Baskın Oran

Ecevit ABD’ye niye davet edildi?

Ecevit’in niye davet edildiğini anlamak için, davet edenin önceliklerini anlamak lazım.

1) ABD’nin temel derdi, daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, 11 Eylül’ün yarattığı fevkalade uygun ortamda, Hegemon Devlet (HD) olma durumunu uzatmak.

Bir HD, kendisine rakip çıkmadan bu durumunu sürdürebilmek için 2 şeye muhtaçtır: müttefiklerinin rızasına ve gerginliğin devamına.

Bu nedenle bir yandan müttefiklerine ihsanlar dağıtan HD, bir yandan da onları ürkütür. Kendisi ve özellikle de askerî gücü olmaksızın güvende olamayacaklarını telkin eder. İhsan, örneğin AB’ye Orta Doğu petrolü güvencesi ve Avrupa Ordusuna NATO olanakları, Rusya ve Çin’e ise Çeçenya’yı ve D.Türkistan’ı ezme izni biçiminde veriliyor.

Ama rakip (challenger) çıkmasını önlemek için ihsan yeterli değil. Çünkü ihsanı alan, challenger olmaya devam eder. HD için esas sonuç verici öğe, ürkütme. O kadar ki, kendi halkını da ürkütmek zorunda. Bundandır ki özgürlükler ülkesi ABD’de artık okula “Ne Bush, ne Bin Ladin” tişörtüyle gelen öğrenci okuldan atılıyor. Yabancılar süresiz gözaltına alınabiliyor. FBI yabancıları evlerinde sırayla “ziyaret” ediyor, henüz edemediklerine postayla “not” yolluyor. Esmer tenliler uçaklardan indiriliyor.

Bütün bunlar “teröre” karşı yapılıyor. 1940 ve 50’lerde de aynı şeyler “komünizme” karşı Senatör McCarthy tarafından yapılmıştı. Senatör Vandenberg 1946’da “To scare the hell out of American people”dan (Amerikan halkının ödünü koparmak) bahsediyordu. Sadece düşman değişmiş bulunuyor; yöntem ve amaç aynı. Bir de şu ufacık fark var ki, 1940 ve 50’lerde kendisini dengeleyen bir SSCB vardı, şimdi yok. Çok rahat.

ABD bunun ipuçlarını 11 Eylül’den çok önce verdi ama, bu kavramlar kafamızda bulunmadığı için anlayamadık: Yıldız Savaşlarını tekrar başlatacağını ilan etti, biyolojik silahlar antlaşmasının uygulanmasını engelledi, Kyoto’daki çevre anlaşmasını öldürdü. Bunların hepsi 11 Eylül’den önceydi. 11 Eylül’le birlikte ABD’ye gökten tanrının nimeti indi. Hepsi bu. Artık gerginlik için kaya gibi sağlam bir gerekçe mevcut. CİA, yabancı devlet başkanlarını resmen öldürme yetkisi alıyor; dahası olabilir mi?

Ama ufak bir sorun var: Afganistan olayı ABD’nin hiç beklemediği kadar çabuk bitti. Fazla çabuk. Amaca da varılamadı yani Bin Ladin yakalanamadı. Tansiyon düşüyor.

2) ABD’nin ikinci derdi, HD’liğini devam ettirebilmek için çatışma mahallerinde sağlam bir uzantı sahibi olmak. Bunun adına Eksen Ülke  (pivotal state) deniyor.

Çatışma yerlerinin doruğu, Orta Doğu. Aslında burada çok iyi bir Eksen Ülke var, ama son zamanlarda büyük hatalar yaptığı için çok problemli hale geldi ve artık ABD’ye hizmetten çok sorun taşıyor: İsrail. Bu bölgede kendisine daha uysal bir uzantılık yapacak, kendisine çok muhtaç bir Eksen Ülke lazım. Lazım ki, hem yedekli çalışsın hem de İsrail’i ehlileştirsin.

* * *

İşte Ecevit’in ABD ziyareti bu ortamda yapılıyor:

1) Tansiyon düşüyor ama, allahtan bunun “teorisi” çoktan hazırdı: “Serseri Ülkeler” (rogue states).   Sıradaki Serseri Ülke zaten çoktan halledilmiş olması gereken bir “sabıkalı”: Saddam. Yani, Irak. Teröre bulaşmamış olması önemli değil; Tâliban da bulaşmamıştı.

Türkiye, Irak’ın halline yardımcı olacak çok uygun bir pozisyonda. Ama bir defosu var: Saddam düşerse çok büyük olasılıkla Irak parçalanacak (zaten, bunun doğuracağı istikrarsızlıktan korkan, terör gibi bir kurtarıcısı da olmayan Baba Bush Bağdat’a girmemişti). Kuzey parçası da Kürdistan olacak. Türkiye buna fevkalade karşı. Bu nedenledir ki geçen haftaya kadar Cumhurbaşkanı Sezer, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ve Başbakan Ecevit üçlüsü, ABD büyükelçisi gelip Washington’un “üzüntülerini” bildirene kadar, bu olasılığın Türkiye’nin hiç işine gelmediğini koro halinde duyurdu.

ABD, ziyaret öncesi, işin “yastığını” yaptı. Türkiye’nin bu endişesini Baş Şahin Lieberman heyetiyle gidermeye girişti. “Irak’ı bombalayıp Saddam’ı düşüreceğiz, ama Kürdistan kurulmayacak” dedi. Arkasında bunca zamanlık bunca tutarlı bir Irak politikası olan Ecevit’e de, sonunda, “Saddam bizi ilgilendirmez, Irak’ın iç meselesidir, yeter ki Irak parçalanmasın” dedirtti.

Yani Ecevit, Irak konusunda fazla sorun çıkarmasın diye davet ediliyor.

2) Aynen İsrail gibi bir “Stratejik OBD” (Orta Büyüklükte Devlet) olan Türkiye, 150 milyar dolarlık dış borcuyla ve taze dış borç almadan ertesi haftaya çıkamayacak ekonomisiyle İMF’ye yani ABD’ye çok muhtaç. Bu açıdan ideal Eksen Ülke adayı.

Ama bir defosu var: Eksen Ülke’nin “idare edebilecek” bir ekonomisi olması lazım. Oysa Türkiye’nin yok. Çünkü ABD yukarıdan döktüğü anda, aşağıdan hortumlanıyor. Arjantin’den esirgenen milyar dolarlar boşa gidiyor. ABD’nin daha iyi ekonomisi olan bir Türkiye yaratabilmesi için bu vahşi kapitalizmin zapturapta alınması gerekiyor. ABD vergi mükelleflerinin milyarları ABD’ye sağlam bir Eksen Ülke yaratılması için veriliyor; Türkiye’de vergi ödemeyen hırsız işadamları ve bürokratların daha da semirmesi için değil.

Ecevit bir de bunun için davet ediliyor.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı