Baskın Oran

İsmet Paşa hangi hukuktan mezundu?

Üç yıl önce bir aylığına ABD’deyiz, sabaha karşı yandaki daireden öyle bir müzik patladı ki, yataktan zıpladık. Türk usulü duvara vuruyoruz, duymuyor bile. 911’i aradım, bant şöyle dedi: “İngilizce için 1’e, İspanyolca için 2’e basınız”. Sonra da, İspanyolcası. Yanlış anlaşılmasın; New Mexico gibi yoğun İspanyol kökenli bir güneybatı eyaletinde değiliz. Kuzeydoğuda, Boston yakınlarındayız. Şimdi, Allah aşkına, İspanyol kökenliler böyle bir zihniyetle yönetilen bir memlekette niye sorun çıkarsınlar?

Prof. Kuzu’nun derdi

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu sempatik birisi. Fakat Ankara’da yumurta, İstanbul’da da pabuç yedikten sonra olacak, acayip şeyler söylemeye ve yapmaya başladı. AB İlerleme Raporu’nu canlı yayında çöpe attı ve buna “milli refleks” adını verdi. Arkasından, “Başbakan’ın ‘Başkan’ olması fedakarlıktır, vatanperverliktir. Kürtçe eğitim şeytana uymaktır” dedi (Radikal, 20.11.2012). Erdoğan’ın anadilde eğitim hakkında söylediklerini de şöyle destekledi: “Her türlü özgürlük tamam da, bakın, Amerika bunu bir kez denedi, bir eyaletinde denedi, bir yerde iki sene uyguladı, baktı ki eyalet elden gidiyor, hemen İngilizce eğitimine tekrar döndü” (Radikal, 20.10.2012).

Öyle bir eyalet var: Ehliyet sınavına 8 dilde girilebilen, insanlardan İngilizce olarak sadece yol işaretleri bilmeleri istenen California. Ama cümlenin gerisi “balçık”. Çünkü, iki dilli eğitim (yani anadili İngilizce olmayan öğrencinin eğitime önce kendi/ana dilinde başlayıp İngilizceye onun vasıtasıyla geçiş yapması) daha ABD kurulmamışken, 1619’da Virginia kolonisinde başladı. California’da 18. Yüzyılda Fransisken misyonerler tarafından yayıldı. 50 kadar eyaletin benimsemesi üzerine federal devletin bu yönteme tahsis ettiği para on yılda 7,5 milyon Dolar’dan 150 milyona yükseldi. Fakat üç öğrenciden ikisinin anadilinin İngilizce olduğu California’da 1998’de bir halk oylaması talep edildi. Oy verenlerin yüzde 61’inin isteğiyle, “Teklif 227” adlı öneri, resmî okullarda eğitimin sadece İngilizce olmasını getirdi. Hikaye bu.

Bu ama, Prof. Kuzu, kafasındaki devletçi-milliyetçi zihniyet yüzünden, “Amerika bunu denedi” diyerek olayı devlet kararıymış gibi takdim ediyor. Oysa, kararı alan Amerika değil, o yörede oturan Amerikalılar. Yani, bizdekinin tam tersi. Üstelik, çocuklarının daha kolay iş bulacağını düşündükleri için, bu oylamada anadili İspanyolca olanların bir kısmının da Teklif 227’ye olumlu oy verdiği biliniyor.

Dahası var: Teklif 227 kabul edildi ama, eğer ana-babalar “çocuğun İngilizceyi zaten bildiğini veya özel ihtiyaçları olduğunu veya İngilizceyi başka yöntemlerle daha iyi öğrenebileceğini” beyan ederlerse, “sadece İngilizce” onları bağlamıyor.

Kabukçu Volkan’ın itirazı

Allah selamet versin, fıkracı Kılıçdaroğlu da “Türkiye anadilde eğitime hazır değil” demiş. Ne kadar ilginç: Kemalistler ile AKP’liler, bulsalar, birbirlerini bir kaşık suda boğarlar. Ama tek bir konuyu anlamamakta birleşiyorlar: Kamu yaşamını, farklı vatandaşları da mutlu edecek biçimde düzenlersen ülke bölünmez. Tam tersine, düzenlemezsen bölünür. Diyarbakır uçağı inerken “Kemerlerinizi bağlayınız” bir de Kürtçe anons edilse, böyle bir zihniyetle yönetilen vatan bölünür mü yoksa güçlenir mi?

Onun için, biz bu mutlu çifti başbaşa bırakalım, zaten çok sayıda sevgili okurum hep ciddi şeyler yazdığımdan şikayet ediyor, biraz da onları düşünmek zorundayım. Giritli korsan Molla Arifaki’nin ahfadı, deniz kabukçu Volkan kardeşim Bodrum’dan yazıyor. Sağolsun, insan haklarını savunduğumu söyleyerek beni övüyor, sonra da eleştiriyor:

Artık sıra bana gelmedi mi? Kürt’ü savundun, Ermeni’yi savundun. Senin peşinden ‘Hepimiz Ermeni’ de olduk. Bazen eşcinsellerden bahsettin, senin peşinden hayat kadını da olabiliriz, onların hakkını da savunabiliriz. Ama biz Bodrumluyuz. Balık yer, rakı içeriz. Rakı içmek lüks olmaya başladı, zira 1 litre Yeni Rakı ABD’de 18 dolar, Kos adasında 19 Avro, Bodrum’da markette 65 TL, meyhanede 130 TL. Enişte, bizi savunman için rakılar markette 100 TL mi olmalı? Biz insan değil miyiz? Bundan sonra yeni sloganımız: ‘Hepimiz Meyhaneciyiz!’ 

Hukuk profesörünün bilgisi

Yazıyı bitirirken telefon çaldı. Almanya’dan yayıncı ve yazar Mehmet Bayrak arıyor: “CNN Türk’ü aç, Ahmet Hakan’ın programında bir hukuk profesörü bak neler diyor!” İnternetten bakıyorum, sarı saçlı genç bir hanım heyecanlar içinde: “Anadilde savunma hakkı demokratik bir hak değildir. Ancak yargılama dilini bilmiyorsa tercüman getirtilir”.

Anlayabildiğim kadarıyla, iki şeyi öğrenmiş: “Meramını anlatacak kadar Türkçe bilmiyorsa tercüman öngören Ceza Muhakemeleri Kanunu md. 202; bir de, “Duruşmada kullanılan dili anlamadığı takdirde tercüman öngören AİHS md. 6/3/e. Lozan’ın, Türkçe bilip bilmemeyi katiyen sorgulamaksızın “Türkçeden başka dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü kullanma” hakkı öngören 39/5 maddesini fakültede okutmamışlar hocaları. Katılmacılardan Av. Emin Aktar benim bunu söylediğimi hatırlatınca da, “B. Oran hukukçu değildir” diyor. Tabii ya, İsmet Paşa da Harvard Hukuk mezunuydu (yoksa Oxford muydu?) Sonunda da, iman tazeliyor: “Türk, bir etnisitenin adı değildir! Bir milletin adıdır!” Allah selamet versin, bir de “Herkese tercüman getirtilirse, vergi mükellefinin parası harcanmış olur” diyor da, Kürt sorununa kaç trilyon TL (ve ne kadar kardeş kanı) harcandığına girecek yerimiz kalmadı.

Volkan kardeşim, sen deniz kabuğunu boşver, o işte istikbal yok, gel, profesör ol. Kabuğu da başkaları satsın.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı