalde o da FETÖ’cü olduğu içindir! İzmir Diriliş Kilisesi Pastörü A. Brunson’ı gizli tanık ifadesiyle Aralık 2016’dan beri FETÖ’cü diye yatırıyoruz ya, niye olmasın!
Aktaş gözaltından çıkınca şöyle dedi: “Korkarım bir KHK’yla Müslüman yapılacağız” . Ben bu yaşıma geldim, yüreğimi matkap gibi böyle oyan bir laf işitmedim.
(Bir daha netleştirmek için: Uluslararası bir olgu olan devlet 24.07.1923’te Lozan’da kuruldu, ulusal bir olgu olan rejim 29.10.1923’te Ankara’da kuruldu. Karıştırmayalım.)
***
Karıştırmayalım diyorum ama, Lozan konusunda bazılarımızın kafası biraz karışık. Mesela, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan Dışişleri Bakanlığı bürokratları tarafından hazırlanan merasim metnini okuduğu durumlarda (24.07.2017) Lozan’ı övüyor . Ama muhtarlara hitap ederken (29.09.2016) “Tarihte bize ne yaptılar. 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada” diyor .
Polis Akademisinin düzenlediği “Türkiye’nin Yeni Güvenlik Konsepti” konferansında (22.11.2016) şöyle konuşuyor: “Lozan’da da işte o 3 milyon km2’den maalesef bir yerler yine tırmıklandı, 780.000 km2’ye kaldık. Burnumuzun dibindeki yerler bizden alındı. O burnumuzun dibindeki yerler bile bizden alındığında onunla iftihar edenler oldu. ‘Bu sözleşmeden, bu anlaşmadan çok başarıyla çıktık’ diyenler oldu. Nasıl oluyor? Elindekini veriyorsun, hâlâ başarılı çıktık diyorsun” .
***
Yeri gelmişken, daha önce defalarca yazdım ama, Lozan konusunda ortalığa saçılıp duran fevkalade cahilce incileri, yani “Lozan’ın şehir efsaneleri”ni hiç olmazsa özetleyeyim de milli seviyemizi hatırlayalım. Aile terbiyemi korumak için sadece “yanlış” demekle yetineceğim.
1) “Lozan’da sadece Ermeni, Rum ve Musevilere haklar getirilmiştir”.
Yanlış. 143 maddelik Lozan’ın hiçbir yerinde bu üç azınlığın adı hak grubu olarak geçmez. Sadece “Gayrimüslimler” geçer. Uluslararası korumaya sahip tek kesim de budur. Süryaniler de, kitlesel olarak Hıristiyanlığı benimseyen ilk toplumdur.
2) “Lozan’da sadece Gayrimüslimlere haklar getirilmiştir”.
Yanlış. Haklar, Gayrimüslimler dışında daha üç gruba getirilmiştir: a) “Türkçeden başka dil konuşan T.C. vatandaşları” (ör. Kürtler), b) “Bütün T.C. vatandaşları”, c) “Türkiye’de oturan herkes” (ör. yabancılar). 37 ilâ 44. maddeleri okursanız görürsünüz.
3) “1926’da Medeni Kanun çıkınca Gayrimüslimler Lozan’daki bazı haklarından feragat etmişlerdir”.
Yanlış. 8 devletin imzaladığı bir uluslararası barış antlaşmasındaki haklardan feragat hukuken imkansızdır, üstelik antlaşmalar bireyler tarafından değiştirilemez.
4) “Lozan’da ırk, dil, din ölçütlerinden sadece din ölçütü kabul edilmiştir”.
Yanlış. Alevileri azınlık saydırmamak ve dolayısıyla uluslararası korumaya sokmamak için (Rıza Nur’u okuyun; Cilt III, s. 1044) din ölçütü de reddedilmiş, uluslararası koruma altında hak sahibi azınlık olarak sadece Gayrimüslimler kabul edilmiştir.
5) “Lozan Md. 45 mütekabiliyet maddesidir”.
Yanlış. Paralel yükümlülük sahibi iki taraftan biri hak vermekten vazgeçerse öbür taraf onu taklit edemez çünkü mütekabiliyet insan haklarında geçersizdir.
6) “Lozan bir hezimettir”.
Yanlış. Bir kere, her şeyi ak-kara gören zihniyetin bir mahsulüdür. İkincisi, her barış antlaşması bir savaşı bitirir oysa Lozan iki savaşı bitirmiştir: Türklerin yenildiği I. Dünya Savaşı’nı ve Türklerin yendiği Kurtuluş Savaşı’nı. Bu sebeple, Lozan bir uzlaşmadır. Ama zafer yönü çok daha ağır basan bir uzlaşma.
***
Bir de internette uçuşan, daha “modern” (ama daha az cahilce olmayan) efsaneler var:
1) “Lozan 100 yıl için yapıldı, 2023’te kendiliğinden sona erecek”.
Yanlış. Ticaret, savunma, dostluk vs. gibi antlaşmaların aksine, bir savaşı bitiren barış antlaşmalarının “raf ömrü” olmaz.
2) “Lozan’ın gizli maddeleri var”.
Yanlış. “Ulusolcu” kardeşlerimizin incilerinden. En çok, bu esrarengiz maddelerin, bor ve petrol gibi stratejik doğal kaynakların araştırılmasını ve işletilmesini 2023 yılına kadar engellediğinden bahsedilmekte. Oysa Türkiye bütün bu madenleri fî tarihinden beri sürekli olarak aramakta, işletmekte, kullanmakta ve ihraç etmekte.
3) “Musul ve Kerkük, şu veya bu şekilde Irak dışında bir devletin egemenliğine geçerse, o zaman Türkiye’nin ilhak hakkı doğar”.
Yanlış. Bu cehaletin müellifleri, Musul’u ilhak hastası olmanın yanı sıra, muhtemelen Musul-Kerkük’ü Nahcivan’la karıştırmaktalar. Ama Nahcivan konusunda da Türkiye’nin böyle bir hakkı yok (1921 Moskova Antlaşması Md. 3).
4) “ABD, Lozan’ı onamayı reddetti”.
Yanlış. ABD, Lozan Barış Konferansına sadece “gözlemci” sıfatıyla katıldı. Bu nedenle de barış antlaşması metnini onaması veya reddetmesi söz konusu değil.
ABD’nin onamadığı, 1917’den beri kesik olan diplomatik ilişkileri yeniden kurmak isteyen ama onama için gerekli üçte iki çoğunluğu sağlayamayan ikili anlaşma. Ki bu ilişkiler 17.02.1927’de yeni bir anlaşmayla kuruldu.
Lozan kutlu olsun efendim.