Baskın Oran

Irak’a uyan kimi Türkçe deyimler ve atasözleri

Bendeniz 1964’te ABD’deyken bir TV programı vardı: “You Were There!”. Yani, şu anda tarihi bizzat yaşıyorsunuz, anlamında. Şu anda tarihin gözlerimiz önünde oluştuğu kesin. Ama şu tarihî anlarda bazı olguları yaratanları, demeçleri verenleri vs. tarihin nasıl yazacağı kesin değil.

Örneğin, 1 Mart gibi bir destandan sonra, AKP hükümetinin kendini nasıl bu denli düşürebildiğini tarih acaba nasıl yazacak?

Ya, Türk askerini “Irak yoluna Niyazi” olmaya ne cesaretle yollamak istediğini? (Niyazi sözcüğü, Özgen Acar’ın buluşudur; Cumhuriyet, 23.9).

Ya, uluslararası piyasada sigara parası sayılmayan 8,5 milyar dolarcığı, Senatör Kennedy’ye bile rüşvet dedirtmecesine, nasıl Irak şartlı kabule tenezzül edebildiğini?

Ya, madem 8,5 milyar dolara yatacaktı, neden 1 Mart’ta evet deyip 26 milyar dolar kapmadığını?

Ya, niye Osmanlı bile savaşa girmek karşılığında Goeben ve Braslau’yu borç değil hibe almışken, savaşa girmek için hibe değil borç aldığını?

Yani, özetle, AKP hükümetinin niye “Asılacaksan, İngiliz sicimiyle asıl”madığını.

* * *

Türkiye’de her şeyin darlığı çekilir, her duruma uygun deyim ve atasözü darlığı çekilmez. “Ne kaa köfte, o kaa ekmek”, “Böyle başa böyle tarak”. Böyle Asker Göndermeciler’e bu hafta içinde iki “sağlam” destek geldi.  Biri, çok satan Milliyet gazetesindeki bir tefrika, diğeri de 17.839 kişiye iletildiğini belirten Emek-Barış-Demokrasi Forumu’nun 21 Eylül 2003 tarihli bültenindeki bir yazı (aydınlanma.net).

Birincisi, 1 Mart’ta hayır demekle Türkiye’nin neler neler kaçırdığını ballandıran, 22.9’da başlamış bir tefrika. Aslında, tam Hürriyet’lik. Gizli belge olduğu halde yayınlanması ve tam da şu sırada “büyük zahmetlerle elde edilmiş” olması çok ilginç; herhalde TÜSİAD şokuna panzehir olabilir diye düşündü büyüklerimiz. Tabii, basına sızdıranların, üzerinde daha önceden oynayıp oynamadıkları da belli değil; böyle çok nazik anlarda bu işin yapıldığı az görülmemiştir çünkü. ABD büyükelçiliği kalkıp itiraz edecek değil ya!

Birinci günkü manşet: “PKK’yı Bitirecek İmzalar Atılmıştı”. Demek, Kürt sorunu içte reform yapmakla değil de, dışta PKK’yı bitirmekle çözülüyor. Peki, ondan sonra çıkacak PKKlar’ı nasıl bitireceksin? Amerika’nın peşinden hangi ülkeye işgal askeri yollayarak? Nasıl ve ne zaman çekileceksin? Çekilince, yine oluşmayacak mı? Oluşursa, yine mi marş marş yapacaksın? Yoksa, çekilmeyip kalacak mıydın? AB tribünlerinden sürekli alkışlar altında…

Kürtler saldırsa ne yapacaktın, temizleyecek miydin? Ya, bir de temizleyemezsen? Ama, şimdi münafıklığın sırası değil. 1 Mart’ta ne fırsat kaçırdığımızı görelim de, şimdi neler kaçırıyor olabileceğimizi anlayalım, ve marş marş Irak topraklarına!

Tefrikanın üçüncü gününü bekleyebilsem kimbilir daha ne malzeme çıkardı ama, ikinci günkü manşet: “K.Irak’daki Bazı Özel Tim Operasyonları Bile TSK’nın İzniyle Olacaktı”. Aman tanrım. Biz ne “bulunmaz hint kumaşı” imişik da bilmiyomuşuk. Bir manşet daha: “D.Akdeniz’deki askerî trafik akışı KKTC’deki Ercan Havaalanının Bilgisinde Yapılacaktı”. Ne olur daha vereyim: “Tomahawk Füzelerinin Görevi Mutlaka Türk Komutana İletilecekti”. Allah bilir, siz bir tane daha istersiniz: “ABD Uçak Gemisinin Türk Karasularına Girişi Türkiye’ye Rapor Edilecekti”. Yetmezse, çekinmeyin, daha neler var…

* * *

İkinci destek belki daha da ilginç, çünkü Asker Göndermeciler’in kimler tarafından desteklendiğini gösteriyor. Bakın, Türkiye’deki Kürt milliyetçiliği, bizim Göndermeci aslanların karşısına çıkanlara nasıl saldırıyor. “Platforum”, “kumpanya” (kampanya), “idda” (iddia), “esama” (esami), “alehtar” (aleyhtar) diyerek ve -de/-da/-ki yanlışlarını leblebi gibi serpiştirerek yazılmış, üstelik Marksist jargonla “kenarlarına su işlenmiş” inanılmaz bir Türkçe’den nispeten anlaşılabilir iki paragraf sunayım

“Ülkede Irak işgaliyle başlayan savaş karşıtlığının ulusal-burjuva içeriğinin,orta sınıf hümanizmasına taşınmasında ifadesini bulan bu politik çizgi dayatmasının, hakim sınıf kutbunda, Kürt sorununu aşma (bertaraf) çabası ile doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir.”

“Türkiye’de savaş karşıtlığının genellenmesi, bırakalım Türkiye’nin Irak’ın komşusu olmasını ve Irak’ın istilasında doğrudan ve aktif rol almış olmasını, Kürt sorunu nedeniyle bile gerici bir anlam taşır. Bölgemizdeki savaşın, içimizdeki Kürt savaşının bir parçası olarak sürmekte olması ve bu durumun bizim politik-toplumsal hayatımızda öncelik taşıyor olması, bu genellemenin amaçlarını da kendiliğinden ortaya çıkartıyor: Gericilik!.

Eh, inanılmaz koşullarda Irak bataklığına asker yollayabilmek için kendini paralayan Asker Göndermeciler’e ancak böyle destek uygun düşerdi. Afiyetler olsun. Ne diyor yukarıdaki deyimin devamı, “…Basılacaksan, adamıyla basıl”. Hatta, güzel Türkçem benim, deyim sıkıntısı mı var, “Deve” ve “diken”le ilgili bir tane daha vardı, nasıldı unuttum.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı