Baskın Oran

‘Erdoğan hukuk içine girmeye zorlanmalı’

Erdoğan hukuk içine girmeye zorlanmalı

Erdoğan hukuk içine girmeye zorlanmalı

Şu sıralar Türkiye’nin gündemi fazlasıyla yüklü olduğu için Hürriyet’e saldırı vandalizminin üzerine muhalefet yeterince gitmedi. Bu durum, siyaseten ve hukuken büyük hatadır.

Çünkü Erdoğan, ortalığı boş bulması ve karşısındakileri dağınık görmesi oranında sertleşmekte ve Türkiye’yi felakete götürmektedir. Eğer normal bir rejime kavuşmak istiyorsak, Erdoğan’ın bütün hukuksuzluklarının üzerine bir bir gidilmelidir.

Bu olay özellikle bu açıdan önemlidir. AKP’nin Aşil Topuğu’dur. HDP’yi kapatmak için uğraşan Erdoğan’ın yumuşak karnıdır.

Siyaseten durum

1 Erdoğan, ciddi muhalefetle karşılaştığı oranda gerilemektedir. Nitekim Cizre yasağı; HDP heyetinin şehre doğru ısrarlı yürüyüşü, özgür medya eleştirilerinin sertleşmesi ve ABD ile Avrupa Konseyi eleştirilerinin yoğunlaşması sayesinde kaldırılmıştır.

2 Hürriyet saldırıları, Erdoğan’ın hukuksuzluklarının zirvesidir. Erdoğan’ın prenslerinden olan, AKP Gençlik Kolları Genel Başkanı ve milletvekili Abdürrahim Boynukalın bu saldırıda “başkomutanlık” yapmıştır.(1)

Ülkücüler ve Alperenler, bu menfur saldırı olaylarına katılmadıklarını, bunları kınadıklarını ilan etmişlerdir.(2) Kamuoyunun ve medyanın da üzerinde birleştiği gibi, bu vandalizm, saldırılarda Bozkurt işareti yapan “Osmanlı Ocakları”nın marifetidir.

3 Tepkiler üzerine, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem 11 Eylül 2015’te şu açıklamayı yapmak zorunda kalmıştır: “Osmanlı Ocakları ile uzaktan yakından bir ilgimiz yok. Birileri bir araya gelmiş, Osmanlı Ocakları diye kendilerine bir isim takmışlar, bunların bizim partimizle en ufak bir duygusal ve resmi bağı yoktur. Bizimle ilgili göstermek kasıt taşıyor. Türkiye’nin en büyük gençlik teşkilatlarından bir tanesi Ak Parti Gençlik Kolları’dır. Onun dışında da birtakım, bizimle paralel hareket eden STK’ler var, sivil toplum örgütleri, gençlerimiz, kadın teşkilatlarımız var, ama Osmanlı Ocakları ile böyle bir bağlantımız yoktur.”

4 Oysa Osmanlı Ocakları’nın AKP’yle ilişkisi kamuoyunun malumudur: Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı İ. Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’e ait olduğu bilinen Beyaz TV’de yayımlanan, videosu Kasım 2014’te YouTube’a yüklenen bir programda sunucu Tahir Sarıkaya, Osmanlı Ocakları’nı AKP gençliğinin kurduğunu söylemiştir: “AK Parti gençliği Osmanlı Ocakları’nı kuruyor. Yanlış duymadık. Osmanlı hoşgörüsü yeniden inşa ediliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle kurulan Osmanlı Ocakları bir basın açıklaması yaptı. Osmanlı Ocakları’nın hedefi, dindar ve ilim sahibi gençler yetiştirmek… 2009 yılında kurulan Osmanlı Ocakları Derneği yaptığı basın açıklamasıyla başkanlık sistemine de vurgu yaptı.”(3)

5 Osmanlı Ocakları’nın saldırganlıkla ilişkisi de kamuoyunun malumudur: Osmanlı Ocakları Genel Başkanı Kadir Canpolat, Papa 16. Benedictus’un 30 Kasım 2006 tarihli Türkiye ziyareti öncesi ‘silahlı eylem’ yapacakları gerekçesiyle gözaltına alınan altı kişiden biridir. 6 Nisan 2015’te Osmanlı Ocakları Isparta şubesinin açılışında “Biz Recep Tayyip Erdoğan’ın askerleriyiz” ve “Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Osmanlı Ocaklarını ona borçluyuz. O olmasaydı, şimdi bizler olmazdık” demiştir.(4) Osmanlı Ocakları’nın resmi sitesinde “Recep Tayyip Erdoğan namusumuzdur”( 5) diye ilan etmiştir.

7 Haziran seçimlerinde AKP’den İstanbul milletvekili adayı olup seçilemeyen Osmanlı Ocakları’nın İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Furkan Gök, 32 gencin öldüğü Suruç faciası üzerine Temmuz 2015’te Twitter’da “Canlı bombaya rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum”(6) diye yazmıştır. Şu anda yine Twitter’dan “Avrupa Birliği, zamanın en büyük kerhanesidir” ve “Türkiye’de sol din düşmanıdır” (7) gibi paylaşımlar yapmaya devam etmektedir.

Hukuken durum

Anayasa açısından: Md. 68/2’de siyasi partileri“demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” ilan eden Anayasa, Md. 68/4’te şöyle demektedir: “Siyasi partilerin… Eylemleri, … İnsan haklarına… ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz; … suç işlenmesini teşvik edemez.”

Oysa adı geçen gençlik kolları başkanı ve milletvekili, temel demokratik özgürlük olan basın özgürlüğünü iki gün üst üste kaba kuvvetle susturmaya girişmiştir ve AKP hükümetinin polisi bu suça iki durumda da engel olmamıştır. Göstermelik olarak sabah gözaltına alınan birkaç kişi öğlen serbest bırakılmıştır.

Anayasa Md. 68/4’teki fiillerin işlenmesi durumunda parti kapatılması, zamanında Kürt haklarını savunan partilerin kapatılması açısından çok istismar edildiği için, artık Md. 69/6’da çok sıkı kayıtlara bağlanmıştır. Maddeye göre, kapatma için, partinin “bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin” tespiti gerekmektedir.

Bununla birlikte, Md. 69/6“odak haline gelme”yi şöyle tanımlamaktadır: “… Bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin… büyük kongre veya genel başkan veya yönetim organları[nca]… zımnen veya açıkça benimsendiği… takdirde… söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.”

Gençlik kolları genel başkanı ve milletvekili saldırıdan sonraki Kongre’de divan üyesi seçildiğine göre, Hürriyet saldırılarını AKP zımnen benimsemiş bulunmaktadır.

Siyasi Partiler Kanunu açısından: Md. 78/a“Demokratik devlet düzeninin korunması ile ilgili yasaklar” üzerine şöyle demektedir: “[Siyasi partiler]… temel hak ve hürriyetleri yok etmek… amacını güdemezler veya bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar, başkalarını bu yolda tahrik ve teşvik edemezler.”

Sonuç

Anayasa ve yasanın bu amir hükümleri karşısında AKP yönetimi adı geçen gençlik kolları genel başkanı ve milletvekilini en azından disipline vermeli idi. Tam tersine, kendisini büyük parti kongresine divan üyesi seçerek açıkça ödüllendirmiştir.(8)

Böylece AKP; anayasa 68/4’ü, anayasa 69/6’yı ve Siyasi Partiler Kanunu 78/a’yı açıkça ihlal etmiştir.

Özgür medya ve muhalefet partileri bu açık ihlallerin üzerine sonuna kadar gitmelidir. Bunu, HDP’yi kapatmak isteyen AKP’nin kapatılması için değil ama Erdoğan’ın artık hukuk içine dönmeye mecbur edilmesi için yapmalıdır. Başlatılacak herhangi bir hukuk sürecinde, saldırılara uğrayan Hürriyet gazetesinin müdahil veya amicuscuriae (*) olarak katılması sağlanmalıdır.

* Roma hukukundan gelen ve “mahkemenin dostu” olarak çevrilebilecek bu kavram, bir davaya taraf olmayan ve taraflardan biri tarafından bilgisine başvurulmuş bulunmayan kişi demektir. Bu kişi, hükmün yalnızca tarafların ileri sürdükleriyle sınırlı kalmaması için hukuki mütalaa, tanıklık ve bilimsel tebliğ gibi yollarla davaya katkıda bulunur.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı