Seçimden önce günde birkaç yerde konuşurken, seçimden sonra sustu. Kısa bir yazılı açıklama yaptı sadece: “Milletimizin takdiri her şeyin üzerindedir.”
Ama dayanamadı. 3 gün 21 saat sonra, bu sefer muhtar toplantısı yerine Dördüncü Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet Töreni’nde baklayı ağzından çıkardı. Aynen şöyle dedi, büyük harflerle yazıyorum: “SİYASİ ALANDA YAŞANAN HİÇBİR GELİŞMENİN BU KAZANIMLARI TEHDİT EDECEK BOYUTA ULAŞMASINA İZİN VEREMEYİZ” (bkz.).
Herhalde, “kazanım” derken, bir süredir çökmekte olan ekonomik durumdan bahsedemezdi. Açıkça şunu söylemiş oldu: ‘Son birkaç yıl içinde çıkarmış olduğumuz yaz-boz kanunlarını değiştirmelerine izin vermeyiz! Biz bunlara pabuç bırakacak adam değiliz. Herhalde bir bildiğimiz var; sağlam durup beklemede kalın!’
Seçimden sonra yılgınlık yaşayan partisine “Tarafsız Cumhurbaşkanı” sıfatıyla moral şırınga etme operasyonu.
Tabii, çoğunluğu alan üç partiye Yeni Şafak’taki köşesinde “birkaç ırgat” diye hakaret etmeyi AKP’nin ideoloğu, İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman’a bıraktı: “Birkaç ırgat bir araya geldi ve bazı eksikleri ve kusurları olsa bile Türkiye’yi şaha kaldıran ve alternatifi de ortada bulunmayan iktidarı yıktı” (bkz.).
***
Üç şey söyleyip kısa keseceğim:
1) Erdoğan’ın durmadan ‘sandık, sandık’ diye konuşmasının, demokrasiyi sadece oy sandığına bağlamasının samimiyetsizliği en patlayıcı biçimde ortaya çıktı. Sandıktan kendisi çıkarsa Sandık iyi, sandıktan başkası çıkarsa Sandık kötü.
2) Sanırım, şimdi daha iyi anlaşılıyor niçin son yazıda (Radikal, 10 Haziran Çarşamba) şöyle yazdığım: “Hesap sormayı kesinlikle sonraya bırakın, şimdi hemen, hükümetin kurulmasını bile beklemeden, Meclis’te bu yaz-bozları temizleyip evrensel hukuk ve adalet ilkelerini geri getirin. Barajı % 5’e indirin; HSYK’yı yeniden düzenleyin; İç Güvenlik Paketini iptal edin. İnternet kısıtlamalarını kaldırın. Sulh ceza mahkemeleri istibdadını sona erdirin” (bkz.).
3) Ondan da önceki yazıda (Radikal ve Agos 5 Haziran Cuma) “Erdoğan eğer durdurulmazsa her şey yapabilir. Suriye’ye savaş bile açtırabilir; iş o kadar ciddi” demiştim (bkz.).
İç savaş olasılığı hiç aklıma gelmemişti.
HDP Diyarbakır mitinginin bombalanmasının ardından Hüda-Par’dan Aytaç Baran karanlık bir suikastta öldürüldü. Hemen ardından da üç HDP’li. Üniversitede iki tarafın gençleri çatıştı, 2 yaralı var (bkz.).
Sonra şunlar oldu: Hüda-Par ve HDP birer bildiri yayınladılar, ölümlerden kendilerinin sorumlu olmadığını açıkladılar. Milliyet gazetesi, “Polise Göre Baran’ın Katili PKK’lı Değil” başlığıyla, Diyarbakır Emniyetinden aldığı haberi yazdı: “Milliyet’e bilgi veren kaynaklar (…) yaşanan gelişmelere bakıldığında Baran’ın katil zanlısının HDP’li veya PKK’lı olamadığı yönünde görüşün oluştuğuna dikkati çekti” (bkz.).
Peki, şimdi kim öldürdü bu gençleri? Niçin? Kim medet umuyor ortalığı karıştırmaktan? Kim medet umuyor, AKP iktidardan düşünce ortalık karıştı, demekten?