Baskın Oran

İşkence yapan polisler neden cezalandırılmalıdır?

Kimimizin ses benzerliği yüzünden “şey’de” yada “iş’te” biçiminde söyledikleri “Her şerde bir hayır vardır” atasözü vardır ya, hani sanki diyalektiğin Müslümancasıdır, işte bu atasözünün doğruluğu bir kere daha kanıtlandı.

Bir rastlantı sonucu, ünlü bir zengin’le isimsiz bir fakir’in, yani Özdemir Sabancı’nın öldürülmesi ile gariban solcu gazetecilerden Metin Göktepe’nin ölü bulunması aynı güne (9 Ocak) isabet etti de ondan.

Birincisinin katillerini polis  eliyle koymuş gibi buldu ama, ikincisinin ölümünü aynı polis “duvardan düşmek” olarak açıkladı da ondan.

Bu memleketteki çifte standart bu sayede en çarpıcı biçimde bir kez daha ortaya çıktı da, ondan.

Bu açıdan, zavallı Özdemir Sabancı ile zavallı Metin Göktepe’nin hunharca katledilmeleri hiç olmazsa bir işe yaramış sayılabilir.

Metin Göktepe’nin katillerinin onu gözaltına alan polisler olduğu konusunda güçlü bir karine var ama, bağımsız mahkemeler bu konuda bir mahkumiyet kararı verene değin polis suçlu ilan edilemez. Dolayısıyla, bu yazıda ileri süreceğim görüşler bu somut olayı ilgilendirmemektedir. Ama, bu ülkede, başta HEP Diyarbakır il başkanı Vedat Aydın olmak üzere sayısız insan gözaltına alındıktan sonra ölü bulunmuştur. Üstelik, 12 Eylül döneminde bile işkenceyle ölüm olaylarının varlığı mecburen kabul edilmiştir. Örneğin, zamanın devlet bakanı İlhan Öztrak, Uluslararası Af Örgütünün varlığını iddia ettiği 60 işkence sonucu ölümden 15’inin doğru olduğunu 16 Mart 1982 tarihli demecinde itiraf etmek zorunda kalmıştır.

Oysa, Devlet ve onun polisi bu olaylarda katilleri nedense ortaya çıkarıp cezalandırmamıştır.

Demek ki, şu soru, on milyon  dolarlıktır: “Devlet niçin böyle yapıyor?”

Yani, Devlet niçin vatandaşları tutup içeri atan, içerde işkenceyle öldüren, sonra da cesedini tutup dışarı atıveren güvenlik görevlilerini cezalandırmıyor?

Niçin onları ısrarla koruyor?

“Devlet de katil; Devlete katiller hakim de, onun için” türünden ucuz kolaycılıklara kaçmayacaksak, polise emir verme mevkiinde olanların suç işleyenleri niçin koruduklarını şöyle düşünmek mümkün:

“Polislik zor meslektir. Polisliğin zorluğu da, toplumsal olaylarda polisin tehlikeye, hatta ölüm riskine atılıvermesi gereken kişi olmasından ileri gelir. Böyle durumlarda bir ölüm olur da biz bunu cezalandırırsak, polisi bir daha ölüme atılmaya zorlayamayız. Ona laf geçiremeyiz”.

Mantık esas olarak budur ve kendi içinde doğrudur da.

Ama, sözkonusu ölüm olayı bir kargaşa yada kendini savunma vb. gibi durumlar sonucu meydana gelmişse doğrudur.

Yoksa, şöyle bir senaryo düşünün ki, polisler görevini yapmakta olan gazeteci çocuğu tutup alıyorlar, “Ulan bilmemne çocuğu, sen geçen gün bizim aleyhimizde neler yazmıştın ha? Düştün mü lan elimize!” deyip işkenceyi biraz fazla kaçırıyorlar, yada düpedüz öldürmek amacıyla işkence ediyorlar ve de öldürüyorlar. İşte, Devlet’in bu polisleri korumasının mantığı falan yoktur ve işte burada biraz durup düşünmek gerekmektedir.

Böyle durumlarda, polise işkence konusunda göz yumanların yada bu yolda düpedüz emir verenlerin (ve daha da ötesi, bu türden insanları mesleğe alanların) bizzat kendi çıkarlarını korumak için şöyle bişeyler düşünmeleri hiç de fena olmayacaktır:

“Bu olaylar ve bu gibiler yüzünden, polisler ile gençler arasına kan davası giriyor ve sonunda günahsız polis arkadaşlarımız öldürülüyor”.

“Bütün polis töhmet altında kalıyor”.

“Polisin inandırıcılığı kalmıyor, kamuoyu gözünde saygınlığı kalmıyor. Sonuçta, toplumsal olayları kontrol etmek güçleşiyor”.

“Bu böyle giderse, kamuoyu baskısı altındaki parlamento sonunda gözaltını zorlaştırıcı vb. yasalar çıkaracak ve biz gerçek suçluları yakalamakta zorlanacağız. Başarısız gözükeceğiz. Sonra, ver elini şark hizmeti!”.

“Bu adamlar bigün ünlü ve dişli birini de işkencede öldürecekler ve işin ucu sonunda gelip bana da dokunacak”.

“Bu ölümlerin intikamını almak isteyecek olanlar bigün beni de biyerde kıstırabilirler”.

“Bu iş böyle devam ederse, köşe yazarları ‘Devlet güçlerini denetlemek için yurt dışından polis mi getirelim?’ diye yazıp bizi rezil edecekler”.

Bunlar, benim ayaküstü aklıma geliverenler. Üstelik, herkes kendi çıkarını benden daha iyi düşünür.

Hayatlarında biraz değişiklik yapıp düşünsünler bakalım. Kimbilir benim sınırlı aklımla düşünemediğim neler bulup çıkaracaklardır…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı