Baskın Oran

Ermeni Sorunu konferansı ve İlber Hoca(-lar)

Konferansı iptal ettirmekle, Türkiye, bir kez daha kendi ayağına kurşun sıktı. Gözüktüğünden çok daha demokratik olduğu izlenimini verme fırsatını kaçırdı. Şimdi; yapılamaması, yapılmasından daha büyük gürültü kopartacak. Türkiye düşmanları bayram ediyor.

Sebep olanlar UTANSIN. 80 yıldır tek taraflı dinlerken susup, alternatif görüş çıkınca “Tek taraflı ele alınıyor” diyenler UTANSIN. Üniversite özerkliğini rezil edenler UTANSIN. 24 Salı sabahı yazdığım aşağıdaki yazıyı, hiç değiştirmeden, tam da Tehcir “Kanun-ı Muvakkat”ının çıktığı bu 27 Mayıs günü, bu utanması gereken “milliyetçilerimiz”e ithaf ediyorum.

– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Benden bir yıl sonra mezun Mülkiyeli kardeşim Prof. İlber Ortaylı, Prof. Halil İnalcık-sonrası kuşağının belki de en önemli tarihçisidir. Uluslararası planda saygı gören nadir Türkiyelilerdendir. Üstelik, fildişi kulesinde kazık gibi oturup kalan cinsinden değil; sözü-sohbeti çok hoş cinsinden, geniş kültürlü bir tarihçidir.

Seksen yıldır bu ülkede Ermeni konusunda resmî görüşten başka birşey duyulmadı. Seksen yıldır, biraz farklı düşüneyim diyen “hain” oldu. Yıllardır, TV’lerden üniversitelere ve ilkokullara kadar kronolojik sırayla: 1) “Ermeni meselesi mi, o da neymiş?”; 2) “Onlar bizi öldürdü, biz onları öldürmedik, ölenler de salgınlardan öldü”; 3) “Katliam olduysa bile, karşılıklı oldu”; 4) “Bu konuyu tarihçilere bırakalım” dendi. Hâlâ bile deniyor.

Bilimadamı, kendi alanının her konusunu bilemez. Önemli olan, çalışmadığı alanda konuşmamaktır. İlber Hoca, konuşmayı çok sevdiği halde, bu nadir görülen basireti gösterdi. Hep sustu. Bu konuya karışmadı.

***

Tabu; ağzını açan “hain” ilan edildiği için, kimsenin konuşamadığı konudur. Şimdi TV’lerde her Allahın günü bir Ermeni tartışması var. “Son Tabu” da sizlere ömür.

Bu işler böyledir işte. Gider gider, bitiverir. Boğaziçi-Bilgi-Sabancı üniversitelerinin 25-27 Mayıs’ta ortaklaşa düzenlediği “İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri” konferansına yerleşkesinde izin verdi diye Boğaziçi Rektörü Prof. Ayşe Soysal’a hain diyenleri kimse hatırlamayacak, Hoca saygıyla hatırlanacak. Siz Sokrates’i mi hatırlıyorsunuz, onu idam edenleri mi?

Birgün şöyle diyeceğiz: “Yahu, bizim bir zamanlar bir son tabumuz vardı; neydi ooo?”.

***

İlber Hoca bu noktada Ermeni konusuna birdenbire girdi. “Davet edilenler hep belli bir takımın isimleri. Meseleler böyle çok sağlıklı tartışılmaz” dedi (Hürriyet, 23.05.2005). Oysa, yirmi beş yıldır sadece resmî görüş sempozyumları yapılırken, bunu söylemek hiç aklına gelmemişti.

Üstelik bu giriş, bir tür, cami duvarına hamle etmeyle karışık oldu: “Hukuksal problemleri herhalde İngiliz filologu Murat Belge tartışacak” dedi. Filolog dediği, şunca yıldır siyaset bilimi ve sosyoloji üzerine hepsi de özgün 20 kadar kitap yayınlamış Prof. Murat Belge idi.

Bu çok önemli değil ve üstelik beni değil Murat’ı ilgilendirir; o da ilgilendi zaten. Önemli olan şu ki, hukuk sorunlarının filolog tarafından tartışılamayacağını söyleyen bir tarihçinin hukuk konusunda fazla iddialı konuşmayan bir kişi olması gerekirdi.

Herbokolog”” birinden canlı örnek vereyim. Bu arkadaş Mülkiye’de bir yeterlik sınavı jürisinde “Lozan’da sadece Ermeniler, Rumlar, Museviler azınlık sayılmıştır” diye bir fikir serdetti. Sınavdan sonra, bunun yanlış olduğunu kendisine söyledim.

Olabilir; başta ben, hepimiz ne yanlışlar yapıyoruz. Ama, düzelttikleri zaman tekrarlamıyoruz. Bu arkadaş aynı yanlışı başka bir jüride daha yineledi. Bunun üzerine, kendisini usulca bir kenara çekip Lozan’da bütün gayrimüslimlerin azınlık sayıldığını tekrar söyledim. Yazdıklarımın künyesini de verdim.

Ne hikmetse, aynı şeyi bir de Belçika büyükelçiliğinde 2 Aralık 2004 gecesi verilen yemekte yaptı. Herkes AB reformları konusunda fikrini söylüyordu; sıra kendisine gelince aynı fahiş hukuk hatasını tekrarlayınca, hiç istemezdim ama, konuk dışişleri bakanının Türkiye hakkında yanlış bilgi edinmemesi için işin doğrusunu dobra dobra belirtmek gibi tatsız bir zorunluluk karşısında kaldım.

***

25-27 Mayıs konferansının belli bir takımın toplantısı olduğu hususunda İlber haklı. Ama, son birkaç yıldır gittikçe hızlanan bir biçimde karşı takıma, “devlet takımı”na transfer olan tarihçi İlber Ortaylı’nın söyleyeceği birşey değildi bu.

Tekrar ediyorum:  İlber Ortaylı, Halil İnalcık-sonrası kuşağının belki de en önemli tarihçisi. Böyle birisinden, olaya devlet açısından değil tarih açısından bakması ve şöyle demesi beklenirdi:

Bunların hepsi aynı takımdan. Şu âna kadarkiler gibi. Bu konferansta karşıt fikir ortaya konacağı için artık tek kale bitecek. Nihayet maç görebileceğiz”.

İşte o zaman, büyük olasılıkla, herkes İlber’den bahsederken “belki de” demeksizin bahsedecekti. Dur bakalım, tarih nasılsa gösterecek.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı