Baskın Oran

Devrim ve Devlet

Lenin’in 1917’de gizlilik koşullarında yazdığı broşürün adına benziyor; onun adı “Devlet ve Devrim” idi. Ben önce devrimcileri, sonra da devleti ele alabilmek için böyle değiştirdim.

Sözüm, önce devrimcilere.

Tamam, 12 Eylül rezaleti toplumsal belleğimizi sıfırladı. Tamam, bu yüzden sizler 1970’lerdeki ve 1980’lerdeki ağabey ve ablalarınızın yaptığı hataları bilmeden büyüdünüz ve zaten o rezaletin başlıca amacı da buydu: Sizlere de aynı hataları yaptırıp Türkiye’deki toplumsal gelişmeyi önlemek ve vurgunu sürdürmek.

Tamam, “derin devlet” denilen rezalet sizlerin en doğal hakkınızı “yargısız infaz” adıyla elinizden aldı.

Tamam, devletin “babamız” olduğuna inanmış bizim kuşağın aksine, sizler devletin “anamızın kocası” olduğuna inanarak büyüdünüz. Şu kadarcık bile güvenmemeyi ister istemez öğrenerek.

Ama birader, yine de, bunca yıllar sonra, aynı hataların tıpkısının aynısını en ufak ayrıntısına kadar tekrarlamak mı zorundaydınız?

Bizim kuşağın “Amerikan Emperyalizmi Gidene Kadar Boykot”una  kafiye arar biçimde “DGM’ler Kapanana Kadar Ölüm Orucu” diyerek; sizi öldürtmek, halkın sempatisini sıfırlamak, toplumsal gelişmeyi de mahvetmek için uğraşan faşistlerin ve demokrasi düşmanlarının ekmeğine bu kadar yağ sürmek mi zorundaydınız?

Ülkücü işaretlerini sallaya sallaya, tekbir getire getire yürüyen Yeni Yeniçerilere kamuoyunun duyduğu derin tepkiyi hemen unutturuvermek mi lazımdı?

Polis noktası ve otobüsü taramak ve bugün de Ülkü Ocakları denilen o yere İstanbul’da saldırıp bir kişinin ölmesine yol açmak gibi, faşistlere ve demokrasi düşmanlarına arayıp da bulamayacakları fırsatı altın tabak içinde sunmak şart mıydı?

Dahası, devlet “F tipini erteliyoruz” dediği zaman ölüm orucunu onurla (ve zaferle) durdurmak (ve sözünü tutmaması halinde devleti yalancı durumuna düşürmek) yerine, Amerika’da tarikat liderlerinin emriyle toplu intihara koşanlara benzemek mi zorundaydınız? Üstelik, orada tarikat lideri her seferinde müritleriyle birlikte intihar etmişken ama sizin durumunuzda Brüksel’de oturduğu yerden emir yağdırıyorken?

Bugün de (19 Aralık Salı) Mülkiye gibi yerde, üstelik Profesör Korkut Boratav gibi bir hocanın dersini basıp sınıfı boşalttırmak devrimcilikti, öyle mi?

Hiç göremiyor musunuz ki, bütün bunlar, Hobbes’un Homo Homini Lupus’unu (“İnsan, insanın kurdudur”) artık “Devrimci Devrimin Kurdudur” biçimine dönüştürmektedir?

* * *

Ha, şimdi gelelim devlete. Ama nasıl geleceksin, çünkü devlet yok; sadece “hüzün var elde”.

Tamam, TV’de gördük, yapılan F tipleri gerçekten dört yıldızlı otel gibi. Tamam, bugün koğuşlara devlet giremiyor bile. Tamam,  bunun böyle devam etmesine hiçbir mantık ve hiçbir devlet razı olamaz. Tamam.

Ama birader, hadi kalkıp da birisi kolaysa desin ki, koğuş sistemini sürdürmek isteyen tutuklular haksızdır!

Diyemez, çünkü bu ülkede herkes bilir ki, işkenceden geçirilip insanlıktan çıkarılmış tutuklunun tekrar bir gece yarısı ansızın alınıp işkenceye götürülmeyeceğinin tek garantisi, koğuş kalabalığıdır. Tutuklu bu yüzdendir ki o üç kişilik dört yıldızlı otele gidemez. En azından, “hayatta kalmak” en temel içgüdü olduğu sürece…

Üstelik bu arada, aynı devlet, bir yandan dışarıda banka boşaltanlarla “aile fotoğrafı” çektirmekte, içeride de mafya babalarının yandaki koğuşta hiçbir lüksten mahrum kalmadan krallar gibi yaşamasına izin vermektedir.

Kimsenin, “Bunlar örgütten emir alıyorlar, öl dese ölüyorlar, kendini yak dese yakıyorlar” demeye de hakkı kalmamaktadır. Çünkü bu ülkede nasıl anadil yasağı konarak Kürt kökenlilerimiz PKK’nın kucağına itilmişlerse, bu çocuklarımız da yargısız infaz ortamına engel olunmayarak bu örgütlerin ölümcül kucağına itilmişlerdir.

Devlet hâlâ görmemekte ısrar etmektedir ki, Hobbes’un formülü artık “Devlet, devletin kurdudur” haline gelmiştir.

—————————————-

Not: Bu hafta, Cumhurbaşkanı Sezer’in Vural Savaş’ı tekrar seçmeyerek Türkiye’ye yaptığı yeni büyük iyiliği yazacaktım. Vural Savaş ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu türünden “Kemalistler” oldukça, bu ülkede Şeriatçıların sırtının yere gelmeyeceğini anlatacaktım. Başka sefere ve uzun uzun yazacağım.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı