Nisan 99’da verdiğim haber gerçekleşti. Bugünkü (6 Ekim) Sabah’a (s.26) göre, Iğdır’ın Melikli köyü civarında “24 Nisan 1915 tarihinden itibaren Kars ve Erzurum yöresinde bulunan Türkleri vahşice öldürerek katliam yapan Ermenilerin bu vahşetini simgeleyen ilk büyük anıt” törenle açıldı.
Anıt, 42 metre boyunda 5 tane kılıçtan oluşuyor…
Bu kılıçlar Türkleri kesen Ermeni kılıçları ise, bir Türk anıtında işleri nedir? Yok, Ermenileri korkutmak için yapılmış Türk kılıçları ise, “Türkler Ermenileri kesti” diyenleri haklı çıkarmak için mi düşünülmüştür?
Bu biçimi planlayanlar, bu anıta kılıç dikerek, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi dolaştırılan Ermeni sorununa tüy dikmişlerdir. (Tüy dikmek, binalarin içinde tuvalet olmadığı dönemde Avrupalı aristokratların çıkıp dışarıda hâcet görmeleri ve sabah sertleştiğinde kolayca tutulup atılsın diye “eserleri” üzerine sıcağı sıcağına bir tüy iliştirmelerinden gelen bir deyimdir).
Benim öğrencilerimle ilişkilerim mezuniyetle bitmez. Bunlardan birinin yurt dışına giderken benden istediği, konuyla ilgili bir notu aşağıya çok özetle alıyorum.
* * *
Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu (Oİ) içindeki milletlerin, Türkler dahil, devlete en sadık olanıydı. Bu nedenle, “Millet-i Sadıka” diye anılırlardı.
Bir yandan milliyetçilik fikirlerinin Oİ’ye girmesi, bir yandan İngiliz-Fransız-Rus tahrikleri, bir yandan vergilerdeki büyük artış, bir yandan da Kürt aşiretlerinin tacizi sonucu, imparatorluk içinde ne kadar millet varsa hepsinin ayaklandığı bir dönemde Ermeni milliyetçileri Avrupa’nın dikkatini çekmek için teröre başladılar. II. Abdülhamit’in Kürtlerden kurduğu Hamidiye Alayları 19. yüzyıl sonundaki bu isyanları kanlı biçimde bastırdılar. Avrupa’nın ilk tepki gösterdiği Ermeni olayları budur.
- Dünya Savaşı başlayınca, doğu cephesinde kimi Ermeniler Rus ordularına yardım etmesinler diye (ki ediyorlardı) Suriye’ye doğru tehcir edildiler (=hicret, göç ettirilme). Olanlar, bu tehcir sırasında oldu, çünkü yükte hafif pahada ağır eşyalarını yanlarına alarak yaya giden bu insanlar, bölge halkı tarafından yağmalandı ve büyük sayılarda öldürüldü. Bu sayılar, Türk yazarlarının kabul ettiği 400.000’den, Avrupalı ve Ermeni yazarların ileri sürdüğü 1,5 milyona kadar değişir. Ama gerçeğin ilk rakam dolaylarında olması daha olasıdır, çünkü bütün Oİ’deki Ermenilerin sayısı 1,5 milyon kadardı. Batılıların asıl sözünü ettiği 1915 olayı budur.
Bununla birlikte, sorun, sayıdan çok, burada bir soykırım’ın (=bir grubun bilerek ve sistemli biçimde yok edilmesi) olup olmadığından kaynaklanır. Kimi Batılı ve Ermeni yazarlar böyle bir emrin İttihat-Terakki tarafından verildiğini ileri sürerler. Türk yazarlar ise böyle bir emrin bulunmadığını, bulunsaydı, 1919-22’de bütün devlet arşivlerine egemen İngilizlerin bunu bulup çıkarmış olacağını, ayrıca, artık Türkiye’de (TC) devlet arşivlerinin açıldığını, isteyenin inceleyip, yok edilen evrak varsa saptayabileceğini söylemektedirler.
Bugün, TC dışındaki egemen eğilim, Ermenilerin soykırıma uğradığı yönündedir. Bu eğilimin ardında, 1980’lerden sonra insan hakları konusunun büyük önem kazanması, büyük Batılı devletlerin TC’yi sıkıştırmaları için bu konunun çok kolay bir konu olması, bir de, TC’nin şimdiye kadarki tutumu yatmaktadır: “Ne soykırımı? Tam tersine, Ermeniler Türkleri öldürdü”. Bu tutumun ardında da, Ermeni olayları bir kez kabul edilirse arkasından tazminat ve toprak isteklerinin gelebileceği endişesi bulunsa gerek.
TC’yi yurt dışında nasıl savunabilirsiniz?
1) Ermeniler trenle tehcir edilebilselerdi, bu olmazdı. Ama savaş koşullarında bu mümkün olmamıştır.
2) Oİ’deki Ermenilerin hepsi değil, yalnızca doğudakiler ve bunların da Gregoryen olanları (Ortodoks Rusya’ya yakın olanlar) tehcir edilmiştir.
3) 1915 olayları esas olarak bir “mukatele”dir (=karşılıklı öldürüşme). Ama her zaman olduğu gibi azınlık, çoğunluktan fazla zarar görmüştür.
4) İttihat-Terakki’nin emir verdiği kanıtlanana kadar soykırıma hükmedilemez.
5) Dünyadaki Ermeniler bir yurt istiyorlarsa, bugün artık Ermenistan Cumhuriyeti altında bağımsız ve demokratik bir devlet vardır.
6) Eğer tarihsel geçmişteki toprak haksızlıkları bugün tamir edilecekse, dünyada sınırları değişmeyecek pek az ülke kalacaktır.
Sorunun kökünden halledilmesi için ise şunlar şart:
Birincisi, Ermenistan Cumhuriyetiyle dost olmak. Bu fırsat, Ter Petrosyan yönetimi sırasında kaçırılmıştır ve kim bilir bir daha ne zaman gelir. Petrosyan Ermenistan’daki PKK faaliyetini durdurmuş, Taşnak Partisi yöneticilerini uyuşturucudan tutuklatmış, anayasadaki soykırım maddesini kaldırtmış, Ermeni diyasporasını teker teker dolaşarak susturmuştu. Bütün bunları da, askerî bakımdan Rusya’ya, ekonomik bakımdan da İran’a muhtaç olmamak için TC’yle arasında bir sınır kapısı açılması için yapmıştı.
İkincisi, Türkiye’deki Ermeni yurttaşları mutlu tutmak. Daha 1993’te M. Eğitim Bakanlığı bu efendi insanların kendi dillerindeki eğitim hakkını (Lozan md. 40) kaldırmak istedi, durmadan “PKK Ermeni dölüdür” diye hakaret ediyoruz, hâlâ da 1936 Beyannamesi denilen ibret-i âlemlik hukuk rezaleti sürüp gidiyor: Bu tarihten sonra Ermeni vakıflarınca satın alınmış mallara, hiçbir haklı sebep olmaksızın, resmen el konulmakta!