Baskın Oran

Kadife eldiven

Farkındaysanız, bir süredir ABD Türkiye’yi deyim yerindeyse “kadife eldivenle” tutuyor.

Bu eldivenin etkisi son Kuzey Irak harekâtında iyice belli oldu. Amerikan yetkililerinin en sert uyarısı “Elinizi çabuk tutun”dan ileri gitmedi. Eğer Sayın Demirel çıkıp da “Bir yıldan fazla sürmez” demeseydi, neredeyse Amerika’dan aferin alacaktık.

Yalnız bu konuda değil, başka konularda da Amerika iyice yanımızda. PKK’nin askerî bakımdan iyice sıkışmış olması da Amerika’nın eseri. Kendimizi aldatmayalım. Mehmetçik aynı Mehmetçik ama, artık Cobra helikopterli, gece tüfekli, elektronik insan detektörlü Mehmetçik. Batı Avrupa’nın silah ambargosu koymakta yarıştığı bir sırada bu çok farklı bir davranış.

Amerika, Avrupa Birliği konusunda da çok açık taraf tutuyor. Türkiye’yi gümrük birliğine almaları için ciddi biçimde bastırıyor. Hatta, Avrupa Birliği için uğraşıyor. Kendi Truva Atı olarak girelim diye mi? Hayır, daha geniş perspektif içinde Türkiye’yi desteklemeyi uygun gördüğü için.

Bunca enflasyona karşılık İMF’nin güleryüzlü davranmaya devam etmesi, yakın ve orta Asya’dan gelecek petrol boru hatlarının Türkiye’den geçirilmesi olasılığının yüksek olması, hep bunlar ABD’nin Türkiye’yi desteklemesi sonucu ortaya çıkmış durumlar.

Oysa, Soğuk Savaş sonrası dünyada Türkiye’nin önemi azalmıştı.

Amerika bunları neden yapıyor?

Bir defa, Amerika, düşmanını (SSCB) ortadan kaldırdığı bir dönemde kendine düşman “yaratmak” zorunda. İşte Küba. İşte Kuzey Kore. İkisi de kendini kendini ısıtamayan soba. Ama, “sistem dışı” örnekler. İzin verilmemeleri lazım. İslam da böyle. Oklahoma bombası olayında tüm Amerika bunu köktendincilerin, hatta Arapların yaptığını konuştu, sonra utandılar.

Türkiye, köktendinciliğe karşı İslam dünyasında hâlâ bir kale.

İkincisi, Ortadoğu’da eskiden İran’la Irak’ı birbirine oynayabiliyordu. Artık “Çifte Çevreleme” (dual containment) yapıp ikisini birden karşısına almak zorunda. Sırf İsrail’le olacak iş değil. Türkiye de lazım.

Üçüncüsü,  İkinci Dünya Savaşı sonunda George Kennan Foreign Affairs dergisine imzasız bir makale yazmış, SSCB’nin “çevrelenmesi” ve Soğuk Savaş bundan sonra alevlenmişti. ABD Rusya’ya hâlâ yumuşak davranıyor ama, Rusya böyle giderse gene bir “Mister X” çıkacak eninde sonunda. Türkiye bu durumda çok önem kazanacak.

Bir de, Özal’ın 1980 sonrası politikaları Türkiye’yi artık geri dönülmesi zor düşünülür biçimde uluslararası kapitalizme (ve Amerika’ya) bağladı. Türkiye artık çok “güvenilir” bir ülke. “Sisteme karşı ülkeler”e karşı kullanılabilecek bir ülke.

Şu anda Amerika Türkiye’yi müthiş kolluyor. Bir desteğini çekse, çok şeyler olur Türkiye’de. Bir Çekiç Güç’e onun için kimsecikler elleşmeye cesaret edemiyor.

Bu “müthiş kollanma” durumu ileride iyi mi olur, kötü mü, bu başka bir yazının, hatta yazıların konusu.

Ama burada kısacık söyleyip geçmemi isterseniz, en azından şunu söyleyeyim:

Türkiye’yi Amerika’nın bu denli eline bırakan koşulların başında, Türkiye’nin Kürt sorununa kendini bu denli mahkum etmesi geliyor.

Hani, Hoca’ya ne demiş herif:

“Onda bu para, sende de bu ense varken daha çoook şaplak yersin” demiş.

Nasreddin Hoca’dan bu yana güneşin altında yeni bişey yok.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı