Baskın Oran

Kardeş Azerbaycan

Kardeş Azerbaycan
Kardeş Azerbaycan

Başbakan Erdoğan ve İlham Aliyev Bakü’de görüştü, Azerilerin gönlü şimdilik alındı.

Her şey hazır, sınırın ve karşılıklı büyükelçiliklerin açılması her an bekleniyor, Başbakan Erdoğan’ın sesi, “Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye Ermenistan’la adım atmayacaktır” diyor. Türkiye şu andaki en acil dış politika olayında her şeyi bir yana bırakıyor, kardeşini rahatlatıyor…

‘Bir millet, iki devlet’

Azerbaycan’ın Türk dış politikası için böylesine önemli olduğunu, bunca yıl Türk dış politikası okutmuş biri olarak siftah duyuyorum. Biz Mülkiye’de öğrenciyken Prof. Armaoğlu rahmetli, Almanca konuşan halkların Almanya ve Avusturya’ya bölünmüş olmasını “Alman düalizmi” (ikileşmesi) diye anlatırdı. Herhalde şimdi de bunu bizim okutmamız gerekiyor çocuklara: “Türk Düalizmi”.

Bu nevzuhur terimin nereden çıktığını bilmiyorum. Ama “Bir millet, üç devlet” lafının nereden çıktığını biliyorum. Bunu, işin içine KKTC’yi de katarak Azerbaycan armağan etti literatüre. İ. Aliyev kararlıydı; Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türklerden “evet”, Rumlardan “hayır” çıkması halinde KKTC’yi tanıma sürecinde ülkesinin ön sırada yer alacağını açıklamıştı.

Gerisini, www.asam.org.tr sitesinden izleyerek hatırlayalım:

2004 Annan Referandumu bildiğimiz gibi sonuçlanınca Azerbaycan açıklama yaptı: “Biz ön sırada derken kastetmişizdir ki, beynelhalk cemaatin [uluslararası toplumun] harekâtını takip edeceğiz demişizdir” dedi.

Beş gün sonra da, yani 29 Nisan 2004’te, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Azerbaycan temsilcileri salonu bırakıp çıktılar. KKTC milletvekillerinin 1964’ten beri ilk kez oturumlara katılmalarını sağlayacak rapor tam oylanırken. Sorulunca, başkanlarının geldiğini, kokteyllerinin olduğunu söylediler.

Arkasından, Başbakan Erdoğan Haziran 2005’te Bakû’yü ziyaret etti. Aliyev KKTC pasaportlarını kabul edeceklerini, KKTC’ye doğrudan uçuşları başlatacaklarını, Azeri şirketlerin KKTC’de büro açacaklarını bildirdi.

Ama Kasım ayı geldiğinde AB’deki Azerbaycan daimi temsilcisi Arif Mamedov Brüksel’i rahatlattı: “Azerbaycan KKTC’ye sadece tek bir ticari uçuş yapmıştır. Kuzey Kıbrıs ile herhangi bir münasebet kurmayacağız. Kıbrıs’tan [Güney’den] bir delegasyonu ağırlamaya hazırız”.

Sürpriz değildi, çünkü Dışişleri Bakan Yardımcısı Araz Azimov daha önceden şöyle demişti: “KKTC ile münasebetlerimiz bizim meseleye insanî bakmamızdan kaynaklanıyor. Sadece bir uçuş yaptık. Bundan bir netice çıkarmak lüzumsuzdur”.

Normal ile anormal

Bütün bunları Azerbaycan’ı kınamak için aktarmıyorum. Normal bir şey yapıyor: Kendi ulusal çıkarını güdüyor. Nitekim, yukarıda anlattığım olayda yani Türkiye’yi ve KKTC’yi Avrupa Konseyi’nde iyot gibi açıkta bırakma durumda da ulusal çıkarını güdüyordu: Eğer KKTC temsilcisi oturuma katılma hakkına kavuşursa, ileride Dağlık Karabağ temsilcisine örnek olabilir korkusu. Uluslararası ilişkilerde normal şeylerdir bunlar.

Normaldir de, şu anda anormal şeyler dönüyor:

1) Azerbaycan ulusal çıkarını güdüyor, Türkiye’nin ise “kardeş muamelesi” yapmasını istiyor.

2) Bir yandan Ermenilerle yıllardır gizli görüşmeler yapıyor, bir yandan da kadın milletvekilleri yollayarak (Milliyet, 14.04.09) ve Türk-İslam Sentezcilerini harekete geçirerek Türkiye’yi Ermenistan’la görüşmekten alıkoymak istiyor.

İkna yetmiyor, cezalandırmaya girişiyor. Doların düştüğü bir sırada devlet petrol şirketi Socar’ın başkanı Rövneg Abdullayev Türkiye’ye satılan doğal gaza 15 Nisan’dan geçerli olmak üzere zam yapılacağını açıklıyor (“Bir millet, iki boru”, Taraf, 26.04.09). Azerbaycan, TC Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1995’te açtığı, görevlileri de Türkiye’den gönderilen Bakû Şehitlik Camii’ni kapatıyor. “Tadilat nedeniyle” diye açıklıyor, TC Bakû Büyükelçiliği (Milliyet, 26.04.09).

3) Azerbaycan’ın Türkiye-Ermenistan görüşmelerini engelleme çabaları Ermeni diasporasının ağır toplarının çabalarıyla bire bir paralel. Görüşmeleri engelleyemeyen Taşnak Partisi de hükümetten çekilmişti.

D. Karabağ’ı Azerbaycan’ın başına kim bela etti?

Hepsinden daha anormal olan da, ulusal çıkarını güden bir Azerbaycan karşısında Türkiye’nin Azerbaycan’dan daha Azerici olmayı sürdürüşü.

Dahası, bizim “kardeş sorunu” diye sahiplendiğimiz D. Karabağ sorununu Azerbaycan’ın başına kimin bela ettiğini düşündünüz mü?

Azerbaycan sınırları içindeki bu bölge, ezici oranda Ermeni nüfusa sahip olmak nedeniyle 24 Temmuz 1923’ten beri özerk statüye sahipti. Ermeniler karışıklık çıkartıyor diye Azerbaycan Ocak 1989’da bu statüyü kaldırarak ateşin üstüne benzin döktü. Arkasından da 1992’de bölgeyi doğrudan cumhurbaşkanlığına bağladı.

Sonra, Yetiş Türkiye.

Azerbaycan neler yapıyor?

Ortalıkta dolaşan ilginç bir “derin dedikodu” var; öğretici olabilir:

Azerbaycan devlet şirketi Socar, dev Rus şirketi Gasprom’la görüşmede. Anlaşma imzalanana kadar Ruslar Türkiye-Ermenistan diyalogunu soğuk tutmak istiyorlar. Azerbaycan da bu anlaşmayı haklı göstermek için kendisine düşeni üstleniyor: “Bir millet iki devlet!”. Dedikodu şöyle devam ediyor: Anlaşma imzalanınca Azerbaycan yumuşayacak…

Dedikodu bitmiyor: ABD bir noktadan sonra bıkıyor, AB’ye dönüyor; kendi derdinle kendin uğraş, enerji konusunda arka durmaz da Rusya’nın doğalgazı kesmesini bir kere daha yaşarsan sen bilirsin diyor. Tabii AB çark ediyor.

Bundan sonrası dedikodu olmaktan çıkıyor galiba: The Guardian gazetesi “Rus şirketi Gasprom’un kontrolü dışındaki gazın Avrupa’ya ulaştırılmasının başlıca rotası” Nabucco Projesi’nin 25 Haziran’da Ankara’da imzalanacağını bildiriyor (Radikal, 12.05.09).

Azerbaycan bu durumda kontrpiyede . Bir tarafta Rusya, diğer tarafta AB. D. Karabağ’ın yanı sıra ikinci bir zor durum.

Ama, Erdoğan var Allahtan. “Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye Ermenistan’la adım atmayacaktır” diyor. Milliyetçilik, her zamanki gibi ağrılara aspirin oluyor. Türkiye milliyetçilerine, Azerbaycan milliyetçilerine.

Ve tabii, Ermeni diasporasındaki şahinlere. Bir vakit bulur da size geçen hafta Fransa’da yapılan bir toplantıda Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını diasporanın ağır topları nasıl panik içinde karşıladı, onu anlatırsam, o zaman gerçekten anlarsınız.

Yaşasın Azerbaycan-Diaspora paralelliği. Ve yaşasın bizdeki “kardeşlik” türküleri.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı