Baskın Oran

1/3 – Vakıflar Yasası | Radikal Yazı Dizisi

Gayrimüslim Vakıfları (7-9/02/2008)

 

BAŞLARKEN

Avrupa Birliği uyum sürecinin önemli adımlarından biri olan Vakıflar Yasası uzun süredir Türkiye’nin gündeminde. AB’ye girmek isteyen Türkiye’nin el konulan gayrimüslim vakıflarına ait taşınmazları, belirli koşullar altında iade etmesi, azınlık vakıflarının gayrimenkulleri konusundaki çeşitli sorunlarını çözmesi gerekiyor.
Yasa gündeme geldiğinde gayrimüslim cemaatlerinin kendi taşınmazlarına sahip olamama noktasına sürükleyen sorunların çözümü için bir umuttu. TBMM gündemindeki ‘Vakıflar Yasası’ sorunları ne kadar çözecek? Gayrimüslim vakıfların malları nasıl ellerinden alındı? Türkiye’deki sermaye birikimi oluşturulmasında bu mallar nasıl hedef oldu? Bunlar gibi pek çok sorunun yanıtını bulacağınız yazı dizisi Prof. Dr. Baskın Oran’ın ‘Türkiye’de Azınlıklar, kavramlar, teori, Lozan, iç mevzuat, içtihat, uygulama’ adlı kitabının güncelleştirilmekte olan bölümlerinden derlendi.

Vakıflar Yasası 1 (7/2/2008)

Şu anda TBMM’de bir Vakıflar Yasası tasarısı bulunuyor. Olduğu gibi kabul edilmesi bekleniyor. Adalet Komisyonu’ndan da aynen geçti. Bu tasarının başlıca önemi, gayrimüslim vakıflarına devletin el koyması biçiminde gelişen ve hukuk dışı olarak nitelenmiş tutumu kanunlaştıracak olmasından geliyor. Tasarının incelenmesine geçmeden önce, hepsi de Osmanlı döneminde birer padişah fermanıyla kurulan bu vakıfları ve sorunlarını özetleyelim.
Özellikle 1960’ların sonundan itibaren yapılan hukuksal uygulamalar sonucu gayrimüslim vakıflarının artık kördüğüm halini alan sorunları üç başlığa ayrılarak şöyle tanımlanabilir ve tahlil edilebilir:

a) El konmuş mallar sorunu

1936 Beyannamesi’nde yer almadığı gerekçesiyle 1960’ların sonundan başlayarak el konulan ve devletin mülkiyetine geçirilen taşınmazlar konusunda şimdiye kadar hiçbir çözüm getirilmemişti. Şimdiki tasarı da getirmiyor. Bu mallar hakkında AİHM’ye başvurma olanağı da yoktur, çünkü Türkiye bu olanağı ancak 1987’de ve geriye dönük olmaksızın tanımıştır. Ayrıca Strasbourg’a başvuruyu, bu tür haksızlıkların iç hukukta giderilememesinden itibaren en geç altı ay içinde yapmak gerekmektedir. Uygulamada çok büyük güçlükler çıkaran ve sonuç vermeyen cinsten olmakla birlikte, 2001-2004 arasında yapılan AB reformları kâğıt üzerinde kimi olanaklar getirmiştir. Fakat bu reformlarda geri vermenin nasıl yapılacağı kimi yerlerde belirtilmemiş, kimi yerlerdeyse yöntem uygulanabilir olmaktan uzak kalmıştır.

Örneğin; mazbut (yönetimine VGM tarafından el konulmuş) vakıfların VGM’ye geçmiş olan mallarının vakıf adına tescil edileceği hükmü getirilmiştir. Üstelik, “herhangi bir hüküm veya karar aranmaksızın”. Fakat bu hem “VGM’nin talebi üzerine” yapılabilecektir, hem de Türkiye’de hiçbir tapu müdürünün mahkeme kararı olmaksızın mülkiyet devri yapmadığı bilinen bir husustur. Aynı durum, hemen aşağıda sözü edilecek “Nam-ı müstear ve nam-ı mevhumlar” adına tescil edilmiş taşınmazlarla ilgili olarak da söz konusudur. Bu taşınmazların da azınlık vakıfları adına tescil edileceği öngörülmüştür ve bu da mahkeme kararı olmadığından yapılmayacaktır.

b) El konulup satılmış taşınmazlar

Bu konuda hiçbir yasa tasarısı çözüm getirmemiştir. Oysa, hukuken, ‘iyi niyetli’ üçüncü kişilere satılan taşınmazlar geri alınamayacağı için, devletin bunlar için mal sahibi vakıflara tazminat ödemesi en basit hukuk kuralıdır.

c) Vakıf adına kayıtlı olmayanlar

Bu taşınmazlar gayrimüslim vakıflarının kullandıkları, ama tapuda başkası üzerinde gözüken mallardır. Bu taşınmazlar tapuda üç unsurun üzerinde gözükmektedir: 1) Nam-ı müstearlar üzerinde; 2) Nam-ı mevhumlar üzerinde; 3) Bağışlandığı veya vasiyet edildiği halde hâlâ bağışlayan veya vasiyet eden üzerinde. Birincisi ve ikincisi kısaca şudur: 1913 yılına kadar taşınmazlar hukuken vakıf adına tescil edilemiyordu çünkü bunların tüzelkişiliği yoktu. Bu nedenle, bu tarihe kadar gayrimüslim vakıfları bu taşınmazları mecburen ya cemaatin ileri gelen kişilerinin veya rahiplerinin adına tescil ettirmişler (nam-ı müstear), yahut da kimi azizlerin adına mesela ‘Meryem Veledi Osep’ yani Meryem Oğlu İsa adına yazdırmışlardır (nam-ı mevhum). Hazine dava açınca ve Meryem Veledi Osep mübaşirin bütün bağırmalarına rağmen duruşmaya gelmeyince taşınmaz mal Hazine’ye geçmiştir. Zaten Hazine, özellikle bu durumdaki taşınmazlar için dava açmaya özen göstermiştir.

Bu taşınmazların tapuya tescili üçüncü (2002) ve dördüncü (2003) AB Uyum Yasaları tarafından öngörülmüştür. Fakat bu öngörü gerçekleşmemiştir. Çünkü, yukarıda Mayıs 2004 itibarıyla yüzde 18.66 oranında gerçekleşen tapu tescilleri yalnızca ‘malik’ hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilen taşınmazlar için söz konusu olmuş, malikleri nam-ı müstear ve nam-ı mevhum olarak gözükenlerin tescil talebi VGM tarafından reddedilmiştir. Şu anda da durum budur. Üstelik, bu ret işleminin iptali için idare mahkemesinde (birinci derece idari yargıda) açılan davalar da reddedilmektedir.

İdare mahkemesinin ret gerekçesi ilginçtir, çünkü mahkeme bu ‘malik’lerin (yani örneğin ‘Meryem Veledi Osep’in) nam-ı müstear ve nam-ı mevhum olduğunu bile bile bunları ‘üçüncü kişiler’ diyerek gerçek şahıs saymaktadır. Sonra da, adli yargıya havale etmektedir: “Her ne surette olursa olsun tasarrufları altında bulunduğu bildirilen taşınmaz malların ilgili vakıf adına tescil olunacağı düzenlenmiş olup, halen tapu kütüğünde üçüncü kişiler adına kayıtlı olan taşınmazların da bu madde kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Zira bu yasal düzenlemelerle Vakıflar İdaresine tapu kütüğündeki kayıtları değiştirme yetkisi verilmemiştir. Bu taşınmazlar halen üçüncü kişiler adına kayıtlı olmakla beraber esasen davacı vakfın tasarrufunda bulunduklarından bahisle davacı vakıf adına kaydedilmelerine karar verilmesi gerektiğinin iddia edildiği görülmekte ise de, bu tür iddiaların ancak adli yargıda açılacak tapu iptali davasında dinlenebileceği, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün halen üçüncü şahıslar adına kayıtlı olan bu taşınmazların davacı vakıf adına kaydedilmesine karar verilmesinin mümkün olmadığı açıktır.” Tescil içinden çıkılmaz soruna dönüşmektedir.

Sonuç olarak tabloda (üstte) görüldüğü gibi olumlu yanıt oranı Ekim 2007’de yüzde 15,6 veya en fazla yüzde 21,86 olmuştur. Bu durum, Üçüncü AB Uyum Paketi dört buçuk yıl önce (Ağustos 2002) çıktığı düşünüldüğünde devlet ve adalet adına hüzün vericidir.

Üstelik, VGM’nin bu uygulamasını yargıya götürmek ise başlı başına bir sorun olmaktadır. İdari yargı, “Burada malik değişikliği var” diyerek adli yargıya yollamaktadır. Adli yargıya gidilirse, o da “Burada bir idare (VGM) kararı var” diyerek idari yargıya yollayacaktır. Tabii, bu durumda iç hukuk yolları tüketilemediği için AİHM’ye de gidilememektedir.

Aslında, Türkiye’de Müslüman’ı birinci sınıf, gayrimüslimi ise ikinci sınıf sayan ‘Milleti Hâkime’ zihniyetinin yanı sıra, bütün bu sorunların temel kaynağı, gayrimüslim vakıflarının vakıfnamelerinin olmayıp, bunların Osmanlı zamanında padişah fermanıyla kurulmuş olmasıdır. Bu durum, yeniden kurulma halinde büyük oranda çözüme kavuşacaktır. Fakat Medeni Kanun md. 101/4 “Belli bir cemaat mensuplarını desteklemek için vakıf kurulamaz” dediği için bu vakıfların yeniden kurulması da yasaktır.

* * * * *

1936 beyannamesi

1936 yılında yürürlüğe giren Vakıflar Kanunu, tüm vakıflardan ellerindeki taşınmazların listesini gösteren bir mal beyannamesi istedi. Rejimin amacı, İslamcıların ekonomik kaynaklarını kurutacak düzenlemeler yapmaktı. Fakat Atatürk’ün ömrü yetmedi ve beyannameler unutuldu. 1972 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM), gayrimüslim vakıflarının vakıfnamelerini istemeye başladı. Oysa vakıfnameleri yoktu, çünkü padişah fermanıyla kurulmuştular. Bunun üzerine VGM, 1936’da alınan beyannameleri bu vakıfların vakıfnamesi sayacağını bildirdi, vakıfların 1936 yılından sonra herhangi bir yolla edindikleri taşınmazlara el koymaya başladı. Çünkü bu taşınmazlar 1936 mal beyannamesinde kayıtlı değillerdi. Bu mal beyannamesinde bu vakıfların taşınmaz edinebilecekleri de yazmamaktaydı.

* * * * *

Tescilde vahim tablo

Başvuran vakıf adedi. . . . . 121
Hakkında başvuru yapılan taşınmaz adedi. . . . . 2.332
Yetersiz belgeden tescili reddedilen taşınmaz adedi. . . . . 403
Zaten vakıf adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle ret. . . . . 478
Mükerrer başvuru gerekçesiyle ret. . . . . 189
‘Üçüncü şahısların elinde olmak’ nedeniyle ret. . . . . 898
Tescili kabul edilen taşınmaz sayısı. . . . . 364

Not: Gayrimüslim vakıflarının mallarının tescili için yaptığı başvurular ve sonuçları Ekim 2007’de yukarıdaki gibiydi.

1/3 – Vakıflar Yasası 1 (7/02/2008)
2/3 – Vakıflar Yasası 2 (8/02/2008)
3/3 – Azınlıklardan alınıp sermaye biriktirildi (9/02/2008)

Önceki Yazı
Sonraki Yazı