Baskın Oran

En büyük ısrar, en haksız hususta: “Karşılıklılık”

Belli oldu: Yeni hükümet gayrimüslim yurttaşların vakıflarına ilişkin 8 Ağustos’ta çıkan yasayı düzeltecek. Çünkü, bu yasa da, en azından, Anayasa’nın eşitlik ilkesine açıkça aykırı.

Şu nedenden ki, Müslüman yurttaş vakıfları yalnızca sıradan bir Vakıflar Meclisi izniyle taşınmaz satın alabilirken, gayrimüslim yurttaş vakıfları Bakırköy’deki 2 oda 1 salon katı kiraya vermek için bile Bakanlar Kurulu izni almak zorunda. Bu Bakanlar Kurulu izni kaldırılacak.

Ama, esas sorun Yasa’da değil, onu “uygulamak” (daha doğrusu, uygulatmamak) için çıkartılmış Yönetmelik ile Genelge’de. Yasa değişince, onlar da hukuka uygun olarak yeni baştan yapılacaklar.

Ama, görüldüğü kadarıyla, en büyük yanlışlık korunarak…

* * *

Konumuza geldik. AKP iktidar olur olmaz, düzelteceği haksızlıklar listesine bu Yasa’yı da dahil etti. Doğal olarak, iki belgeyi de.

Fakat, fevkalade ilginç, hem iktidar olur olmaz hem de Roma’da bunun müjdesini veren T.Erdoğan, bir tek konuyu hariç tuttu: Yönetmelik Md. 9’da bulunan  özel bir hususun yeni yapılacak düzenlemede de korunacağını söyledi: “Bu yönetmeliğin uygulanmasında, Türkiye’nin, taraf olduğu Lozan Antlaşmasının 45. Maddesi ile diğer uluslararası antlaşmalardan doğan hak ve yükümlülükleri saklı tutulmuştur”.

Şimdi, ilk duyan da sanır ki, burada Türkiye’nin uluslararası hakları korunuyor! Hiç ilgisi yok. Bu madde karşılıklılık değil, “paralel yükümlülük” maddesi. (T.Tarhanlı’nın bildirisi, Cemaat Vakıfları, Bugünkü Sorunları ve Çözüm Önerileri, İstanbul, İstanbul Barosu Yayını, 2002, s.37). Bir daha okuyun: yükümlülük getirdiği ülke de, Yunanistan!

Çünkü Lozan Md. 45 aynen şöyle: “Bu kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin gayrimüslim azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan’ca da, kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır”.

Peki, bu Md. 9 neden buraya konmuş? Çünkü Türkiye, Yunanistan’a karşı kullanmak için, uzun zamandır bu Lozan Md. 45’i yanlış yorumluyor ve uyguluyor. Şöyle diyor: “Bu bir karşılıklılık maddesidir. Yani, Yunanistan bu hakları uygulamazsa, ben de kendi yurttaşım Rumlara uygulamam”. Hatta, bütün gayrimüslimlere. Vakıflardan sorumlu devlet bakanı Metin Gürdere’nin gerine gerine “Kurunun yanında yaş da yanar” dediğini unutmuş değiliz (Ersin Kalkan’ın  röportajı, Hürriyet Gazete Pazar, 12 Ekim 1997).

Bu yorumu yapanlara şunu anlatmak lazım ki, karşılıklılık ilkesi katiyen bu değildir. Şudur: “A ülkesi, B yurttaşına karşı iyi/kötü bir eylem uygulamışsa, B ülkesi de A yurttaşına karşı aynı eylemi uygulayabilir”. Örneğin Almanya Türk yurttaşlarına vize koyarsa, Türkiye de Alman yurttaşlarına koyabilir. Kaldırırsa, kaldırabilir.

Öğretmek lazım ki, karşılıklılık ilkesi eğer “Bir ülke, benim soydaşım olan kendi yurttaşına zarar verirse, ben de onun soydaşı olan kendi yurttaşıma zarar veririm” biçiminde anlaşılırsa, o zaman dışarıdaki soydaş uğruna içerideki yurttaşa “rehine” muamelesi yapılmış olur.

Öğretmek lazım ki bu davranış, en azından 1789’dan gelen insan ve yurttaş haklarının ihlalidir. Bir ulus-devletin başlıca görevi kendi yurttaşına karşıdır; soydaşına değil. Tabii, “kan” esasına göre kurulmuş bir devletse, iş değişir. Şükür ki Türkiye “kan” değil, “vatandaşlık” temeli  üzerine kuruldu. 12 Eylül’ün Anayasası bile, Md 66’da bakın ne diyor: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”. “Kan bağı ile bağlı” demiyor.

Kaldı ki, devlet soydaş’a (Batı Trakya Türklerine) hizmet etmek istiyorsa, Yunanistan’la ilişkilerin kötü olmamasına özen gösterir; karşılıklı azınlıklar yalnızca iyi komşuluk dönemlerinde rahat etmişlerdir çünkü.

* * *

Bu durumda, T.Erdoğan’ın da kulağına fısıldandığı anlaşılan bu yanlış yorum yüzünden, diğer haksızlıklar düzeltileceği bir sırada bu en büyük hukuksuzluk aynen bırakılmak isteniyor. Oysa, Yönetmelik Md. 9’un ihlal etmediği “şey” yok:

1) Anayasa’yı ihlal ediyor. Md. 2’nin ihlali, çünkü Müslüman-Gayrimüslim ayrımı laikliğe aykırı. Md. 10’un ihlali, çünkü ayrımcılık yapıyor. Md. 90/5’in ihlali, çünkü usulüne uygun yürürlüğe sokulmuş antlaşmaları ihlal ediyor.

2) Usulüne uygun yürürlüğe sokulmuş antlaşma ihlalleri şöyle: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Md. 14’ü ihlal ediyor, çünkü hem doğrudan din ayrımcılığı yapıyor, hem de Türkiye’deki gayrimüslim yurttaşlar farklı soydan oldukları için dolaylı ırk ayrımcılığı yapıyor.

Daha önemlisi, Türkiye Devletinin kurucu antlaşması olan Lozan’a aykırı. Onun Md. 37’sini ihlal ediyor, çünkü gayrimüslim azınlığın haklarını kısıtlayan bir resmî metin. Md. 39/2’sini ihlal ediyor, çünkü din ayrımcılığı yapıyor. Md. 40’ını ve 42/3’ünü ihlal ediyor, çünkü gayrimüslim azınlığın buradaki haklarını ortadan kaldırmaya yönelik bir madde.

3) Bizzat Yasa’ya aykırı, çünkü Yasa’da böyle bir zorlaştırıcı hüküm yok. Yani, T.Erdoğan’ın bile koruyacağı Yönetmelik Md. 9’un yasal dayanağı yok.

4) Bir an için, Lozan Md. 45’in karşılıklılık maddesi olduğunu düşünelim. O zaman da, 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ni ihlal etmiş oluyor. (Bkz. Tarhanlı, aynı bildiri). Çünkü bunun Md. 60/5’i, insan hakları söz konusu olduğunda karşılıklılık ilkesinin geçerli olamayacağını hükme bağlıyor.

Bakalım T.Erdoğan ne yapacak. Acaba, bu durumda Rum yurttaşlar için özelde ve gayrimüslim yurttaşlar için genelde sürdürülecek hukuksuzluğun, kendisi için bir mihenk taşı olacağını biliyor mu?

Kendisinin kulağına bazı şeyleri fısıldayanlar olduğu gibi, bu noktayı da normal bir sesle hatırlatanlar yok mu?

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı