Çoktandır keyifli biçimde yazamadım şu köşede. Durmadan tatsız konular. Geçen hafta verdiğim sözü de tutamıyorum. Oslo’da dostlarla (Koray Düzgören, Yavuz Baydar, Ali Haydar Yurtsever, Paris’ten Semih Vaner, bir Amerikalı ve bir Norveçli) yaşadığımız o pek hoş akşamı bu hafta da anlatamayacağım, çünkü gene “Ya sabır” çektirecek bişeyden söz etmem gerek. Ama, sıkılmayın. Ben de hoş ve matrak şeylerden bahsetmeyi en az sizin kadar sevdiğim için, mutlaka bir yazının biyerlerine sıkıştırırım bigün.
Gerçek anlamda “kabil-i hitap” İslamcılardan Mehmet Metiner aradı geçen gün. Televizyon izleyicisi olmadığım için bilmiyordum, Kanal 7’de açıkoturum yönetiyormuş. Türk-Kürt diyaloğu konusunda Abdurrahman Dilipak, Aytunç Altındal, Ali Bulaç ve Cengiz Çandar’ın katıldığı bir oturuma çağırdı. İstanbul’a gidecek durumda olmadığımdan, telefonla canlı bağlantı kurmak üzerinde anlaştık.
Konuşmacılar birer tur attıktan sonra, Metiner saat 23’de aradı:
“Medya ve kamuoyunda Fener Patrikhanesinin Lozan’ı ihlal ettiği, Lozan’a rağmen ‘Ekümenik’ ünvanını kullandığı söyleniyor, ne dersiniz?”
Sormak zorunda kaldım: “Lozan’a rağmen dendiği doğru mu?” (Aile terbiyem izin verseydi bir de diyecektim ki, “Birader, cehaletin bu kadarı da ancak tahsil ile olur!”). Ondan sonra da özetle şöyle devam ettim:
Soruyorum, çünkü bunu nereden icat ettiklerini merak ettim. Lozan’da imzalanan 18 belgenin hiçbirinde Patrikhane’nin esamisi geçmez. Bunu sağlayarak Türkiye, Fener konusunda uluslararası müdahaleyi önlemiş, onu Türk yasalarına bağlı kılmıştır. Bu bir.
İkincisi, ekümeniklik yani evrensellik bir dinsel hiyerarşi olayıdır. Bu anlamıyla bile, dünyadaki diğer Ortodoks kiliselere egemen olmak değil, “eşitler arasında birinci” olmak demektir. Nerde kalmış, İstanbul’da bir “Vatikan” kurup bir toprak parçası üzerinde egemenlik iddia etmek! Zaten, bilmeyenler için söyleyeyim, “Vatikan” kurmak bizatihi Ortodoks inancına aykırıdır. Ortodoksluğun Papalıkla çatışmasının özü de buradadır. Ortodoksluk, Papalığın (yada Ortodoks bir benzerinin) İsa’nın temsilcisi olduğunu ve onun her söylediğinin doğru sayılacağını reddeder. Önce Bizans Kayzerine sonra da Osmanlı Padişahına kesin baş eğme geleneği bulunan Fener mi İstanbul’da Vatikan kuracak? Paranoyanın sonu yok.
Üçüncüsü, Fatih İstanbul’u aldığında Fener’i hoşgörü şovu yapayım diye güçlendirmedi. Papalığa, yani rakibine karşı karşıt ağırlık olarak güçlendirdi. Onu Ermeni ve Yahudi cemaatlerinin üzerine çıkardı. Nitekim, 1820’lerdeki Yunan ayaklanmasında Patrikhane Osmanlı’ya borcunu kat kat ödedi.
Bugün artık Türkiye’nin başında Fatih zamanındaki Batı/Doğu Roma, Papa/Patrik, Katolik/Ortodoks kavgası yok. Daha ciddisi var: Türkiye’ye bitişik topraklardaki Ortodokslararası rekabet.
Ortodoks dünyasında ekümeniklik için üç rakip çarpışıyor: 1) TC yasaları çerçevesinde işleyen ve din adamları TC vatandaşı olan Fener, 2) TC’nin ezeli başağrısı Yunanistan kilisesi, 3) TC’nin ezeli tehlikesi Moskova Patrikliği. SSCB çökünce bu sonuncusu en saldırgan aday oldu ekümenikliğe.
Bugün yapılan hesaplara göre, 20-25 yıl sonra Fener kapanacak. Kendi kendine sönecek. Çünkü Heybeliada papaz okulunu aklıevveller kapattılar, o kurt politikacı İsmet Paşa’nın 1964’deki akıl almaz kararı sonucu İstanbul’da 2500 Kelaynak Rum kaldı, TC vatandaşı olmayan da dinadamı olamıyor.
Bu durumda, Fener tükenince diğer ikisi, özellikle de Moskova yükselmeyecek de ne olacak dersiniz? Bakın, buraya yazıyorum, yarın öbürgün Fener’e yapay solunum yapmak zorunda kalacağız. Uluslararası ilişkiler öyle omurilik soğanından söylenen “Kahrolsun Patrik” şarkılarıyla pek anlaşılmaz. Biraz oturup, beyni de biraz devreye sokmak gerekir. Bugün, Yunanistan’ın ve Moskova’nın yanısıra Türkiye’de bitakım adamlar da Fener’in ekümenikliğinden şikayet ediyor. Bu “bitakım adamlar”ın encamını buradan anlayın!
Dördüncüsü, aklımın almadığı bir olay var: Nasıl oluyor da, Türkiye’de devletin kendi inançlarına müdahale ettiğinden durmadan şikayet eden İslamcılar, başka bir dinin bir mezhebinin inancına müdahale ediyorlar ve üstelik onu devlete şikayet ediyorlar? Ortodoks inancına, tarihine ve geleneğine göre Fener Patrikhanesi ekümeniktir, işte bu kadar. Biz istesek de öyledir, istemesek de öyledir. Biz Müslümanlar olarak kim oluyoruz da Ortodoks ilahiyatına müdahale ediyoruz?
Arkasından, Ali Bulaç her zamanki dürüstlüğü ve çifte standarttan uzaklığıyla, özellikle Ortodoks ilahiyatına müdahale konusunda benzer şeyler söyledi. Cengiz Çandar da komplo teorilerine ve paranoyaya kapılmama yönünde uyardı.
Başka kimler, neler mi söyledi? Kardeşim, ben sizin televizyon derginiz miyim? Neden oturup seyretmiyorsunuz?