Baskın Oran

Efendi bir gazetecinin Trabzon valisiyle röportajı

11 Şubat 2005 tarihli Hürriyet’te tecrübeli gazeteci Faruk Bildirici’nin “Trabzon’da Neler Oluyor?” dizisi başladı.

Bildirici, Vali Hüseyin Yavuzdemir’le konuşuyor. Besbelli ki vali bey, Hürriyet’in daha önce attığı “Basiretsiz!” manşetinden hoşlanmamış; konuşmanın elektrikli bir hava içinde geçtiği belli. Bildirici soruyor:

Kentte olaylar durmuyor. KTÜ’den Prof. Sadettin Güner ve 3 yaşındaki oğlu öldürüldü, 2005’te iki linç girişimi oldu,  Trabzonsporlu futbolcular kurşunlandı, şimdi de Rahip Santoro katledildi…”

Vali: “Suç bütün Türkiye’de artıyor. Bunun sebebi yeni ceza ve adalet sistemi. Yetkilerimiz daraltıldı. Devlet cezasını vermezse vatandaş vermeye kalkar. Jandarma bir oto hırsızını yakaladı, mahkeme serbest bıraktı. Bu, gelecekte şöyle bir olumsuz gelişmeye neden olabilir: İhkak-ı hak diye bir kavram var. Devlet cezasını vermezse vatandaş ceza vermeye kalkar. Bu son derece tehlikeli olur”.

Devlet cezalandırmazsa vatandaş bizzat cezalandırır, diyor. Bu sözler, valinin birkaç satır sonra şu söyledikleriyle birlikte okununca ilginçleşiyor: “Trabzon halkında bayrak ve vatan sevgisi, Tanrı sevgisi kadar kutsaldır. PKK bu yörelere gelememişse, bunun nedenlerinden biri bu insanların silah sevgisidir”.

Yani vali, Trabzon halkının silah sevgisini övüyor…

Gazeteci, epey efendi. “Acaba olayların artması, önceki olayların faillerinin bulunamamış olmasından kaynaklanabilir mi?” demiyor.

“İki linç olayında linççiler değil linç edilmek istenenler tutuklandı; suçun artması cezasızlıktan olmasın?” demiyor…

“Lozan Md.42/3’a göre azınlıkların mezarlıklarına tam bir koruma sağlanması gerekiyor ama şehirdeki gayrimüslim mezarlığını greyderler dümdüz etmiş, taşlar ortaya yığılmış” demiyor…

Efendim, ben de sizin gibi Mülkiye’de okudum. Bize hocalarımız “İhkak-ı hak diye bir kavram var” diye öğretmediler; “İhkak-ı hak suçtur, yasaktır” diye öğrettiler” demiyor.

***

Bütün analizler; bölgede Sarp sınır kapısının açılmasından sonra başlayan refahın 2001 krizlerinden sonra inişe geçtiğini, 2003’te otellere yapılan ve bütün turistleri rahatsız eden geceyarısı baskınından sonra tükendiğini belirtiyor. Herkes, kentteki refah düzeyinin aniden 1989, yani Rus dalgası öncesine indiğini konuşuyor. F.Bildirici soruyor: “Kentteki ekonomik durgunluk nereden kaynaklanıyor?

Vali’nin cevabı: “Ekonomik durgunluk yok. Yıl sonunda Karadeniz otoyolu tamamlanacak, bölgeye yılda 8-10 milyon turist gelecek. Lüks turistik yerler yapılacak ”.

Gazeteci, epey efendi. “İstanbul’a gelen turistin maksimum sayısı 4,8 milyon” diye hatırlatmıyor…

***

Gazeteci soruyor: “Baro Başkanı Mehmet Şentürk’ün de aralarında bulunduğu birçok Trabzonlu; A.Çakıcı, Oflu İsmail, Kürşat Yılmaz, Sedat Peker gibilerini yetiştiren bu şehirde etrafı çetelerin sardığından şikayet ediyor?”.

Vali’nin cevabı: “Vallahi biz devlet babayız. Üstümüzde başka bir baba tanımayız. Devletin gücü her şeyin üstündedir”.

Gazeteci epey efendi: “Ama, biraz önce devlet aciz duruma düştü, vatandaş bu yüzden ihkak-ı hak yoluna gidiyor gibilerden konuştunuz?” demiyor.

***

Gazeteci çok, ama çok efendi. Yazıyı:

Vali’nin bir özelliği de, kentin demeç verebilen tek yetkilisi olması. Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ise nedense başka kentlerde gördüğümüzün tersine hiç mi hiç konuşmuyor” diye bitiriyor…

Tecrübeli gazeteci, yazdıkları ve yazamadıklarıyla çok şey söylüyor.

Not:  Azınlık Raporu davası 10 Nisan’a ertelendi. Savunmamı (“Karşı-İddianame”) okumak isterseniz bana eposta yollayınız.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı