Türkiye’de bir zamanlar “Kürt” kelimesi tabu idi. Adamın ağzına biber sürerlerdi. O zamanki acayip deyişle “Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımızın K.Irak’taki akrabaları” 1988’de Saddam’dan kaçarken bize sığındılar da, kulağımızı öyle göstermekten kurtulduk şükür.
Şimdi de “Kürdistan” kelimesinin tabuluğu tarihe karışıyor. Kürdistan kuruluyor. Ama federe, ama bağımsız devlet olarak. Türkiye’nin de bütün hesaplarını artık bu gerçek üzerine yapması gerekiyor.
Baştan ve hemen söyleyip geçeyim: K.Irak’ta böyle bir oluşumun kurulması Türkiye’yi olumsuz etkilemez. Çünkü ne 3 milyonluk Kürdistan saldırıp güneydoğumuzu işgal edebilir, ne de bizim Kürtler o yarı-feodal ülkeye bölgeleriyle birlikte gider katılırlar. (Yalnız, canlarını burunlarından fitil fitil getiren saçmasapan inatlarımızı devam ettirirsek, bu ikinci duruma uzun vadede garanti veremem tabii. Bu konuda 16 ve 17 Temmuz 2003 tarihli Radikal’deki tahlilimi okuyabilirsiniz).
Tam tersine, Kürdistan diye bir oluşum Türkiye’nin ulusal birliği ve dolayısıyla ülkesel bütünlüğü için çok hayırlı olabilir. Çünkü devlet, bizim Kürtlerin bu yeni oluşuma meyletmemesi için onları artık kadife eldivenle tutmaya başlayacak, kimi saçmasapan inatları artık terk edecektir. Bu durumda Kürtlerimiz Türkiye’nin gerçekten gönüllü yurttaşları olacaktır. (Tabii, devlet bunun 180 derece zıddı bir tavır da takınabilir ki, artık Türkiye o kadar da çıldıramaz diye bunu hiç düşünmemeyi tercih ederim).
Üstelik, karalara hapsolmuş böyle bir oluşum, Türkiye’yle çok iyi geçinmek zorunda olacaktır.
Bu nedenlerle, Irak’ta Kürtlerin nasıl bir oluşum kuracakları beni hiç mi hiç telaşlandırmıyor. Ama, Türkiye’nin “dolaylı esenliği”, yani Irak’ın istikrarı açısından çok ilgilendiriyor. Meseleye bu açıdan bakalım.
* * *
K.Iraklı Kürtler, Geçici Konsey’e bir “Federal Irak” tasarısı sundular. Tırnak içine alışımın nedeni, böyle federasyon veya konfederasyon olamayacağından ötürüdür.
Gerçi, Milliyet’in 25 Aralık’ta yayınladığı bu taslaktan mantık ve Türkçe olarak hiç bişey anlaşılmıyor ama, yaklaşık 35 yıllık meslekî tecrübeyle şunları anladım galiba:
1) Irak 2 bölgeye ayrılıyor: Kürt ve Arap. Bu iki etnik grubun dışındakiler (Türkmen, gayrimüslim, vs.) hesaba katılmamış. Hata! Daha acayibi, Arapların çok net biçimde Sünniler ile Şiiler (ki bu ikinciler ülke genelinde yüzde 60) diye ikiye ayrıldıkları hiç düşünülmemiş. Sırf bu, başlıbaşına bir atom bombası.
2) Kürdistan bölgesinde resmî dil Kürtçe. Petrol bu bölgeye dahil edilmiş. Kendi bayrağı, marşı, “parola”sı, ordusu, “Bölge Meclisi” var. Bu Bölge Meclisi istemediği zaman, Birleşik Parlamento’nun yapacağı kanun “Kürdistan”da uygulanmıyor. Savaş-barış, uluslararası antlaşma, anayasa değişikliği gibi durumlarında Bölge Meclisinin dörtte üçü katılmazsa sistem tıkanıyor.
3) Cumhurbaşkanı ile başbakandan biri Arap ise, öteki Kürt olacak. Bu ikisinin nasıl uyum sağlayacakları meçhul. Sünni ile Şii Arapların fil ve balina kadar birbirlerinden farklı oldukları dikkate alınmadığı için, Lübnan modelindeki Meclis Başkanı devreye sokulmamış.
Daha epey şey yazılabilir ama, uğraşmaya değmez. Son maddedeki tehdit, zaten taslağın niyetini anlatmaya yetiyor: “(…) Aksi takdirde Kürdistan bölgesinin halkı kendi kaderini kendisi belirler”.
* * *
Bu durumda Kürtler, ABD’yle iyi ilişkilerine güvenip Irak’ta iktidar olmak istiyorlar. Olacak iş değil:
1) Çünkü Kürtler Irak’ta azınlık (yüzde 24), ve üstelik, işin son tahlilinde, bu işgalde ülkeye ihanet eden tek unsur;
2) Çünkü güvendikleri ABD kendilerini tam dört defa yüzüstü bıraktı (1919, 1961, 1972, 1991) ve son ikisinde de katledilmelerine sebep oldu. Şimdi, Irak’ı parçalamak ABD’ye hiç uymayabilir: Ülkeyi artık hiç kontrol edemez, Kürt içeren diğer üç bölge ülkesini kendine fena düşman eder, Irak’ın güney parçasını İran’a eliyle yaklaştırmış olur ve bu Şii bölümde artık tutunamaz, Irak’ı parçalamış olacağı için de uluslararası planda zor duruma düşer.
3) Çünkü, bu haliyle bu tasarı, üzümü yemekten çok bağcıyı dövmeye yönelik gözüküyor ki, bu, Kürtler için “fazla iyi” bir durum. Unutmamalı: “Mükemmel, iyinin düşmanıdır”.
Yani, bu taslağın gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi yok. ABD 30 Haziran 2004’te “egemenliği devir” ettikten sonra ülkenin artık tam bir kaos içine düşmesi pek mümkün.
Arkasından da, iç savaşın göbeğine. Üstelik bu iç savaş “katmerli” de olabilir: Bir Arap-Kürt savaşı, bir de Kürt-Kürt savaşı. İkincisi hiç uzak olasılık değil. Çünkü “Ulus-Devlet” adı verilen ve temel direği tek bir grubun egemenliği olan devlet türünün böyle alelacele kuruluvermesi, Kürdistan’da Barzani-Talebani boğazlaşması anlamına gelebilir.
Sonuç: Kürdistan diye bir oluşumun kurulması, akıllı bir Türkiye’ye zarar vermez. Ama, K.Iraklı Kürtler gerçeklerden bu kadar uzak, bu kadar uzlaşmaz, bu kadar inadım inat bir tavır takınacaklarsa, başta kendilerine olmak üzere Irak’a ve bölgeye müthiş bir istikrarsızlık getirebilirler. Sadece ondan korkarım.