Baskın Oran

Irak’ta iyimser diyalektik senaryolar

ABD Irak’ta seçim düzenledi. Çünkü ülkeden bir an önce çekilmesi lazım. Yoksa Vietnam Sendromunu mumla arayabilir.

Bu “çekilmek” terimi siyasal analiz yapabilmek için son derece yetersiz. “Apartopar kaçmak”, “fıymak”, “cızlamı çekmek” ve “tüymek” daha iyi anlatabilir.

Bir Hegemon Güç ancak bu kadar mağlup olabilirdi. Düşmanımı bile bu kadar düşürmesin, amin; başka yere düşmek evlâdır…

***

Bu olağanüstü durumda birtakım yorumlar yapmaya çalışalım:

Baba Bush’un niye 1991’de Saddam’ı devirmediği büyük merak konusu olmuştu. “Irak’ın toprak bütünlüğünü bozmamak” denmişti. Buna, “rezil olmamak”ı da eklemek gerekirmiş.

National Geographic veya Discovery kanallarını izliyorsanız anlarsınız: Koskoca aslan, bir pençede rahatlıkla itlaf edebilecekken, çok zorunlu kalmadan bir sırtlanla bile çatışmaya girişmiyor. Alacağı en ufak bir yara, cangılda başına büyük dertler açabilir. Akılcılığın en basit kuralını uyguluyor.

Amerikan halkının içini soğutmak, ülkenin duragan ekonomisini füze yap-fırlat (Askerî Keynescilik!) yöntemiyle canlandırmak, olası rakiplerin önünü Ortadoğu petrolüyle kesmek, hazır kimsenin askerî gücü yokken kedinin bacağını ayırıvermek, vb. Oğul Bush bütün bunlar için saldırdı.

Ama bunların ötesinde bir neden daha sırıtıyor: Bir zamanlar tapındığı Jack Daniel’den (ne olduğunu bilmeyen var mı?) kurtulabilmenin yolunu Evanjelik Kilise’ye tapınmak olarak keşfeden bir zat. Dünyayı laboratuar, milyonları denek sayan Neo-con’ların elinde oyuncak. “Tarihte liderin önemi” iddiasını kanıtlama listesinde Hitler’den hemen sonra geliyor… Bu felaketin, başkanlığı ikinci defa kazanması düşünülemezdi. Ama, Amerikan seçmeni bu.

Bush seçilince iki şey yapabilirdi: Biraz akıllanmak; aynı yolda azarak devam etmek. İkinciyi tercih etti ki, şimdi de İran’a saldırmaya hazırlanıyor. Tabii ki işgal haddine düşmemiş; ABD bile İran’dan perişan olmadan çıkamaz; ama füzelerini uzaktan ateşleyip çok katliam yapabilir. Hem dünyanın hem Amerikan halkının daha göreceği çok rezillik var gibi.

***

Elimizden fazla bir şeyin gelmediği durumda bari “pozitif” düşünmeye çalışalım. Bush’un bu hasta politikası Türkiye’ye diyalektik (şer’den hayır) olarak hizmet edebilir:

1) Bu kadar çılgınlığı, ne olursa olsun, Türkiye’nin onaylaması mümkün değil. İncirlik’i ardına kadar açmak, İran’a saldırıda Bush’u desteklemek, Irak’taki politikasını olumlamak; bunları yapmak ne Stratejik OBD Türkiye’nin harcı ve çıkarı, ne de AKP iktidarının.

Diğer yandan, AB içindeki Truva Atları bile çılgınlığın artık bu kadarını desteklemeye biraz zor devam eder. İngiltere bile havlu attı. AB artık bu durumdan bütünüyle korkar hale geldi.

Onun için, Bush’un bu hasta politikası Türkiye’nin AB’ye, AB’nin Türkiye’ye yaklaşmasını hızlandıracak; ikisinin de birbirine ihtiyacı muazzam büyüyor. Eğer akıllansaydı, ikisi arasındaki yakınlaşmayı yavaşlatabilirdi.

2) ABD’nin “tüymek” için yaptırdığı bu seçim, Kürtlerin Kerkük’te kendilerini dizginleyememesinin de katkısıyla, Irak’ı iç savaşa doğru itiyor.

Demokrasi ithal edilebilir ve bunun en tipik örneği Türkiye’dir. Fakat asla ihraç edilemeyeceği ve ihraç çabalarının birer emperyalizm kılıfı olduğu şimdi bir daha görülecek. Irak’ta korkunç insanlık trajedileri yaşayabiliriz. Ama, aranınca, Türkiye’nin iç politikası açısından burada da diyalektik bir sonuç bulmak mümkün:

Türkiye, bir Kürdistan kurulması heyulasıyla ilelebet yaşayamaz. Kürdistan bir biçimde kurulacak ve iyi olacak. Çünkü bu sayede, Türkiye hem korkunun ecele faydası olmadığını anlayabilir, hem de ecel sandığının ecel olmadığını.

Türkiye’nin halletmemekte inatla direndiği kimi belalar var: Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu gibi. Bunlar her adımda Türkiye’nin elini-kolunu zincirliyor, rakiplerini ihya ediyor.

Kürdistan kurulunca, Türkiye bunların en berbatından kurtulabilir. ABD’nin elinden en büyük koz uçar gider. ABD zaten bu yüzden Kürdistan’ı bugüne kadar kurdurmadı; elinde koz tutmak için. Şimdi mecbur oldu, çünkü Irak’ta başka desteği yok; kozu harcıyor.

Daha da güzel bir şey olabilir: Türkiye, ABD’ye artık gerektiği gibi kuşkuyla yaklaşmanın ve bunun için AB karşıt-ağırlığını nihayet kullanmanın yanı sıra; Kürdistan’a meyletmesinden çekinerek, kendi Kürt kökenli yurttaşlarını bağrına basabilir.

Tabii, aklı kullanma açısından, Bush gibi davranmazsa.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı