Baskın Oran

Bizdeki “münferit”in okyanus-ötesi fotokopisi üzerine

100 yıllık “laik” Türkiye’de şeriat düzeninin son yıllarda nasıl bu kadar etkinleştiğini, Yargı başta olmak üzere bütün resmî kurumları İslam’a göre nasıl yeniden düzenlemeye girişebildiğini kavrayamıyoruz. Anlayabilmek için ABD’nin bazı eyaletlerine bakalım. Çünkü:

1) Aynı ŞERİATÇILAR tüm nitelikleriyle orada da mevcut: Dinci, kasabalı muhafazakar, tacizci, paragöz, nefret söylemcisi, insan hakları karşıtı. Hatta bizimkilerin fotokopisinden de öte.

2) Aynı bunaltıcı KASABA TOPLUM YAPISI tüm nitelikleriyle orada da mevcut: Bu şeriatçıları her seferinde destekleyen %50 seçmen.

İkisi de aynen mevcut da, çok önemli bir FARK da mevcut: 1787 tarihli ABD Anayasası’na 1791’de getirilen meşhur “Birinci Değişiklik” (First Amendment):

“Kongre bir dinin ihdas edilmesini veya bir dine serbest ibadeti yasaklayan; ya da ifade özgürlüğünü ya da basın özgürlüğünü kısıtlayan; ya da halkın barışçıl toplanma ve şikâyete sebep olan bir halin düzeltilmesi için Yönetim’den talepte bulunma hakkını kısıtlayan hiçbir yasa yapmayacaktır.”

Size ABD’deki bir Protestan Şeriatçı’nın öyküsünü Amerikan kaynaklarından özetlersem bu önemli fark meselesi kendiliğinden açıklığa kavuşabilir.

***

Roy Moore. En muhafazakar eyaletlerden Alabama’da 1947’de doğuyor. Vietnam “gazisi”. Rütbeliler belli (ve hedef) olmasın diye hiç tavsiye edilmeyen esas duruş’u erlerden cephede istediği için kendisine “Yüzbaşı Amerika” lakabı takılmış. 1974’teki terhisinden sonra hukuk okuyor ve önce savcı sonra yargıç seçiliyor (ABD’de bunlar seçimle).

Moore bir Evanjelist yani Protestan şeriatçısı. Bölge yargıcı olur olmaz kendi imal ettiği, Yahudi-Hristiyan inancının On Emir’ini temsil eden ahşap bir plakayı kürsüsünün arkasına “duvar boş kalmasın ve hukukumuzun ahlaki temeli anlaşılsın” diyerek asıyor. Ardından, jürinin karar alırken “ilahi rehberlik”ten yararlansın diye duruşmaları duayla açıyor ve zaman zaman papaz da çağırıyor.

Amerikan Medeni Haklar Birliği (ACLU) önce uyarıyor, sonra 1995’te anayasaya aykırılıktan dava açıyor. Mahkeme, plakanın 10 gün içinde kaldırılmasını istiyor. Üst mahkeme durdurma veriyor. Moore Amerikan Aile Derneğinin desteğiyle Alabama Yüksek Mahkemesine başyargıç oluyor ve 15.01.2001’de yemin ederek göreve başladığında, üzerinde Bağımsızlık Bildirisi ve milli marştan alıntılar taşıyan 2,4 tonluk granit bir anıt yaptırarak Adalet Sarayının kapısına törenle yerleştiriyor: “Bugün, hukukumuzun ahlaki temelinin halkımıza geri getirildiği ve ülkemizde Tanrı Bilgisi’ne geri dönüldüğü ânı yaşıyoruz.”

Olayın videoları Evanjelist medya tarafından satılıp Moore’un müteakip eylemlerini finanse ediyor. (Aynen, Trump’ın bugünlerde tanesini 99 sentten satıp 12 saatte 5 milyon dolar gelir sağladığı dijital kartlar gibi.

Kaldırmasını isteyen resmî girişimlere Moore, “Bu anıt Tanrı’nın insan işlerine üstün olduğunu temsil ediyor. Yahudi-Hristiyan Tanrı bu ülkede Kilise’nin ve Devletin üstündedir ve her ikisi bu Tanrı’ya biat edecektir” diyerek karşı duruyor.

18.11.2002’de yargı, farklı inançlardaki vergi mükelleflerinin parasını kullandığı gerekçesiyle anıtın Birinci Değişiklik’i ihlal ettiğine karar veriyor. (Verebiliyor çünkü orada savcı ve yargıçları “doğuya” süren bir HSK yok.) Hemen, karara karşı günler süren protesto gösterileri başlıyor. Fakat yine bir yargı kararı: Anıtın kaldırılmadığı her gün için Alabama Eyaleti 5.000 Dolar ceza ödeyecek. 9 gün sonra anıt girişten, sonra da binadan kaldırılıyor. Moore da başyargıçlıktan alınıyor.

Ama Kasım 2012’de aynı makama tekrar seçiliyor. Yeni eylemi, böyle bir yetkisi olmadığı halde, ABD Yüce Mahkemesi’nin (Supreme Court) aynı cins evliliklere izin veren kararını Alabama’da uygulatmamak. 06.05.2016’da eyalet Adli Soruşturma Komisyonu (JIC) eyalet Yargı Mahkemesine başvuruyor. Sonuçta Moore, aralarında yasaları ve federal kuralları dinlememek de bulunan 6 önemli konuda suçlu bulunarak 30.09.2016’de yine görevden alınıyor. Alabama’da yargıçların emeklilik yaşını (69) aştığı için artık 2018 seçimlerine de katılamayacak.

***

O da ABD Senatosu’na adaylığını koyuyor. Kampanyasının başlıca temaları:

1) Kürtaj karşıtlığı: “Yasalar, tohumlanma anından itibaren hayatı korumalıdır”. 2) LGBTİ karşıtlığı: “İğrenç, ahlak dışı, nefretamiz, doğaya karşı suç ve doğa yasalarının ihlali”. 3) Yabancı ve mülteci karşıtlığı; 4) Alabamalı Ayetullah” diye anılmasına yol açan Dincilik: “Haklarımız belli bir Tanrı’dan geliyor. Bizi Buda yaratmadı. Muhammet yaratmadı. Kutsal Kitapların Tanrısı yarattı”. 5) Obama karşıtlığı: “Doğum belgesi sahtedir; ayrıca Müslüman olduğu söyleniyor“. 6) İslam karşıtlığı: “Sahte din. Müslüman biri Kongre’de yemin edip görev yapamaz.” 7) İfade Özgürlüğü karşıtlığı: “Anayasa 10. Değişiklik’ten sonrasını kaldıralım çünkü sorun çıkartıyorlar”. (Bunların konuları: köleliğin kaldırılması-13; ırk, renk vs. nedeniyle oy hakkının engellenemeyeceği-15; kadınlara oy hakkı-19); 8) Evrim teorisi karşıtlığı: “Evrim diye bir şey yoktur. Okullara silahlı saldırılar oluyor çünkü biz onlara hayvandan geldiğimizi öğrettik, hayvan gibi davranıyorlar.” 9) Medeni haklar karşıtlığı: Beyaz ve renkli çocuklar için ayrı okullar. 10) “İlahi İntikam”: 11 Eylül saldırısı ve okullardaki silahlı katliamların vb. sebebi: “Tanrı bizi cezalandırıyor çünkü Tanrı Yasalarını unuttuk, eşcinselliği ve kürtajı meşrulaştırdık, çocuk tacizleri ve tecavüzler tavan yaptı.” 11) Putin destekçiliği: “Herkes bizim seçimlere Ruslar müdahale etti diyor ama Putin belki de bana düşündüğümden yakın olabilir.”

Kampanyada başlıca maddi destekçisi, 1985’te çocuklu olarak kocasından boşandıktan hemen sonra Moore’la evlenen Kayla Kisor’un başkanı olduğu Ahlaki Hukuk Vakfı. Fakat Vakıf 2005’te tanınmış bir neo-Nazi’den 1.000 Dolar bağış alınca dikkatleri çekiyor. Ünlü Washington Post’un yayını ortaya başka kötü kokular da çıkartıyor (çünkü ABD’de gazeteciler böyle haberler yapınca tutuklanmamakta):

Kendi kurduğu Vakıf’tan ücret almadığını beyan ettiği halde Moore’un yılda 180.000 Dolar aldığı, alamadığı maaşlar için garanti edilen 498.000 Doları ABD Gelir İdaresine (IRS) beyan etmediği, böylece 100.000 Dolar federal vergi kaçırdığı ortaya çıkıyor. Üstelik, eşine Vakıf’ta 65.000 dolara iş bulmuş, bütün ailenin sağlık sigortasını ve kendi koruma-seyahat giderlerini ödetmiş, hatta 4 çocuğundan 2’sini de işe aldırmıştır. (Moore’un babası 5 kardeştir, kendisi de 5 kardeştir, eşinden de 4 çocuk yapıyor. Yani aile bizdeki “En Az Üç Çocuk” kuralını da aşmış).

***

Kampanyası sırasında çanak-çömlek patlıyor: Kasım 2017’de 9 kadın Moore’un kendilerine “uygunsuz cinsel davranışta” bulunduğunu açıklıyorlar. Bunlardan 3’ü, cinsel tacize uğradıkları yaşları 14, 16 ve 28 olarak bildirmekte. 14’lüğü taciz sırasında Moore’un 32’sinde olduğu belirleniyor.

Doğal olarak, Evanjelistler bu iddialara katiyen inanmamıştır. Ama medyadaki haberlere göre, Moore çelişkili şeyler söylemektedir: 10 Kasım’da kızlardan ikisinin sadece adlarını hatırladığını beyan etmiş, 27 ve 29 Kasım’da ise “Bu kadınlardan hiçbirini tanımıyorum. İddialar tamamen yalandır.” demiştir.

Bunun üzerine, kendisini destekleyen Cumhuriyetçiler, Moore’un adaylıktan çekilmesini telkin ediyorlar. Trump ise, başdanışmanlarının durumu kendisine anlatmalarına rağmen (çünkü ABD’de başdanışmanlar Başkan’a görüşlerini söyleyebilmektedirler) son anda Moore’un adaylığını yine destekliyor çünkü seçilemezse Senato’daki parti farkı 1’e inecektir.

Aralık 2017’de Moore seçilemiyor. 2020’en beri de kamusal yaşamdan tamamen kaybolmuş vaziyette.

***

Başa dönelim. Tüm benzerliklere rağmen Türkiye-Alabama farkı galiba şurada:

“Münferit” şeriatçılar nasıl davranırsa davransın ve kasaba toplumu onu ne kadar desteklerse desteklesin, laik anayasadan ödün vermeyen bir Siyasi İktidar var. Onun anayasal kurumları, sivil toplumun da yardımıyla ülkeyi şeriatın değil laik yasaların yönetmesini sağlıyorlar.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı