Baskın Oran

Cemahiriye-i Türkiye’de adalet konusunda üç ‘milli’ çizgi

Şu anda Tek Adam Rejimi’nde “adalet” konusunda T.C. Anayasası’na aykırı fikir serdeden üç kaynak var. 1) AKP’li CB Erdoğan; 2) HÜDA PAR; 3) Yargıtay.

Yargıtay eski birinci başkanlarından, hukuk profesörü Sami Selçuk, Yargıtay’daki Adli Yıl açılış töreninde “milli hukuk” üzerine yapılan konuşmalar üzerine uzun bir bilimsel makale yayınladı. Mealen ve özetle şöyle dedi: “Hukuk sanat değildir, bilimdir; milli’si olmaz”.

Şu anda Tek Adam Rejimi’nde “adalet” konusunda T.C. Anayasası‘na aykırı fikir serdeden üç kaynak var. 1) AKP’li CB Erdoğan; 2) HÜDA PAR; 3) Yargıtay.

AKP ile HÜDA PAR siyasi İslamcı iki parti, ama bu üçlü listede Yargıtay da varsa biz ne uğraşıyoruz yahu diyorsanız, vallahi vaziyet vahim. Çünkü Adli Yıl açış konuşmasını yapan yeni başkan Ömer Kerkez, geçen haftaki yazımın sonunda da çok kısaca değinmiştim, şöyle dedi:

Yeri gelmişken söylemek gerekir ki ülkemizin daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çağdaş ve daha kapsayıcı bir Anayasa’ya ihtiyacı vardır (…) bir yandan kendi tarih ve kültürümüzü yansıtan, diğer yandan evrensel nitelikte olan güzel bir Anayasa ile gelişme sağlayacağımız kuşkusuzdur (…) Avrupa hukukuna uyum sağlamaya çalışan bir görüntü yerine, Avrupa ve dünya hukukuna yön veren ‘Milli Hukuk Sistemimizi’ bir an önce tamamlamak için yoğun çalışmalar yapmamız gerekir.

Böylece yeni başkan Kerkez, salonda kendisini dikkatle dinleyen CB Erdoğan’ın her vesileyle sözünü ettiği “yerli ve milli yeni sivil anayasa”yı tekrar gündeme getirmiş oluyordu. Bunun ardından, yine Erdoğan’ın her vesileyle dillendirdiği “FETÖ” meselesine de değindi:

Bilindiği gibi ülkemizde her alanda olduğu gibi yargımızın içinde de bir fetö yapılanması oluşmuştu. En son 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devletimizin ve kahraman halkımızın sağlam ve dik duruşu ile bu yapının önemli bir ölçüde beli kırılmıştır. Bunun sağlanmasında, korkmadan ve çekinmeden, cesaretle ve hızla kararlar alan tüm yargı mensuplarımıza şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

Böylece yeni başkan, 37. tur sonunda yerine seçildiği eski başkan zamanındaki, Yargıtay’ın AYM kararına uyulmaması biçimindeki AKP çizgisini pekiştirmekteydi.

Hatırlanacağı üzere Can Atalay, TİP Hatay milletvekili seçilmesinin ardından, Anayasa’nın milletvekillerine yasama dokunulmazlığı getiren 83. maddesine dayanarak tahliye istemiyle Yargıtay’a başvurmuş, Yargıtay reddetmişti.

Atalay’ın bireysel başvuruda bulunduğu AYM kendisinin “seçilme hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğine hükmetmişti. Durumu öğrenen Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 08.11.2023’te tahliyeyi reddetmiş, AYM kararına uymama talimatı vermiş, üstüne bir de “yetkilerini aşan” AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

TBMM’ye gelince, o da bu konuyu görüşmek için toplanmayı ikinci defa reddetmişti.

***

Yeni Başkan Kerkez’in konuşmasının ardından CB Erdoğan kürsüye davet edildi ve yeni anayasa konusuyla başladı:

Türkiye yüzyılını adaletin de yüzyılı yapma hedefimizi yeni sivil bir anayasayla taçlandırmak istiyoruz (…) Yeni anayasa meselesinin önündeki en büyük engel ise önyargılardır. Özellikle muhalefet çevreleri, sivillerin anayasa yapması hususunda tam manasıyla bir öğrenilmiş çaresizlik durumu yaşıyorlar (…) Türkiye’nin darbe mahsulü olan mevcut anayasadan kurtulma vaktinin çoktan geldiği kanaatindeyiz.

Erdoğan, 21 defa ve ağırlıklı olarak AKP iktidarı sırasında değiştirilmiş anayasa hakkında, “Türkiye’nin darbe mahsulü olan mevcut anayasadan kurtulma vaktinin çoktan geldiği kanaatindeyiz” dedikten sonra devam etti:

Yargıyı tahakküm aracı olarak kullananların gerçek yüzünü önce 17-25 Aralık’ta, ardından 15 Temmuz’da hep birlikte gördük.” Yeni başkan Kerkez’in işaret ettiği FETÖ meselesini dile getiriyordu.

***

HÜDA PAR’a gelirsek, açılımı Hür Dava Partisi. Bu kısaltmanın çok şey anlattığını söyleyenler var. Çünkü Hüda’nın Allah demek olmasının yanı sıra Parti’nin de Arapçada karşılığı Hizip. Bu durumda Allah’ın Partisi yani Hizbullah akla geliyor.

Ama bu önemli değil; önemli olan başka şey var. Genç arkadaşım Bilgehan Uçak HÜDA PAR programını okumuş, oradan aktarıyor:

“Mülkiyet hakkı, varislerine miras bırakma hakkını da kapsar. Devlet bunu sınırlayamaz, kullanımını engelleyemez. Mirasın taksimi konusunda herkes aynı uygulamaya tabi tutulmamalı, her toplumun kendi inanç değerlerine, meşru örf ve adetlerine göre taksim yapabilmelerine imkân verecek şekilde düzenleme yapılmalıdır” (II/D).

Yani HÜDA PAR, özde, Yargıtay Başkanı Kerkez ile AKP Gn. Bşk. ve CB Erdoğan’ın temel tezlerini savunuyor: Kendi tarih ve kültürümüzü yansıtan (yani kadınlara tam yerine yarım pay verecek) Milli Hukuk Sistemi’ni.

Ve bu sistemi getirecek olan yerli ve milli yeni anayasa’yı.

Olayın özü ve özeti bundan ibaret.

***

Diğer konuya, yani HÜDA PAR’ın “Kürtçülüğü”ne gelince:

HÜDA PAR 2018 genel seçimlerinde binde 31 oy aldığı için barajın altında kalmış ve 2023 genel seçimlerinde AKP’nin kendisine ayırdığı 4 kontenjan sayesinde 4 milletvekilliği kazanmıştı.

Gn. Bşk. Yd. Halef Yılmaz’ın anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmeyi hedef alan taleplerinin ardından HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı da partisinin anayasal taleplerini açıkladı. Ramanlı, katıldığı bir canlı yayında taleplerinin özerklik ya da federasyon olmadığını savunarak şunları söyledi:

İlk günden beri yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. Çünkü mevcut anayasa milletimizin örfüyle, adetiyle, kültürüyle ve inancıyla barışık bir anayasa değil. Kürtlerin varlığı kabul edilmeli ve tanımı yapılmalı. Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi gerektiğini inanıyor ve söylüyoruz.

Yani, HÜDA PAR da yeni anayasa istiyor. Ama bu durum, Yargıtay’ın yeni anayasa istemesi olayının aksine, AKP’nin menfaatine hiç uygun olmamak bi yana, başına bela. Çünkü AKP “laikliği ortadan kaldırıyorum” demeden kaldırmaya girişmiş vaziyette; bi de Kürtçenin ikinci dil olarak getirilmesi talebi seçmen nezdindeki bütün planlarını alt üst eder.

Ayrıca, birader, Kürtlerin çoğunluk oluşturduğu yerel yönetimlerde ilave olarak Kürtçe kullanımı çok normal, ulusal birlik açısından çok yararlı ve taa başından beri uygulanmış olması gereken bir durum ama, “ikinci resmî dil” tamamen siyaset yapmaktan ve yapayanlış siyaset yapmaktan ibaret.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı