Baskın Oran

Eyvah, yetkililerimiz önlem alıyor !

Delicesine özlediğim, o cânım Aziz Abi’mi gel de hatırlama!

“Yetkililer bir konunun ‘üzerinde duruyoruz’ dediler mi yanmışındır; hele hele  bir de ‘üzerinde ehemmiyetle duruyoruz’ diye demeç verdiler mi, arkana hiç bakmadan kaç!”

anlamına gelen enfes bir öyküsü vardı, çocukluğumda okuduğum.

Benim de şimdi, “Yetkililerimiz falanca soruna önlem alıyor” dediler mi ödlerim kopuyor.

Bakın, örnek vereyim. Birinci örnek yurtiçindeki en güncel sorunumuzdan, ikinci örnek de yurtdışındaki yine en güncel sorunumuzdan olsun!

Türban konusu:

Yurtiçindeki en önemli sorunumuz, başka ne olabilir, tabii ki sıkmabaş sorunu!

Yada,  Doğramacı’nın YÖK başkanı olduğu sırada bu sorunu başından atmak amacıyla “Bu başörtüsü değildir, türbandır, takılabilir” diye fetva verip dilimize sardırdığı o zavallının zavallısı  deyimle, türban!

Tam, İslamcı hareket tıkanmışken, yetkililerimiz önlem aldı:

Yetkililerimizin, en başta da İstanbul Üniversitesi Sayın Rektörünün aldığı önlem: Sıkmabaşları üniversiteye sokmamak!

Bakın, bu konuda çok fazla yazılıyor, ne kendimi sıkayım ne de sizi. Çok kestirme ve kesin konuşacağım:

Eğer ben İslamcı olsaydım, yemez içmez, yatmaz kalkmaz, bu Rektör ve benzeri kafadakilerin ömrünün uzun olmasına hatim indirirdim! İnancınız varsa: Vallahi de billahi de ciddi söylüyorum. İnancınız yoksa: Anam avradım olsun ki ciddi söylüyorum!

Çünkü   bu zavallı sıkmabaşların (zavallı diyorum, çünkü kendini böyle özgürsüzleştiren, böyle ikinci sınıf vatandaş haline getirenlere eklenebilecek en hafif sıfat budur), üniversiteye girmelerine aldırış edilmeseydi, RP’nin kapatılmasından sonra fena halde inişe geçen ve artık birbirine düşen İslamcı hareket iyice tıkanacaktı.

Oysa, bu sayede bir yaşam öpücüğü buldu. Hem de ne enerji verici bir öpücük, biliyor musunuz…

Haa, arkasından da devlet dairelerine girer, sonra da devleti ellerine geçirirlermiş…

Devlet dairelerine bal gibi sokmayabilirsin kardeşim. İki bakımdan sokmayabilirsin:

Birincisi, felsefî nedenle sokmayabilirsin: Devlet, maaşını vererek çalıştırdığı memurunun, çağdaş cumhuriyet ilkelerine göre davranmasını istemek hakkına sahiptir.

İkincisi, pratik nedenle sokmayabilirsin: Bunların devlet dairesinde çalışanlarının sayısı parmakla sayılır. Bir ihtar verirsin, arkasından bir tekdir, ondan sonra da… kafiyeli bir kelime daha.

Ama, hem üniversite yüz çiçeğin açması gereken yer olduğu için engel olmamalısın, hem de binlercesine engel olmak astarı yüzünden pahalı olduğu için istesen de engel olamazsın.

Onun için, aman sevgili yetkililerimiz, ne olur önlem falan almayın, ülkenin canına okuyorsunuz.

Hani, devletin soyulması sonucunu doğuran, piyasa ekonomisine karışmamak gibi bir ilkeniz var ya, ne olur o ilkeyi buraya da uygulayıverin, bütün dileğimiz bundan ibaret!

Ermeni Tasarıları Konusu:

Yurtdışındaki en önemli konumuz, ödümüzü koparmak için Batılı dostlarımızın periyodik olarak “gösterip-çektikleri” Ermeni tasarıları filmi.

Sen kalk, bu işi yıllardır durdurmuş olan, temelinden kökünden sökmek için de bir tek sınır kapısının açılmasını bekleyen Ter Petrosyan fırsatını harca, yerine Taşnak’ın gelmesine yol aç! Ne olacaktı ya?

Şimdi de yetkililerimiz, daha doğrusu İçişleri Bakanlığımızın sayın yetkilileri, yurtdışındaki bu “göster-çek” olayına enfes bir katkıda bulunmaktalar:

İstanbul’da Ermeni vatandaşlarımızın 15-20 Mayıs tarihlerinde yapması gereken Patrik seçimini yaptırmadılar.

Lozan Barış Antlaşmasının 37, 38/2 ve özellikle de gayrı Müslimlerin her türlü sosyal, eğitsel ve dinsel kurumları “kurmak, yönetmek ve denetlemek” hakkından söz eden 40. maddesini ihlal etme pahasına!

Eğer ben yurtdışında ASALA’cı olsaydım, yemez içmez, yatmaz kalkmaz, TC İçişleri Bakanlığının bu yetkililerinin ve benzeri kafadakilerin ömrünün uzun olması için İsa’ya ve Meryem’e günde bin kere haç çıkarırdım!

Gerekçeleri şuymuş: “Bakanlar Kurulu 1961 kararnamesinde değişiklik yapacağı için bir süre beklenmelidir”.

Bakanlığa bakınız! “Kararname değişikliği” bahanesiyle Patrik seçimini engellemeyi tam da yurtdışında Ermeni tasarıları konusunun azdırıldığı zamana rastlattılar! Pes be kardeşim, ne zamanlamaymış bu!

Eğer bu bir rastlantı değil de, bir önlem ise… Yurtdışındaki Ermeni tasarılarına karşı önlem diye düşünülmüş ise…

Eğer böyleyse azizim, iki kere pes, üç kere pes, bin kerre pes. Ben bu Bakanlıktan korktum.

Sevgili İçişleri Bakanlığı yetkilileri! Türkiye’nin dış itibarının canına okuyorsunuz! Ne olur, ne olur, önlem almayın.

Fıkradaki gibi, bırakın, dağınık kalsın…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı